Savaş, manevra ve yanıtı
Ziya ULUSOY yazdı —
- Sayın Öcalan üzerinde tecrit kaldırılmadığına göre yaygınlaştırılan spekülasyonların inandırıdıcılığı elbette olamaz. HDP Eşbaşkanları, vekil ve kadroları yüzlerce yılı bulan hapis cezalarıyla rehin tutulurken “defter kapandı” diyen Erdoğan’dan elbette demokratik açılım beklenemez.
“Savaş tehlikesi karşısında iç cephede birlik” söylemiyle iktidarın neyi başlatmak istediğini irdelemeye devam edelim.
Erdoğan ve Bahçeli’nin “İsrail’in Anadolu topraklarına savaş tehlikesi”ni getirdiği, “beka sorunu” yarattığı söylemi tamamen palavra. Yeni bir “beka” söylemiyle milliyetçi “haklı” tepkiyle halkı yeniden kitle desteğine çekme manevrası.
Çünkü Erdoğan yeniden iktidarının çapasını bağladığı NATO ve Batı emperyalizmi buna izin vermez. Hem de siyonizmin Türkiye ile savaşma diye bir politikası yok.
İran’ı ve Suriye’i vurarak zayıflatma hedefleri var. Ama bu iki ülkeyi kara işgaline başvuracak gücü bile yok. Kaldı ki öncelikle Hizbullah‘ın gücünü imha etmek ve Litani ırmağına değin “tampon bölge” yaratmak için girişmeye kalkıştığı kara işgalinde ilerleyemiyor, kayıplar veriyor.
Savaş kudurganı siyonist çetenin destekçisi ABD-İngiliz emperyalistleri İran savaşı bataklığına girmeyi tercih edecek durumda değiller.
Erdoğan-Bahçeli çetesi ise, İsrail’in aralıklarla vurduğu Suriye rejimini devirmek için gerici iç savaşı örgütleyen kendisi değilmiş gibi “kaygı” belirtiyorsa, Suriye’de askeri işgalinin devamı şartlarında Esad’la Rojava devrimi güçlerini “birlikte ezme”yi pişirmeye çalışıyor, demektir.
Ayrıca, Erdoğan-Bahçeli çetesi, bölge yayılmacılığında İran’la rekabet içinde olması edeniyle İran’ın kısmi bir savaşla vurulmasını, rakibinin zayıflamasını destekliyor. Dahası, Hizbullah’ın vurulmasına rakibini zayıflattığı gözüyle bakarak, timsah gözyaşları örtüsü altında, seviniyor.
“Savaş tehlikesi” göstererek “iç cephe” düzenleme önerisinin iki sebebi olabilir. Birincisi, faşizmin daralan kitle desteğini bu söylem ve girişimle restore etmek. Kitle ve burjuva fraksiyonların desteğiyle Erdoğan-Bahçeli faşizmini anayasal forma kavuşturmak. İkincisi, ezemediği Kürt Özgürlük Hareketi’ni, varsaydığı geriletilmesinden yararlanarak, ciddi haklar vermeden silahsızlandırmak. Olmuyorsa, “barış istemeyen onlar” söylemiyle kirli ve işgalci savaşı devam ettirirken Kürt halkını pasifizme itmek. Bu arada İran’a karşı yeralacağı cephede ABD’nin muhtemel “Rojava’yla barışın” telkinini bu yolla savuşturmak.
Burjuva muhalefetin ana partisi CHP lideri Özel’in parlamento açılışında diktatör Erdoğan’ı ayakta “makama saygı”yla karşılaması, başkanlık rejimini kabule yatkın hale geldiğini göstermekle kalmıyor, zımni veya açık bir anlaşmaya vardıklarını, Kürt illeri gezisini başlatmasının muhtemelen buradan kaynaklandığını da açıklığa kavuşturuyor. Fakat elbette Özel de sorunun çözümü için somut bir plan önermekten kaçınıyor.
Bu durumda somut olan İmralı ve F tipi zindanlarda tecritin katı tarzda sürdürüldüğü, Medya Savunma Alanları’na işgalci savaşın devam ettirildiği ve yeni savaş planları üzerine Irak yönetimine değin uzanan anlaşmaların yapıldığı gerçeğidir.
Sayın Öcalan üzerinde tecrit kaldırılmadığına göre yaygınlaştırılan spekülasyonların inandırıdıcılığı elbette olamaz. HDP Eşbaşkanları, vekil ve kadroları yüzlerce yılı bulan hapis cezalarıyla rehin tutulurken “defter kapandı” diyen Erdoğan’dan elbette demokratik açılım beklenemez.
Fakat faşizmin bu manevrası karşısında, ulusal hakları için barışçı çözümü de öneren Kürt Özgürlük Hareketi ve Türkiye işçi sınıfı ve halkının demokratik ve devrimci güçleri, faşizmin tasfiyesi ve demokratik kazanımları güvenceli tarzda elde etme talepleriyle yanıt verebilirler.
Bu yanıt ilk adımlarında karşılıklı ateşkesin gerçekleştirilmesi, tecritin kaldırılması, hasta tutsakların serbest bırakılması, siyasi tutsakların özgürlüklerine kavuşturulmaları, söz eylem ve örgütlenme üzerindeki yasakların kaldırılması gibi hak ve özgürlükleri gerçekleştirmeye yönelik ilerlemelerle samimiyet kanıtlarından geçilmesini kapsamalı. Devamla ilerlenmelidir.
Demokratik çözüm faşist yönetimden beklenemez fakat halkı kimin nasıl etkileyeceği mücadelesinin, şovenizmi aralayarak işçi sınıfı ve ezilenlerin daha geniş kitlelerinin sınıf mücadelelerine katılımın sağlanması, kitlelerin demokratik çözüm tarafına çekilmesi hedefleriyle bu politika güdülmeli.
Faşizm kitleleri etkileme manevrasına girişiyorsa, halkların ihtiyaç duyduğu gerçek demokratik çözüm ve demokratikleşme talepleriyle geniş kitleleri antifaşizme kazanacak politikalar izlemek yanlış olmaz.