İmralı görüşmeleri ve işçiler

Ziya ULUSOY yazdı —

  •  İşçi sınıfı ve özgürlüksever güçler, faşizmi tasfiye etmek istedikleri ölçüde Erdoğan-Bahçeli faşizminin sömürgeci vahşeti ve işgalci savaşlarına, Rojava işgaline karşı çıkmalı, barış talebini yükseltmeli.

Geçen Ekim’de demeçlerle başlayan, şimdi heyet görüşmeleriyle süren adı konmamış sürece ilişkin işçi sınıfı ve kitlelerinin tavrı da olmalı.

Sayın Öcalan ve Kürt hareketi, sorunu içeride ve Rojava’da barışçı yolla çözme yaklaşımı içinde.

Kürt Hareketi temkinli bir iyimserlikle yaklaşırken, Bahçeli “ya silah gömerler ya kendileri gömülürler”, Erdoğan “yaklaşımımızı karşılamazlarsa kadife eldiven içindeki demir yumruğumuzu gösteririz” tehditlerini savuruyor.

Sorunun iki temel yanı var. Demokrasi/özgürlük ile ulusal özgürlük.

Türkiye’de ve bölgede burjuva rejimler, Erdoğan ve Sisi’den emir ve krallara uzanan faşist ve gerici diktatörlükler.

Türkiye’de Erdoğan faşizmi altında, işçi sınıfı ve emekçiler de, ezilen cins, ezilen inançlar ve ulus/ulusal topluluklar da hak ve özgürlüklerin yokluğunun acısını daha ağır biçimde yaşıyorlar. 

İşçilerin grevini Erdoğan, “erteleme”yle veya “milli güvenlik ve kamuya zarar” yalanıyla yasaklıyor. Demeçle “yargı”ya talimat verdiğinde işçileri “gözaltı” ve “tutuklama”yla engelleyebiliyor. Patronlar lehine çıkardığı yasa ve yönetmeliklerle, işçi kıyımını kolaylaştırarak, işçileri güçsüzleştiriyor. Özel güvenlikçilere silah kullanma yetkisi vererek işçiye karşı patronlara vurucu güç hediye ediyor. Dahası “terörle mücadele yasası”yla faşizmin cezalandırma ve zindana atma keyfiliğini zirveye çıkarıyor. İşçi sınıfının komünist, devrimci partilerinde toplanmalarını, kapitalizmi yıkacak, toplumsal mülkiyete dayanan sosyalizmi kuracak mücadelesini cezalandırıyor.

Erdoğan benzeri saldırı ve baskıları diğer emekçilere ve demokratik güçlere, hatta bireylere de acımasızca uyguluyor. Muhaliflere karşı “dezenformasyonu cezalandırma”, “ etki ajanlığı” yasasıyla yeni cezalarla tehdit ediyor.

Erdoğan-Bahçeli, elbette kapitalizmin gözü dönük temsilcisi, baskıcı bekçisi oldukları için bu faşizmi uyguluyor ve kalıcı kılmaya çalışıyorlar.

Fakat kabul etmek gerekir ki Erdoğan-Bahçeli ikilisi Kürt ulusunun gaspedilmiş/yoksayılmış haklarını tanımamak için de faşizmin şiddetini, vahşiliğini çok daha koyu tona tırmandırıyor. 40 yıllık mücadelesiyle direnen Kürt Özgürlük Hareketi’ni (KÖH) ezmek için işgalci savaş kudurganlığını tırmandırıyor. Onbinlerce İslamcı ve Türkçü çeteyi vurucu güç olarak kullanıyor. Kürt halkının Rojava ve Kuzey ve Doğu Suriye’de kardeş halklarla özgürlük içinde birliğinin ifadesi olan demokratik özerk yönetimi ve örgütlü güçlerini yok etmek istiyor. Netanyahu’nun Filistin halkına karşı soykırımının benzeri bir vahşet yaşatmayı hedefliyor.

Kürtlerin içeride ve Rojava’da ya da İran’da ulusal hak eşitliği istemeleri ve alma çabaları demokrasi ve özgürlük mücadelesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Ülkemizdeki ulusal diğer toplulukların hak mücadeleleri de demokrasi ve özgürlük mücadelesinin bileşeni.

Tabii ki ezilen inançların hak eşitliği, devletin dinden arındırılması talepleriyle mücadelesi de demokrasi mücadelesinin ayrılmaz bileşeni.

Erdoğan-Bahçeli faşizmi, Özellikle KÖH ve Kürt halkına karşı işgalci vahşet yaratan ve soykırım tehditi içeren saldırganlığını, işçi sınıfı ve Türk halkına karşı faşizmi koyulaştırmanın “elverişli” aracı olarak da kullanıyor. “Bölücülüğe karşı mücadele” şovenist histeriyi yükseltmenin argümanı. Şovenist histeri faşizmin baskı ve yasakları meşru kabul etmenin etkili atmosferi. Faşizme şovenist ve sosyal şovenist destek sağlıyor.

İşçi sınıfı ve özgürlüksever güçler, faşizmi tasfiye etmek istedikleri ölçüde Erdoğan-Bahçeli faşizminin sömürgeci vahşeti ve işgalci savaşlarına, Rojava işgaline karşı çıkmalı, barış talebini yükseltmeli. Netanyahu soykırımına sözümona karşı çıkan Erdoğan’ın Kürtlere benzer soykırım tehditinin zorba ikiyüzlülüğünü yerle bir etmelidir. İşçiye ve yoksula açlık ücretini reva gören, yoksulluktan intiharları yaşatan Erdoğan’ın, övündüğü işgalci savaşlara para akıtmasına karşı mücadeleyi yükseltmelidir.

Erdoğan-Bahçeli ikilisi, İmralı görüşmesini “silah gömmeyi kabul etmediler, savaş yumruğunu göstereceğiz”, Batı emperyalist cephesinin tavsiyesine uyma manevrası oyunu için İmralı kapısını açıyorlar muhtemelen. 

İşçiler ve demokratik güçler, faşizmin oyununa rağmen oluşacak “barış” isteğini değerlendirmeli, bu istek ve diğer toplumsal ve demokratik hak talepleriyle mücadeleyi yükseltmeli, faşizmin manevrasını bozmalıdırlar.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.