Karşı devrim içinde karşı devrim
Ziya ULUSOY yazdı —
- Politik İslamcı akımların “devrim” sahtekarca söylemi, kaba, iğretidir. Baas’ın modern karşıdevrimci nitelikteki Arap milliyetçiliği iktidarını daha gerici yönde yürüyerek yıkan karşıdevrimdir. Karşıdevrim içinde daha gerici karşıdevrimdir.
- Suriye’de tarihsel geri sıçrayış olarak politik İslamcı karşıdevrimin zaferini sağlayan, Nusra/İslamcı koalisyonun örgütleyebildiği askeri güç ve kitle desteğinden daha çok, Türkiye’nin İslamcı-Türkçü iktidarının, ABD emperyalizminin ve İsrail siyonizminin askeri gücüdür.
Suriye’de gerici faşizan Nusra/HTŞ’ın sürpriz bir şekilde Baas iktidarını yıkarak iktidara geçmesi iki karşıt eğilimi öne çıkardı: Endişeli şaşkınlık ve “İslamcı devrim” sevinci!
Fakat tarihteki Haçlı seferlerinin günümüzdeki küçük örneği gibi ya da faşizmin ortaya çıkışına benzer biçimde, müslüman ülkelerde kitleleri etkileyerek, parlamenter veya şiddet/terör yöntemleriyle gerici faşizan hareketlerin yeniden yükselişinin Suriye’deki versiyonu.
Baştan vurgulayalım, politik İslamcı akımların “devrim” sahtekarca söylemi, kaba, iğretidir. Baas’ın modern karşıdevrimci nitelikteki Arap milliyetçiliği iktidarını daha gerici yönde yürüyerek yıkan karşıdevrimdir. Karşıdevrim içinde daha gerici karşıdevrimdir.
Politik İslamcı gericilerin kitleleri etkilemede bir mahareti var elbette. Ama asıl etkileyen onlar değil, kapitalizmin yolaçtığı toplumsal ve siyasi/savaşsal felaketlerden şaşkına dönen kitlelerin yanılgısı ile emperyalist ve kapitalist sınıf ve devletlerin ekonomik/siyasi/askeri desteği ve gücüdür.
Nusra, IŞİD, Taliban, İran Mollaları ve Müslüman Kardeşler’i, AKP’yi büyüten, iktidara getiren asıl bu etkenlerdir.
Buna ek olarak müslüman ülkelerde modernist burjuva milliyetçi akımların iddialarının aksine kapitalist sanayisel ilerlemede emperyalist ve diğer kapitalist ülkelere kıyasla başarısızlıkları, İslamcı akımları ve Panislamist/macro milliyetçiliklerini öne çıkardı. Bu etken de başlıca bir rol oynadı, Panislamizmle kapitalist yarışta emperyalist müslüman dünya yaratılabileceği hayalini etkili kıldı.
Suriye’de tarihsel geri sıçrayış olarak politik İslamcı karşıdevrimin zaferini sağlayan, Nusra/İslamcı koalisyonun örgütleyebildiği askeri güç ve kitle desteğinden daha çok, Türkiye’nin İslamcı-Türkçü iktidarının, ABD emperyalizminin ve İsrail siyonizminin askeri gücüdür.
Suriye gerici iç savaşını başlatıp geliştiren, ABD emperyalizmi ve Erdoğan’dan Arap İslamcı hanedanlıklarına ve İsrail siyonizmine uzanan gerici devlet/iktidarlar oldu.
Rusya, İran ve Nasrallah’ın desteği, çürümüş Baas iktidarının ayakta kalmasını sağladı. Rojava devriminin İslamcı gericiliğin bir bölümünü yenilgiye uğratması da Baas’ın erken yenilgisini önlemede başlıca diğer etken oldu.
Rusya bu başarısıyla Arap hanedanlıkları üzerinde bile bölgede nüfuz kazanırken, Ukrayna darbesi ve sonra savaşıyla ikili savaş cephesiyle güçsüzlüğe itildi. Uzayan ve umutsuzluk yıkımı girdabı yaratan Suriye gerici iç savaşına İsrail’in soykırımcı ve işgalci savaşı eklenince, gerici rekabette Rusya-İran cephesi güçten düştü. Baas rejiminin savaş siperlerinde başarıyla çarpışan Hizbullah, İsrail siyonist işgalinin savaş darbeleriyle güç kaybetti. Erdoğan faşizminin ABD ve Avrupa emperyalistleriyle birlikte İslamcı gerici savaşçıları eğitip koruması ve sürekli silahlandırması, sonra Rojava devriminin topraklarına işgal savaşı da Baas-Rusya-İran ittifakını daha da zayıflattı.
Bu kolay koşullarda, Rusya-İran’ın da boyun eğmesiyle- bazı tavizler elde etmesi karşılığında- Baas ise yenilgiyi kabul edip onay vermek zorunda kalmasıyla, Erdoğan-Bahçeli faşizmi son askeri saldırıyı örgütledi. Nusra-İslamcı cephesini sömürgeci himayesi altında iktidara getirdi.
Şimdi ABD/Batılı emperyalizm -siyonist İsrail-Erdoğan faşizmi İslamcı Suriye iktidarını himayeci sömürgeciliği altında örgütlüyor.
Bu durum aynı zamanda Batılı emperyalist cephenin savaş hazırlığı içinde faşizmi geliştirme ve iktidara ortak etme politikasına da denk düşüyor.
Erdoğan faşizminin kalemşörlerinin Suriye’de Türkiye’nin işgalci himayeci sömürgeciliğini örtmek ve İslamcı faşizan gerici iktidarı korumak için onu hümanist kurtuluşçuluk olarak propagandası faşist demagojiyle halkı zehirlemekten başka bir şey değil elbette.
Liberallerin, Batılı emperyalistlerin Suriye’de İslamcı iktidarı liberal demokrasiye doğru yumuşatacağı propagandası da benzer zehirleyici.
Sahada askeri-siyasi karşıdevrimi yöneten Erdoğan-Bahçeli faşizmi, askeri saldırının başından başlayarak SMO çetelerini TSK desteğinde saldırıya geçirdi, Tıl Rıfat ve Mımbiç’i işgal ettti. Kobanî’ye saldırdı. HTŞ ve ÖSO’yu Deyr El Zor’a saldırttı ve fethetti. Fırat’ın doğusuna saldırmak ve 40 km derinlikte “güvenlik” bahaneli İsrailvari sömürgeci “genişleme” sağlamak, ayrıca Rojava devrimi güçlerini tasfiye etmek istiyor.
Bu bölgesel sömürgeci saldırganlık, Rojava devrimini ABD emperyalist blokuna muhtaç bırakmayla tasfiye olma tehlikesi koşullarını öne çıkarıyor.
Kuşkusuz Rojava devrimi güçleri direnecek ve devrimi savunacak. KDP’lileştirmeye karşı da direnecekler. Fakat devasa askeri güçler karşısında, manevra alanları şimdi daha zayıflamış olarak.
Yanısıra Türkiye ve bölgede Batılı emperyalist-siyonist İsrail blokunun savaşla yeniden pekiştireceği hakimiyetine karşı da, bölge gerici devletlerinin işgalci hakimiyet ve rekabetine karşı da, Rojava devrim güçleriyle kolkola işçi sınıfı ve halkların mücadelesini gerileyen koşullarda yeniden geliştirmek güncel devrimci sorumluluktur.