Güncel süreç ve mücadele
Ziya ULUSOY yazdı —
- KÖH ve Sayın Öcalan, demokratikleşme ve Kürt ulusal kolektif hakları hedefine kararlılıkla sahip. Kürt özgürlük direnişinin fedekârlığını iktidarın olası oyununa kurban etmeyecek onyılların mücadele deneyimine ve iktidarın sergilediği faşist sömürgeci vahşetin deneyimine sahip.
Sayın Öcalan, uzun aradan sonra ilk görüşmede Kürdistan sorununu askeri zeminden “demokratik ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim” mesajını verdi.
Bu cevaba ve Kürt siyasi hareketinin bütününün Sayın Öcalan’ı desteklediği deklerasyonu karşısında Erdoğan-Bahçeli faşizmi, nasıl bir yol haritası izleyecek?
AHİM yasaları gereği olması gereken Öcalan’ı İmralı tecritinden özgürlüğe çıkaracak mı? Dahası süreç demokratik hakların geliştiği yönde mi, yoksa güncel durumda "zayıflamış“ varsaydığı Kürt Özgürlük Hareketi’ni (KÖH) en az hakla silahsızlandırmaya mı çalışacak?
Erdoğan-Bahçeli faşizmi, muhtemelen, karşılıklı ateşkes altında veya olmadan, görüşmeler yoluyla Kürt Özgürlük Hareketi’ni (KÖH) silahsızlandırmayı amaçlıyor. Kürdistan gerilla güçlerinin çok geriletildiği ama Rojava silahlı güçlerinin büyük güç olarak "halledilmesi gerek“tiği varsayımıyla hareket ediyor.
Kimyasal silah ve üstün tekniğe dayanan hava-kara savaş araçlarıyla bitiremediği Kürt Özgürlük Hareketi’ni, bölge devletleri ve ABD’yle de anlaşarak silahlı direniş ve Rojava statüsünden geriletmek istiyor.
Kirli ve işgalci savaşla güç bakımından gerilettiği ama bitiremediği Kürdistan devrimci güçleri direnişi devam ettiriyor. Kirli-işgalci savaşın başlıca etkenlerinden biri olduğu ekonomik kriz ve halkın hızlı yoksullaşması Erdoğan-Bahçeli faşizminin kitle desteğini eritirken, diktatörlük KÖH’ni silahsızlandırma manevrasını önemli demokratikleşme gösterisi olarak sunarak eriyen desteğini restore etmeyi deniyor. Aynı zamanda başkancı faşist rejimi anayasal statüye kavuşturarak iktidarını sürdürmeyi hedefliyor.
KÖH ve Sayın Öcalan, demokratikleşme ve Kürt ulusal kolektif hakları hedefine kararlılıkla sahip. Kürt özgürlük direnişinin fedekârlığını iktidarın olası oyununa kurban etmeyecek onyılların mücadele deneyimine ve iktidarın sergilediği faşist sömürgeci vahşetin deneyimine sahip.
Öte yandan KÖH ve Türkiye işçi sınıfı ve devrimci hareketi için ağır bedelelerle deneyimlendi ki, Kürt ulusal demokratik haklarıyla Türkiye işçi ve emekçilerinin sınıfsal mücadelesi, hakları ve demokratik kazanımları birbirine bağlı mücadeleleri gerektiriyor.
Nirengi noktası şu ki eşitsiz gelişen bu mücadelelerde şiddetlenen kirli savaş koşullarında faşizm Türk halkı arasında şovenizmi yükseltebiliyor. Çöktürme Planı’yla başlatılan Erdoğan faşizminin kuruluşuyla sonuçlanan süreçte de bu yaşandı. Komünist, devrimci ve demokratik hareketin örgütlü mücadele ve siyasal etkisi şovenizmin hakim kılınmasını önlemeye, faşizmin kurumlaşmasını önlemeye, yetmedi.
KÖH ve devrimci, demokratik hareket direnişiyle, faşizmin kalıcılaşmasını önleyebildi. Direniş ve bu sonuç, işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin mücadelesinin kitleselleşmesinin yolunu açabilirdi. Fakat örgütlü güç yetersizliği ve kitlelerin örgütlenme çoraklığı, burjuva muhalefetin seçim desteğini yükseltmesiyle sonuçlandı.
KÖH ve devrimci, demokratik hareket faşizmin kitle desteği restorasyonu manevrasını, karşılıklı ateşkes, demokratikleşme, işçi sınıfı ve yoksullaştırılmış emekçilerin güncel talepleriyle kitlesel mücadeleleri geliştirerek tersine, devrimci hareketin kitlesel desteğini artırmaya dönüştürebilir, dönüştürmeli. Şovenizmin aralanması ve faşizmin toplumsallaşarak kalıcılaşma başarısızlığı bu imkana uygun zemin oluşturuyor.
Öte yandan faşizmin "İsrail’in savaşı beka sorunu yaratıyor“ yalanı bir yana, gerçekte eğer İsrail- Lübnan direnişini kırar ve Suriye alanında savaşı yoğunlaştırırsa, Erdoğan-Bahçeli çetesi, olası bu durumdan ve İran’a olası hava savaşının başlatılması koşullarından yararlanmayı hesaplıyor. Yeniden demirlendiği NATO-ABD cephesinde yerini sağlamlaştırarak Rojava ve Kuzey Doğu Suriye’de üst hakimiyetin ortak askeri-siyasi misyonunun temel bileşeni olmaya çalışıyor. Esad’la barışarak "ezme“yi gerçekleştirme yerine şimdi ABD-Türkiye ortak misyonu hakimiyeti altında Rojava devrim güçlerini silahsızlandırma ve statü engelleme politikasını öne çıkaracak gibi görünüyor. Bu politikanın İran’a dönük yüzü ve Azerbaycan yönetimiyle birlikte İran Azerbaycan’ında nüfuz ve himayesinde statü kazanma hesabını başka bir yazıya bırakalım.
Fakat bölgede alevleri yükselen savaşa karşı, halkların barış, kendi kaderlerini tayin özgürlüğü ve işçi-emekçi mücadelelerini yükseltmek gerektiğini vurgulayalım.