İşçi eylemlerine yaklaşım
Ziya ULUSOY yazdı —
- İşçi eylemleri tekil olarak patronlar ve Erdoğan faşizmi karşısında güçsüz. İşyerlerinde işçi sayısının küçülmesi bu rolü oynayan tek etken değil. İşçi sınıfının siyasi bilincinin gerilemesi, kronik kitlesel işsizliğin baskısı, Erdoğan faşizminin kitlesel desteğinin uyuşturuculuğu yanısıra faşist yasakları ve militarist baskısı çok önemli diğer başlıca etkenler.
Öncelikle Cumartesi günü yapılacak Köln mitinginde faşizme karşı güçler birlikte yeralmalıyız. “Öcalan’a Özgürlük Kürt sorununa siyasi çözüm” mücadelesi, faşizme karşı mücadelenin önemli bir kampanyası. Faşizme karşı direnişin kitleselleşmesinin tüm eylemlerini büyütmek direnişe kitle seferberliğini güçlendirecektir.
2022’dekilerden sonra şimdi yeniden işçi eylemleri gelişiyor.
‘22 eylemlerinde sendikalaşarak ücret ve çalışma koşullarını iyileştirme isteği ağırlık taşıyordu. İstanbul-Gebze’deki bazı fabrikaların işçileri sendikalaşmayı başardılar.
Diğer bazı işletmelerin işçileri ve motokuryeler ise ücret artışı ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi için eylemlere giriştiler.
2023’ten başlayarak 2024’ün başlarında devam eden eylemlerde işçilerin büyük çoğunluğu ücret artışı, Özak tekstil işçileri ise Erdoğan faşizmine destek örgütleyen Hak-İş’ten Birtek-Sen’e geçmek için eylem yaptılar.
Ayrıca Erdoğan faşizminin burjuvazi lehine yasalaştırdığı Kod 29’la daha da ağırlaştırdığı tazminatsız işçi kıyımına karşı da direnişler her iki eylem dalgasında görülüyor.
‘23-’24 eylemleri Antep bölgesinde yoğunlaşıyor, ama değişik bölgelere yayılıyor. Eskişehir Harp-İş üyesi işçileri, sendikanın ihanetine rağmen yürüyor, Agrobay tarım işçileri ve İzmir-Çiğli’deki tekstil işçileri, Seydişehir Alüminyum işçileri eylemleri sürdürüyor.
Muhtemelen yıl boyunca da değişik bölgelerde işçilerin yeni eylemleri gerçekleşerek devam edecek.
Erdoğan faşizmi uluslararası ve yerli sermayenin en gözü dönük saldırganlığının bekçisi. Türkiye ve Kuzey Kurdistan’ı, ucuz işçi cehennemine daha fazla çevirerek, sermayenin hızlı ve kâr oranı yüksek birikimini sağlamanın kılıcı.
Bu nedenle alım gücü düşen eğride işçi ücretlerini aşağı çekiyor. Her tarafı maden ruhsatı ve çıkarım ocaklarıyla dolduruyor. Ciro içindeki kâr oranı en yüksek iş kolu madenler. Başta altın olmak üzere maden çıkarımları kırsal halkın yaşam alanlarını zehirliyor, tahrip ediyor. Maden kazaları ise işçi cinayetlerini tırmandırıyor.
İşçi eylemleri dalgası artık sık aralıklarla gerçekleşiyor. Direnen işçiler mücadele içinde eğitim alıyor. Mücadele eğitir, grev işçi için okuldur anlayışı geçmiş yüzyılda olduğu gibi bugün de yeniden doğrulanıyor. Neoliberal saldırganlık ve ’90 yıkımından sonraki sosyalizm umudunun kırılması işçi sınıfının mücadele özgüvenini yitirmesine yol açmıştı.
Şimdi dünya ve Türkiye’de yeniden grev ve diğer işçi eylemleri, işçi sınıfının özgüven kazanmasını inşa ediyor.
Fakat dünya gericiliğinin yükseldiği son 30 yıllık dönemde komünist ve devrimci partiler geriletildi. Diğer yandan yeni faşist hareketler kitlelerin hoşnutsuzluğunun dalgakıranı olarak da görevlendirildi. Türkiye’de Kürt düşmanı ırkçılık ile siyasi İslamcı gericilik yükseltilerek bu rolü oynadı. Erdoğan-Bahçeli çetesinin kitle desteğini güçlendirdi.
İşçi eylemleri henüz Türkiye-Kuzey Kurdistan çapında genelleşen eylem dalgalarına genişleyemedi. Fakat her eylem dalgası genelleşmeye doğru giden basamak olacak.
İşçi eylemleri tekil olarak patronlar ve Erdoğan faşizmi karşısında güçsüz. İşyerlerinde işçi sayısının küçülmesi bu rolü oynayan tek etken değil. İşçi sınıfının siyasi bilincinin gerilemesi, kronik kitlesel işsizliğin baskısı, Erdoğan faşizminin kitlesel desteğinin uyuşturuculuğu yanısıra faşist yasakları ve militarist baskısı çok önemli diğer başlıca etkenler.
Ücret ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi ile sendikalaşma isteklerinin yanısıra işçiler faşizme, savaşa ve burjuvazinin iktidarına karşı mücadele bilincini edindikçe/geliştirdikçe, sınıf mücadelesinde güç ve direngenlik kazanacak.
Bugünkü eylemler, işçilerin özgüvenini yeniden kazandırıyor ve faşizmin yaratmak istediği mezar sessizliğini bozuyor. Faşizm işçilere saldırdıkça işçiler mücadele deneyimi içinde devletin siyasi niteliğini öğreniyor.
Elbette komünist ve devrimci hareket sınıfın mücadelesi içinde yer alarak, sendikalaşmasının devrimci mevzilerini çoğaltıp güçlendirerek, işçilerin mücadele içinde eğitilmelerine öncülük ederek, yeni yeni işçi kitlelerinin mücadeleye katılımalarını ve daha üst mücadelelere seferber edilmelerini sağlayarak sınıfın siyasi bilinç ve mücadelesini geliştirebilir. Faşizme karşı mücadelede işçi sınıfının büyük potansiyelini devrimci kararlı güce dönüştürerek seferber edebilir, etmelidir.