Faşizmin önlenebilir yükselişi
Ziya ULUSOY yazdı —
- Faşizmin yükselişi elbette önlenebilir. Fakat ne seçim yöntemleri oyunuyla reformcu solu arkasına bağlayan Macron’a kuyrukçuluk, ne neoliberal ekonomik ve savaşçı saldırganlığın başlıca güçleri içinde yeralan sosyal demokrat ve Yeşil partilere bel bağlamak önleyebilir.
Avrupa Parlamentosu seçim sonuçları, İskandinav ülkeleri haricinde, faşist partilerin kitle desteklerini artırdıklarını gösterdi.
Ortalama katılım %52 civarında, her zamanki gibi düşüktü. Bu nedenle oy oranı en yüksek Le Pen’in partisi bile gerçekte halkın %15-16 civarında kesiminden destek alıyor. Fakat belirtmek gerekir ki faşistler kadro ve taraftarlarını daha enerjik harekete geçirerek seçimde etkili oldular.
Uzun bir dönemdir burjuvazinin ana akım partileri sosyal demokratlar ile muhafazakarlar, ekonomik programları bakımından aynılaşmış durumda. Burjuvazi 1990 dönemecinde sağladığı ideolojik hegemonyayı, neoliberal saldırganlık ve krizle kaybetti.
Üstelik savaş kışkırtıcılığında yükselen bir performansla bu iki akım partiler, birbirlerine daha çok benzer hale geldiler ve yoksullaştırılan işçi kitleleri ile gençlerin tepkilerini bu bakımdan da çektiler.
Demokratik haklara karşı gerici yasaklar ve polis devleti faşist baskılarını geliştirmede de birleştiler. Bunun kaba tipik örneği Macron oldu. Bu, faşistlerin gelişmesi için gerici faşizan ideolojik iklimi güçlendirdi.
Burjuvazi uzun dönemli ekonomik durgunlukla belirlenen ekonomik kriz, hegemonya kaybıyla belirlenen ideo-politik krizin yükünü işçi sınıfı ve küçük burjuvaziye yıkarken, faşist partilerin göçmen düşmanlığını kışkırtarak dalgakıran rolünü oynamalarını kontrollüce yönetti, faşist partileri geliştirdi.
Avrupa ülkelerinde önceleri yürütmenin başına faşist partileri geçirmiyorken, önce hükümet ortaklıklarına aldı, İtalya örneğinde yaşandığı gibi iktidara getirdi. Faşist RN, işveren örgütleriyle olası iktidar partisi olma onayı almaya çalıştığına göre, Fransa’da da İtalya örneği gerçekleşecek.
Ortadoğu’dan Ukrayna’ya tırmandırılan savaşlar nükleer silahların kullanılacağı 3. Dünya Savaşı’nın öncü depremleri. Süreçte ve dehşet saçacak dünya savaşında emperyalist burjuvazi, halkı ancak milliyetçi- militan faşist partilerle uzun süreli bir savaşa seferber edebilir. Bu nedenle de faşist partileri hazırlıyor ve iktidara taşıyor. Paradoksa bakın ki faşist partiler, ideolojik kardeş milisleri Ukrayna’da savaşırlarken, savaştan yana olmadıkları (AfD) demagojisiyle de kitle desteği devşirdiler.
Faşizmin yükselişi elbette önlenebilir. Fakat ne seçim yöntemleri oyunuyla reformcu solu arkasına bağlayan Macron’a kuyrukçuluk, ne neoliberal ekonomik ve savaşçı saldırganlığın başlıca güçleri içinde yeralan sosyal demokrat ve Yeşil partilere bel bağlamak önleyebilir.
Burjuvazinin krizin yükünü, ana akım partileri eliyle işçi sınıfı ve küçük burjuvaziye yıkarak kendi ülkesine ait tekelleri yükseltme/ dünya rekabetinde avantajlı kılma saldırganlığı, halkı yoksulluğa itiyor. Milliyetçi demagojiyle bu durumu kullanan faşist partilere karşı mücadele, aynı zamanda anti kapitalist mücadele programıyla ve yaşam koşullarını iyileştirme, savaşa ve silahlanmaya karşı, sağlık ve eğitim kesintilerine karşı vb. güncel taleplerle yükseltilecek mücadeleyle birleştirilmeli.
Fransa’da sendikalar ve Sarı Yeleklilerin mücadeleleri bu doğrultudaki mücadelelerdi. Fakat kitleselliklerine rağmen bu mücadeleler, anti kapitalist siyasi parti ve örgütlerin etkinliği/egemenliğine giremediği ve örgütlü devrimci güç birikimine yol açmadıkları için faşizmin yükselişini püskürtmeye yetmediler.
Faşistlerin kapitalizmin merkezi ülkelerinde kullandıkları diğer argüman bilindiği gibi göçmen düşmanlığıdır. Eski iyi ücretli işi geri getirme özlemini faşist partilerin göçmen düşmanlığının arkasına takılarak yanılan işçi kitlelerini kazanmaya yalnızca propaganda yetmez.
Hatta yalnızca ırkçılığa ve islamofobiye karşı mücadele de yetmez.
İşçi sınıfının güncel talep ve örgütlenmeleri içinde yerli ve göçmen işçiyi kaynaştıracak, sınıfsal özgüveni geliştirecek anti kapitalist mücadelelerin yükseltilmesi, amaç olarak toplumsal mülkiyete dayanan kurtuluşun konması şarttır.
Güncel işçi sınıfı mücadeleleri içinde kaynaştırılacak yerli-göçmen işçi safları, yerli ve göçmen milliyetçiliklerini aşma zemini bulacak, bu mücadelelere önderlik eden enternasyonalist devrimci partilerin önerdiği kurtuluş programının hegemonyasını benimseyecekler.
Kapitalist saldırganlığa, savaş kışkırtıcılığına ve faşizme karşı işçi sınıfı, gençlik ve kadın kitlelerini seferber edecek mücadele, faşizmin yükselişini püskürtecek tek yoldur.