Erdoğan miadını doldurdu mu?
Fehim IŞIK yazdı —
- Bugün Erdoğan birçok belediyeyi kaybetti. Bunun en önemli nedenlerinden biri de Kürt direnişidir. Bunu tüm muhalifler görmeli ve ona göre tutum almalı. Bu tutumu almadıkları sürece sevinçleri bir kez daha kursaklarında kalır.
Son seçimde Kurdistan kentlerinin durumu az çok tahmin ediliyordu. Bunu, Kürt seçmenin tutumundan dolayı tahmin edebiliyorduk. Politik bir tutum sahibi olan Kürt seçmenler Erdoğan’ın kirli hesaplarını görüyordu ve bu yaklaşımla sandıklara gideceklerdi. Nihayetinde öyle de oldu. Sandıklara gittiler ve başardılar. Tüm kayyumları bir kez daha Kurdistan’dan kovdular. Tahmin edilemeyen Türkiye kentlerinin durumuydu. Doğrudur, AKP ile MHP’nin bazı kentlerde, özellikle de Ankara’da seçimi kaybedeceği öngörülüyordu. Seçim öncesi anketlere göre İstanbul da ortadaydı. Ancak kimse İstanbul’un yüzde yüz kazanılacağını söyleyemiyordu. Daha da dikkat çekici olanı CHP’nin seçimlerden birinci parti olarak çıkmasıydı. CHP en çok oyu aldı ve birinci parti oldu. Buna CHP’liler bile şaşırdı, dersek yeridir.
Bu tablodan sonra konuşulması gereken şey Erdoğan’ın miadını doldurup doldurmadığıdır. Bu sonuçlardan sonra Erdoğan için miadını doldurmuştur diyebilir miyiz? Doğrusu seçimin kazananı CHP olsaydı bunu rahatlıkla diyebilirdik. Ancak öyle olmadı. Evet, AKP kaybetti ama kazanan da CHP değil. Şimdiye kadar tutumuyla AKP’ye kazandıran CHP, bu kez AKP sayesinde birinci parti oldu. Durum budur.
Bu durumu biraz daha açık yorumlayabiliriz. Kuzey Kurdistan’daki seçmen tutumunu dışında tutarak söylemek gerekirse Erdoğan’a kaybettiren Türkiye’de uygulanan ekonomi siyaseti ile İsrail’le ticaret ilişkisinin ayyuka çıkmasıdır. İnsanlar artık evlerine ekmek götüremez duruma gelmiş. Emekliler bırakın yoksulluk sınırını, açlık sınırının bile altında bir yaşama mahkûm edilmiş. Yoksulluk ve açlığın yol açtığı bu öfke Erdoğan’a oy kaybettirdi. Erdoğan Filistinlilere dönük siyasetinde de ikiyüzlü bir politika izliyor, halka yalan atıyordu. Dini duyguları kullanarak Gazze’nin durumunu istismar ederken İsrail’le de alttan alta ticareti sürdürüyordu. Bu da mevcut ekonomik durumun üzerine eklenince Erdoğan 4 milyonun üzerinde bir oy kaybetti. Bu oylardan bir kısmı CHP’ye giderken önemli bir kısmı da Fatih Erbakan’ın partisine gitti. AKP’nin kaybettiği bu oylarda ne Özgür Özel’in ne de Fatih Erbakan’ın bir emeği vardı. Eğer bir emek varsa en büyük emek Erdoğan’ındır.
Sözünü ettiklerimiz ne yazık ki Erdoğan karşısında etkili bir siyaset yapamadılar. Tek yaptıkları halkın öfkesini kullanmak oldu. Özellikle Kürt meselesinde bazen Erdoğan’ı bile aşan ırkçı tutumların altına imza attılar. Hatırlayalım, CHP’nin bazı adayları “Biz kazanırsak Kürtler belediyeden içeri giremeyecek” dediler. Anlı şanlı faşistlerden biri olan Tanju Özcan CHP’nin adayıydı ve Kürt düşmanlığı yaparak bir kez daha seçimi kazandı. Haklarını yemeyelim. Özgür Özel ile Ekrem İmamoğlu’nun tutumları elbet farklıydı. Birçok kez Kemal Kılıçdaroğlu’ndan daha cesur tutum aldıklarını da söyleyebiliriz. Bu elbet önemli. Zaten bu tutumdu Kürtlere etki eden. Bu nedenle Kürtlerin bir kısmı Erdoğan kazanmasın diye yönlerini CHP’nin adaylarına çevirdiler. Ancak Kürtler bu tutumu sergilemelerine rağmen CHP’ye güvenmiyorlardı ve hala güvenmiyorlar. Çünkü bu partinin Kürt sorununun çözümüne dönük bir tutumu, kamuoyuna açıkladığı bir programı yok. Söze geldiğinde “Kürtler bizim kardeşimizdir” demekle olmuyor bu işler. Bunu niçin dediklerini de biliyoruz. Direnen Kürtler birçok kazanıma imza attılar. Daha da ötesi Kürtler artık sadece Türkiye siyasetinde değil, Ortadoğu siyasetinde de etkili aktörlerdendir. Bu gerçeklik nedeniyle ne CHP ne de bir başkası Kürtlerin varlığını ve gücünü inkâr edecek durumda değil. Hal bu iken “kardeşimizdir” demek güven vermez ve yetmez. Bu mecburiyetten söylenmiş bir sözdür. Bu sözü söyleyen yarınki gün güç elde ettiğinde nasıl davranacak bilinmiyor. Eğer yaşananlardan bir ders çıkarmamış ise mümkündür ki Erdoğan’ı da aşacak kötülüklere imza atabilirler. Güvensizliğin temel nedeni budur.
Bir kez daha konumuza dönelim. Eğer durum bu ise herhangi birimiz gönül rahatlığıyla Erdoğan döneminin sonuna gelinmiş, o miadını tamamlamıştır diyebilir miyiz? Bunu diyebilmek için diğer kesimlerin Kürtlerin tutumundan ders çıkarmaları gerekmez mi? Erdoğan döneminin sonuna gelinmesi için Erdoğan’ın kaybetmesi değil, Erdoğan’a kaybettirilmesi gerekmez mi?
Kabul etmek gerekir ki yaşananları en iyi okuyanlardan biri Erdoğan’dır. Seçim gecesi yaptığı konuşma bunun işaretidir. O gece “kaybettik” demedi. Tek dediği irtifa kaybettikleridir. Bu yenilgiyi kabul etmek değil. Diğer kesimlere dönük mesajında yumuşak sözler sarf ederken Kürtlere dönük ise yine en sert mesajları verdi. Yani savaş siyasetinden nemalanmaya devam edeceğini bir kez daha açıkça dillendirdi. Irkçılık dersen ırkçılık, Kürt düşmanlığı dersen Kürt düşmanlığı. O geceki konuşmasında bunların hepsi vardı. Güney Kurdistan ile Rojava’nın işgali yine ana gündemiydi. DEM Parti’ye dönük düşmanca tutumunda da bir değişiklik yoktu. Bu da gösteriyor ki o savaş siyasetini tüm gücüyle sürdürecek. Bu bir Erdoğan gerçeğidir. Aklını savaşla yemiş birinden söz ediyoruz. Ne yazık ki tüm rasyonalitesini yitirmiş bir lider var karşımızda. Hükmünü sürdürmesi için bu siyasete gereksinimi var. Bu nedenle sıcağı sıcağına yaptığı açıklamada diğer partilere karşı yumuşak, Kürtlere karşı ise sert bir tutum takındı.
Diğer partiler bunun ne kadar farkında? Onlar, gelecek için en büyük tehlikenin savaş siyaseti ve Kürt düşmanlığı olduğunun farkına varmışlar mı? Mesele de bu zaten. Eğer bu devasa sorun barışçıl yöntemler ve diyalogla çözülmez ise savaşın bitmesi mümkün değil. 40 yılı aşkın bir süredir savaş sürüyor. Bu dönemin en barbar siyasetini sürdürenlerden biri Erdoğan oldu. Buna rağmen Kürtlerin direnişi bastırılamadı. Hatta Kürtler birçok kez NATO’nun ikinci büyük ordusuna kök söktürdü, dize getirdi. Bugün yaşanan korkunç yoksulluğun da Filistin’e karşı sürdürülen ikiyüzlü siyasetin de temel nedeni bu savaştır. Diğer partiler bu gerçekliği görmezlikten gelmeye devam ettikleri sürece Erdoğan siyasetine kuyrukçu olmaktan kurtulamazlar. Erdoğan’a kaybetti diyememenin temel nedeni hala ona kuyrukçuluk yapma eğilimi olanların tutumudur. 2015’ten bu yana birçok kez kaybeden Erdoğan hala iktidarda ise bunun bir nedeni de diğer kesimlerin tutumudur. Kürt direnişinin ortaya çıkardığı sonuçlar Erdoğan’ın tüm kirli yüzünü teşhir etmiş durumda. Bugün Erdoğan birçok belediyeyi kaybetmiş ise bunun en önemli nedenlerinden biri de Kürt direnişinin ortaya çıkardığı bu durumdur. Bunu tüm muhalifler görmeli ve ona göre tutum almalı. Bu tutumu almadıkları sürece Erdoğan döneminin sonuna gelinmez, bu seçimdeki sevinçleri de bir kez daha kursaklarında kalır.