15 Şubat ve şovenizm

Ziya ULUSOY yazdı —

  • Demokratik çözüm talebiyle kitlesel mücadeleler yaygınlaştırmak şovenizmi geriletir. Faşizmin kitle desteğini zayıflatır. 15 Şubat, şovenizmin zirvesinin sembolü olduysa bu 15 Şubat şovenizme işçi sınıfı ve ezilenlerin enternasyonalist kardeşliğini geliştirmenin başlangıcı olsun!

15 Şubat’ın 26. yıldönümü. 15 Şubat komplosu/korsanlığı,  ABD’nin açık ve siyonist İsrail rejiminin örtük, birlikte gerçekleştirdikleri, sömürgeci Türkiye rejimine karşıdevrimci hediyesiydi. Bu korsanlık başta Avrupa emperyalistleri olmak üzere burjuva hükümetlerin büyük çoğunluğu tarafından desteklendi.

Şovenistler için adeta bayramdı. Ve sömürgeci siyasilerin komplocu söylemlerinin tersine, ABD emperyalizmi ve siyonist rejim, Türkiye gerici-faşist rejimiyle sınıfsal kardeşliğinin gereği olarak bu korsanlığı gerçekleştirdi. Zamanın Başbakanı Ecevit ilk açıklamasında vurgulamıştı: mealen “ABD’liler bize sordular çatışma süsü vererek ölü ele geçirip mi verelim, sağ olarak mı verelim. Biz ‘sağ olarak verin’ cevabı verince ‘sağ alırsanız idam etmeyin’ dediler”!

Sonra Kürt halkına düşmanlıkla harlandırılan şovenizme antiemperyalist sos sürmek için Ecevit “bize verdiler ama niye verdiklerini ben de bilmiyorum” muammasını yumurtladı.

Oysa o zaman MİT’in başında olup şimdi Bahçeli’nin başdanışmanı olan Atasagun açıkça belirtmişti, iktidar Kürt halkının mücadeleci örgütlü gücünden çekinmiş, bu nedenle idamı kaldırmak zorunda kalmıştı.

Nitekim Kürt halkının örgütlü mücadeleci gücü, 15 Şubat Komplosunun sonuçlarını tersine çevirmeyi başardı. Faşizm,  örgütlü mücadeleci Kürt halkının lideri olarak Öcalan’ı,  başmüzakereci olarak muhatap olarak almak zorunda kaldı.

Erdoğan faşizmi 2015’te masayı devirdikten ve kirli, işgalci savaşlar vahşeti yaşattıktan, dahası yeni faşist rejimi kurduktan sonra bile yeniden Bahçeli’yle birlikte Öcalan’la görüşülmesini kabullenmek zorunda kaldı.

Erdoğan-Bahçeli faşizminin niyeti, bölgedeki kaos içinde kârlı çıkmak için Kürtlerle uzlaşma aradıkları izlenimi vermek, en az hakla Kürt ulusal özgürlük devrimini sonlandırmak. Bunun birinci etabı Suriye’de HTŞ’yi iktidara, Kürtler engel olmadan, getirmek idiyse, ikinci etabı Kuzeydoğu Suriye Özerk Bölgesi ve SGD’yi minimum siyasi-askeri statüye çekmek, bu arada Bakur’da silah bıraktırmayı kabul ettirmek. Sonrası bölgesel ve iç gelişmenlerin seyrine göre politikalarına yön vermeyi hesaplıyor.

Kirli ve işgalci savaşlarla süren Erdoğan-Bahçeli politikası, Öcalan’la görüşme başladıktan sonra da devam ediyor. Üstelik burjuva muhalefete de baskılar ağırlaşarak devam ediyor. Öyle ki şimdiye değin Erdoğan ve Bahçeli’ye destek veren TÜSİAD bile iktidarın yaptıklarına itiraz sesini yükseltmek zorunda kaldı. 

Bir kez daha acı verici tarzda kanıtlanıyor ki, Kürt halkına sömürgeci savaş, Türk emekçisine ve Batıdaki tüm demokratik güçlere faşizmden başka bir şey vermiyor.

Erdoğan-Bahçeli faşizmi, elindeki militarist aygıta ve onbinlere varan savaş çetelerine güvenerek bu politikaları izleyegeldi ama aynı zamanda şovenist kitle desteğine güvendi, güveniyor.

Sayın Öcalan’la görüşmeler, karşılıklı ateşkes sağlarsa, o durumda, şovenizmin aralanmasını/zayıflamasını sağlayacak mücadele yöntemleri ve politikalar öncesine göre daha etkili olabilir. Sürekli hatırlanmalı ki, onlarca yıldır yükseltilen şovenizm, gıdasını Kürt düşmanı “bölücülük” demagojisinden alıyor. Suriye gerici iç savaşı ve diğer bazı savaşlara katılımdan sonra “büyük devlet şovenizmi” de buna eklendi ama birincisi hala asıl kaynak.

Şimdiden başlayarak olası ateşkes ortamında, işçi sınıfı ve diğer ezilenlerin güncel talepleriyle ve kirli işgalci savaşa karşı hak eşitliği temelinde demokratik çözüm talebiyle kitlesel mücadeleler yaygınlaştırmak şovenizmi geriletir. Faşizmin kitle desteğini zayıflatır. Erdoğan faşizmine bu momentte etkili darbeler indirir.

Unutmayalım ki hak eşitliği temelindeki çözüm önerileri, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkının demokratik bir hak olması, proleter enternasyonalizmin/sınıfsal işçi kardeşliğinin tarihsel olarak ulusal soruna çözüm sağlamada en tutarlı aktör olduğu gerçeği, salt propagandayla egemen ulus emekçi kitlelerinin bilinci haline getirilemez. Mücadele eğitir ve kitlelerin kendi pratik mücadele deneyiminden öğrenerek de bu politikaların doğruluğuna inandırılmaları gerekir. Ancak bu yolla şovenizm tasfiye edilir ve proleter enternasyonalizm işçi kitleleri içinde hakim hale getirilebilir.

Devrimci ve komünist hareket, demokratik örgütler bu mücadeleler içinde kitleselleşme adımlarını yeniden hızlandırabilir, faşizmin tasfiye saldırıları karşısında güçlenebilir.

15 Şubat, şovenizmin zirvesinin sembolü olduysa bu 15 Şubat şovenizme işçi sınıfı ve ezilenlerin enternasyonalist kardeşliğini geliştirmenin başlangıcı olsun!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.