Erdoğan- Esad: Normalleşme yüzsüzlüğü
Ziya ULUSOY yazdı —
- Asıl ikiyüzlülüğü sergileyen Erdoğan. 2016’da itibaren başlattığı işgalci savaşları Suriye’den Irak’ın kuzeyinin İran sınırına değin tamamlayacağını açıktan deklare etti. Musul-Kerkük petrol sahalarına değin derinliğe vardıracağını tetikçilerine söyletiyor. Bütün bunlar olmamış gibi “eski günlerdeki gibi Esad’la dost olabiliriz” maskesiyle konuşabiliyor.
- Erdoğan, Esad rejimiyle çatışmaktan anlaşmaya bir tek olasılıkla kesin dönüş yapabilir. Rojava devrimi ve Kuzeydoğu Suriye Özerk Yönetimi güçlerini birlikte ezmek ve askeri üsler elde etmek şartıyla. Fakat bugün bu politika, lafı edilse de, öne geçmiş değil.
Putin’in ŞİÖ’nün Astana’daki 3-4 Temmuz toplantısında Erdoğan’la görüşmesi sonrası, Esad’ın işgalci Erdoğan yönetimiyle görüşmelere başlayabileceği haberi basında çıktı. Anlaşılan Putin Erdoğan’ı bu yönde politika değişikliğine zorluyor.
Yeniden görüşmeler yoluyla Erdoğan’ın özellikle İdlib cephesindeki İslamcı silahlı örgütleri geri çekmesini sağlamaya, dahası Erdoğan’ın Suriye işgalini daha kolay yoldan kaldırmaya çalışıyor.
Putin, henüz Ukrayna savaşını başlatmamışken savaş-görüşme yöntemiyle Erdoğan’ı görüşmeye zorlamıştı. Şimdi Ukrayna savaşına batmışken elbette Suriye’de askeri cephede Esad lehine yeni kazanımlar elde edecek durumda değil. Dolayısıyla Erdoğan’ı savaşsız yöntemle Esad’la anlaşmaya zorlaması bugünkü durumda anlaşılır.
Ayrıca beklenen Türkiye ziyaretini bilinmezliğe erteleyen Putin, Erdoğan’ın NATO’ya yeniden daha fazla bağlanmasına karşı baskılayıcı bir tavır olarak da Esad’la uzlaşmaya zorluyor. Çünkü ABD Erdoğan’ın İdlib ve Cerablus işgallerinin sürekliliğini sağlayarak Esad rejimini zayıf konumda tutmakta ısrar ediyor.
Esad geçmişten farklı olarak Putin/Rusya’nın baskısıyla işgalin tümden kaldırılması önşartını koşmaktan bahsetmeksizin görüşülebileceğini belirtti. Fakat güçsüzlüğü nedeniyle bu sözel kabüle rağmen kolayca Erdoğan’la görüşmeyeceğini öngörmek gerekir.
Asıl ikiyüzlülüğü sergileyen Erdoğan. Kanlı Suriye iç savaşını örgütleyenlerin ve İslamcı çeteleri onbinler halinde eğitip Rojava devrimi ve Esad yönetimine karşı savaşa sürenlerin başında yeralmakla kalmadı. 2016’da itibaren başlattığı işgalci savaşları Suriye’den Irak’ın kuzeyinin İran sınırına değin tamamlayacağını açıktan deklare etti. Musul-Kerkük petrol sahalarına değin derinliğe vardıracağını da resmi olmayan iştahlı ajitasyonlarla tetikçilerine söyletiyor. Bütün bunlar olmamış gibi “eski günlerdeki gibi Esad’la dost olabiliriz” maskesiyle konuşabiliyor.
Erdoğan faşizmi, işgalci hırsı gücünden büyük yönetim olarak, ABD-Rusya arasındaki çekişmeden yararlanarak işgalleri gerçekleştirme kolaylığını elde etti. İki emperyalist güç arasında savaşın tırmanması, yedeklenecek Erdoğan yönetimini kıymete bindirmesi mantıki olarak beklenebilirse de anlaşılan bu kolaylık zirveden düşmeye başlıyor. Biden’dan davet elde edememesi, davet ettiği Putin’in gelmesi vuslatına erememesi bunun belirtisi.
Erdoğan’ın Rojava ve Kuzey Suriye işgalleri çoktan siyaseten iflas etti. Proleter devrimlerin baskısıyla çökmesinden sonra 21.yüzyılda sömürgeciliği yeniden canlandırmaya çalışan emperyalistlerin işgalci savaşları, ellerindeki bütünsel devasa güce rağmen siyaseten iflas ediyorsa, emperyalist hevesinde güç çapsızlığına sahip Erdoğan’ın yayılmacı savaşlarının siyaseten iflası olağandır.
Erdoğan yine de işgalden ve yönettiği İslamcı çetelerden kolayca vazgeçmez. İşgalden amacı sermayesi büyüyen Türk burjuvazisinin askeri ve siyasi nüfuzunu artırarak pazar payını artırmak ve emperyalist efendileri nezdinde dikkate alınmasını sağlamaktı(r). Askeri üsleri Kuzey Afrika’ya değin yayması bu politikanın sonucu.Ve büyük devlet şovenizmiyle faşizmine kitle desteği de kazandırıyor. Daha önemlisi de Rojava devrimi ile Kurdistan devrimi güçlerini savaş uçaklarının bombardımanı ve tank paletleri altında “ezmek” işgallerinin öne çıkan diğer temel nedeni. Erdoğan Kürt düşmanı kirli ve işgalci savaşla faşizmine kitle desteğini sürdürebiliyor.
Çetelerini ise işgalci savaşlarda ve içte olası saldırılarda kullanma politikası izliyor.
Bu nedenlerle işgalden ve işgali genişletme hayalinden kolayca vazgeçmez. Çeteleri ise eğer onları Esad ve Putin’in önüne yem diye atarsa bumerang etkisiyle kendisine karşı saldırganlığa iter.
Esad rejimiyle çatışmaktan anlaşmaya bir tek olasılıkla kesin dönüş yapabilir. Rojava devrimi ve Kuzeydoğu Suriye Özerk Yönetimi güçlerini birlikte ezmek ve askeri üsler elde etmek şartıyla. Fakat bugün bu politika, lafı edilse de, öne geçmiş değil.
CHP Esad’la görüşme yolunu açmaya çalışıyor. Bunu Suriye işgaline son vermenin başlangıcı yapma niyetini açıklıyor. Fakat şimdiye değin savaş tezkerelerinin ezici çoğunluğuna oy vermiş olmasının yanlışlığına vurgu yapmadığı gibi, Ö. Özel’in ağzından Erdoğan-Esad ilişkisini sağlamaya, "yardımcı” olmaya çalışıyor. Oysa Erdoğan’a yardımcı olmak işlediği savaş suçlarını örtmek demektir. En doğrusu Erdoğan’ın savaş kudurganı iradesini kırmak dışında barış politikası yürütülemez.
Erdoğan faşizminin işgalci savaşına da, “normalleşme”yle Kürtlere savaşa dönüştürmesine karşı da, mücadele barışsever tek temel yoldur.