Savaş ve çimenler

Ziya ULUSOY yazdı —

  • Bölgesel savaş alevleri yükselirken Erdoğan, Kürt düşmanı yeni bölgesel anlaşmaları kotarıyor. Fakat elbette bölge hakimiyeti için rekabet eden ABD-Rusya emperyalist devletlerinin izni ve desteğiyle.

Erdoğan’ın, Irak ve Mısır yönetimleriyle görüşme ve anlaşmaları ile Suriye yönetimiyle ilişki geliştirme girişimi yakın zamanın öne çıkan faaliyeti.

Erdoğan faşizmi, gücünden büyük hırsla uygulamaya kalkıştığı bölgesel güç odağı olma hedefiyle yeni-Osmanlıcı yayılmacılığı iflas edince, öncelikle işgalci savaşı Kürdistan’la, Rojava ve Medya Savunma Alanları’yla sınırlamak zorunda kaldı. Bu nedenle gücünün ezici bölümünü Kürt Özgürlük Hareketi’ni (KÖH) imha etmeye, Kürdistan’ın değişik bölgelerini işgale, askeri üslerle donatmaya, savaş suçları işlemeye yoğunlaştırdı.

Erdoğan faşizmi, devirmeye çalıştığı Esad ve Irak Şii yönetimiyle, “düşman” Mısır-Sisi yönetimiyle, baştan beri sıkı işbirliği içinde olduğu Barzani hanedanlığıyla ilişkileri bu yeni duruma göre şekillendiriyor.

Erdoğan bu yıl 22 Nisan’da Irak ve KBY ziyareti, sonrasında Sisi’yle Ankara buluşması ve “Esad’la yeniden eski ilişkimize dönebiliriz” deklerasyonu şimdi bu politikayı izliyor. Daha doğrusu diplomasinin katkısıyla, KÖH ve Kürdistan halklarına karşı işgalci ve kirli savaşı yoğunlaştırmaya girişiyor.

Esad’la yeniden ilişkiyi “savaştan normalleştirme”ye dönüştürme dönüşü Rojava’da işgalci savaşı genişletmek veya birlikte “ezmek” amacını taşıyor. Bilindiği gibi Esad “Türkiye işgaline ve islamcı teröristleri desteklemeye son verme” önşartını haklı olarak öne sürüyordu. Putin Ukrayna savaşı nedeniyle zayıf kaldığı Suriye’de bu kez Erdoğan ile Esad arasında anlaşma sağlayarak etkinliğini göstermek, dahası Erdoğan’ın Batıcı ve NATO’cu limana yeniden bağlanmasını darbelemek için bu politikayı zorluyor.

Her ne kadar Esad Putin’in zorlamasıyla uzlaşıcı sözler etse de, eski elçisine Kürt düşmanı demeç verdirse de, Suriye’ye ve halklarına yokedici savaşı dayatan Erdoğan’dan işgali sona erdirmesini önşart olarak istemesi kadar doğal bir şey olamaz.

Erdoğan faşizmi, işgalini BAAS rejimine, İslamcı çeteleri ve İhvan’ı rejim ortağı yapmayı ve YPG’yi “birlikte ezme”yi dayatma aracı yapıyor, “büyük güç” olarak Suriye’nin muhtemel yeni rejiminde himayeci sömürgeci olmak istiyor. SETA’cılara “Esad rejimi önşarttan vazgeçmeye, değişime niyetli değil” dedirterek, himayeci sömürgeciliğini zikrediyor. Bu niyeti dikkate alınırsa Erdoğan-Esad “barış”ı kolay gerçekleşmez. Esad, Rojava devrim güçlerini zayıflatacak taktikler izleyecek, sonuçta “en az hak” temelinde Özerk Yönetim’i kendisine boyun eğmeye zorlayacak.

Erdoğan faşizmi, Irak’ta önce Tarık Haşimi’nin liderliğindeki Sünni güçleri ve Türkmen partilerini destekledi, IŞİD’in Musul işgaline destek verdi. Barzani hanedanını ise kullandı. Kürdistan bölgesinde Barzani hanedanlığıyla işbirliği sayesinde askeri üslerini de savaş saldırganlığını da, sayısız suikast suçlarını alabildiğince çoğaltmıştı.

 KÖH’ne karşı kimyasal da kullandığı savaşta zorlanınca, Irak Şii yönetimiyle de Kürdistan devrimine karşı askeri bir ittifak geliştirmeye çalışıyor. İktisadi bazı imkanlar vaadini bunun için kullanıyor.  

Irak yönetiminden Başika üssünü yasallaştırma ve birlikte askeri eğitim üssüne dönüştürme, ayrıca devrimci Kürt partilerini yasaklama tavizlerini alabildi. Fakat Irak yönetimi bütünsel değil ve Erdoğan SİHA’sını düşürmesi dikkate alınırsa bu işbirliği, özellikle İran’la hakimiyet rekabeti nedeniyle masadaki anlaşmayla gitmez görünüyor.

Erdoğan faşizmi, Sisi yönetimiyle ancak bazı ekonomik çıkar uzlaşmaları yapabilir.

1999’daki işbirliği tekrarlanamaz. Çünkü Sisi yönetimi, Erdoğan’a Suriye’de himayeci imtiyaz vermeyi çıkarlarına ters görür. Libya ve Arap coğrafyasında kendisinin nüfuzunu sürdürmeyi önemser.

Savaş alevlerinin arttığı bölgede, ne ABD ve Rusya işbirliğini geliştirebilir ne de bölge devletleri birleşik karşı devrimi pekiştirebilir.

Savaşın bütün bölgeyi sarmasına karşı mücadelenin birinci şartı Kürdistan ve Filistin’in sömürgeci savaş cehennemine dönüştürülmüş olmasına, Gazze soykırımı ve Kürdistan katliamlarına, İsrail ve Türkiye’nin işgalciliği ile emperyalist destekçilerine karşı mücadeledir. İkinci şartı ise, ülkelerde işçi sınıfı ve halk güçlerinin devrimci mücadele ve örgütlenmesinin geliştirilmesidir.

Savaş fillerinin çimen gibi halkları ezmemesinin yolu budur.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.