Durum Kürtlerin aleyhine dönmeden!
Fehim IŞIK yazdı —
- KDP ile Türk devletinin ilişkisi giderek artıyor. Ne yazık ki KDP birçok kez adeta AKP’nin Güney Kurdistan kolu gibi davranabiliyor. Türk devleti bölgede sadece askeri olarak değil, ekonomik, siyasi ve iletişim alanında da alabildiğine güçlü bir dayanak oluşturmuş durumda.
Güney Kurdistan parlamento seçimlerinin 10 Haziran’da yapılması kararı alındı. Ancak seçimin yapılıp yapılmayacağı, halkın sandık başına gidip gitmeyeceği hala bir muamma. Buna neden olan durum ise KDP’nin tutumu. KDP, seçimlerin 10 Haziran’da yapılmasına karşı çıkıyor. Kendince gösterdikleri nedenler var ama kanımca esas neden KDP’nin seçimlerden zayıflayarak çıkacağını görmesidir. Azınlıklıklara tanınan ve büyük çoğunluğu KDP’nin etkin olduğu bölgelerden seçilen kota uygulamasına son verildi. YNK’nin etkin olduğu Halepçe yeni vilayet olarak listeye eklendi. Bu nedenle vilayetlerin vekil sayıları değişti. Irak Yüksek Mahkemesi son kararında seçimin son yasaya uygun bir biçimde 10 Haziran günü yapılmasını kararlaştırdı. KDP bu yasayla seçime katılmayı kendi çıkarına görmüyor. Bu nedenle ertelenmesini, aksi durumda seçimi boykot edeceğini söylüyor.
Seçimlerin yeni yasaya göre yapılması durumunda KDP’nin hükümetteki belirleyici pozisyonunun değişeceği ve etkisinin zayıflayacağı öngörülüyor. Kerkük seçimlerinde takındığı tutum ile hem kendine, hem Kürtlere kaybettiren KDP, bir de parlamento seçimlerinden yenik olarak çıkar ise toparlanması da zor olabilir. Bu durum KDP’nin meşruiyetine etki edebileceği gibi bölgesel güçler üzerindeki ağırlığını da olumsuz etkiler. Bu nedenle tüm gücünü 10 Haziran seçimlerinin ertelenmesi için harcıyor.
Güney Kurdistan parlamento seçimlerinin 2 yıl önce yapılması gerekiyordu. Doğrusu Güney Kurdistan’da önceden de etkili ve halkın yararını gözeten bir hükümetten söz edilemiyordu. Evet, bir başkan, başbakan ve bakanlar vardı. Ancak düzenli toplanarak görev ve sorumluluklarını yerine getiren bir parlamento yoktu. Bu tüm kurumsal işleyişi de etkiliyordu. Güney Kurdistan Federal Yönetimi’nin kurumları işlevsizleşmişti. YNK’nin kontrol ettiği bölgede YNK, KDP’nin kontrol ettiği bölgede ise KDP Federal yönetimin kurumlarını yönetiyordu. Birleşik bir Kurdistan peşmerge gücü de yok. KDP’nin ve YNK’nin peşmergeleri var sadece. Amerika bile onca çabaya rağmen bu iki partinin askeri gücünü birleştiremedi. Merkezi bir banka da yok. Bölgenin paraları YNK ve KDP’nin parti kasalarında duruyor. En önemlisi ise iki partiyi bağlayan bir yasa gücü de yok. Kararları partiler, bu partilerin yönetici ve kadroları alıyor. Bunların ağızlarından çıkan söz anında kanuna dönüşebiliyor.
Bir diğer önemli sorun da partiler arasındaki ilişkiler. İki egemen parti birbiriyle uzlaşamıyor. Bu nedenle Irak merkezi hükümeti bölgede giderek daha fazla güçleniyor. Güney Kurdistanlılar partilerinden umutlarını kesince merkezi hükümete, Bağdat’a daha fazla yanaşmaya başladı. Ayrıca oluşan boşlukları da Irak merkezi hükümeti dolduruyor. Irak mahkemeleri birçok kez Kurdistan’ın kaderini ve geleceğini ilgilendiren önemli kararlar aldı. Bu kararlar Güney Kurdistan yönetimini zor durumda bıraktı, çelişkileri artırdı. Irak merkezi hükümeti hali hazırda bölgeye askeri olarak da yerleşmeye başlamış durumda. Saddam döneminden sonra belki de ilk kez bunca Irak askeri bölgeye geri döndü. Sınır kontrolleri merkezi hükümete devredildi. Bu Güney Kurdistan’ın geleceği açısından ciddi bir tehlike olarak görülmelidir.
Bir diğer önemli tehlike ise, Türk devletinin bölgedeki varlığıdır. Türk devletinin bölgede onlarca askeri üssü var. KDP ile Türk devletinin ilişkisi giderek artıyor. Ne yazık ki KDP birçok kez adeta AKP’nin Güney Kurdistan kolu gibi davranabiliyor. Türk devleti bölgede sadece askeri olarak değil, ekonomik, siyasi ve iletişim alanında da alabildiğine güçlü bir dayanak oluşturmuş durumda. Bu gücüne güvenen Türkiye şimdi de KDP güçleri ile Irak ordusunu da yanına alarak PKK gerillalarına dönük yeni bir saldırı başlatmak istiyor. Bu konudaki hazırlıklarını tamamlamış durumda. Eğer henüz bir saldırı başlamamış ise bunun nedeni Irak hükümetinin istenen desteği sağlama noktasında Türk devletine yeşil ışık yakmamasıdır. Bağdat yönetimi ikircikli bir tutum takınınca tek kalacağını gören KDP de lojistik desteğin ötesine geçmekte, yani savaşta fiili olarak yer almakta tereddüt ediyor. İlginçtir, aynı KDP seçimlerin ertelenmesi talebini dile getirirken Türk devletinin bölgeye dönük saldırı planını da gerekçe olarak gösteriyor. Bölgeden gelen bilgilere bakılırsa KDP diğer siyasi güçlere Türk devletinin Haziran ve Temmuz aylarında bölgeye kapsamlı bir operasyon ile yöneleceğini anlatıyor ve bu durumun seçim güvenliğini tehlikeye atacağını belirtiyor. Seçim güvenliğini düşünen KDP, ne yazık ki bunun esasen bir Kurdistan güvenlik sorunu olduğunu ise görmüyor ya da görmezden geliyor.
Durum özetle bu ve neresinden bakarsak bakalım yaşanan durum çok ciddi riskleri içinde barındırıyor. Üstelik sadece Güney Kurdistan’ın değil, Kuzey ve Rojava Kurdistanı başta olmak üzere tüm Kurdistan’ın ve bölgenin güvenliği açısından da ciddi risklerle karşı karşıyayız. Bu konudaki en büyük sorumluluk esasen birincil taraflar dışındaki diğer Kurdistani güçlere düşüyor. Diğer Kurdistani güçler Kurdistan’ın ve Kürtlerin lehine ortak bir tutum alabilir ve bu tutumlarını güçlü bir şekilde yansıtabilir ise hiç kuşku yok taraflar üzerinde ciddi bir etki oluşturabilirler. Kurdistani güçlerin meseleye bir futbol takımı yandaşlığı ile bakmasını gerektirecek bir durum da yok. Aksine Kurdistan’ın geleceğini ilgilendiren bir gözle bakmak gerekir. Bu, iç sorun yaşayan Kürt siyasal güçlerinin yanı sıra bölgesel güçleri de etkileyecek bir durum oluşturabilir. Ortak tutum aynı zamanda birçok kötülüğün de önüne geçebilir.
Bu tutumu almak için geç kalınmamalı. Geçen her gün, her saat Kürtlerin ve Kurdistan’ın aleyhinedir.