İşçi, yoksullaşma ve mücadele

Ziya ULUSOY yazdı —

  • İşçi eylemlerini yaygınlaştırmak, eylemlerdeki işçilerle bağ kurup geliştirmek; işletmeler, işçi havzaları ve işçi semtlerinde çalışmayı geliştirmek, sendikaların barikatlarını aşmayı başarmak, komünistlerin yoğunlaşmaları gereken görevi. Bu, güncelde daha yakıcı hale gelmiş durumda.
  • İşçi eylemleri yanısıra emekçi köylülerin değişik bölgelerde protesto hareketleri başladı. En son iki yıl önceki işçi eylemleri kısmi dalgaya dönüşmüştü. Ardından Antep-Urfa işçi eylemleri gelişti. Şimdi İstanbul ve diğer kentlerde işçi eylemleri ortaya çıkıyor. İşçi kıyımına karşı direnişler patlak veriyor.

İşçi sınıfı eylemleri değişik işletmelerde devam ediyor.

“Yoksulluk krizi”nin kapsamı, geniş işçi kesimleri ve işsizlerle birlikte emekçi köylüleri de içine alarak genişliyor.

Varolan kitlesel işsizliğin, sanayi üretiminin bu yıl daralmasıyla, hızlanarak artacağı anlaşılıyor

İşçi eylemleri yanısıra emekçi köylülerin değişik bölgelerde protesto hareketleri başladı. Başladı diyoruz, çünkü Erdoğan iktidarının ilk başlangıç yıllarından sonra, yaşam alanlarını savunma eylemleri dışında, emekçi köylü eylemleri durmuştu. Köylülerin çoğunluğu Batı’da Erdoğan iktidarının kitlesel destekçisi haline gelmişlerdi. Hem siyaseten ve hem de kapitalizmin emekçi köylülerin küçük mülkiyetini tasfiye için verdiği küçük mali yardım yoluyla bu hegemonya sürebildi. (Bu yıkıcı yardımın diğer yüzü tarım girdisi tekellerine ve tarım sigorta tekellerine, tabii ki büyük toprak sahiplerine verilen kepçeyle yardımdı). Yaklaşık 20 yıl boyunca pek görülmeyen küçük üretici köylü eylemlerinin başlaması bu siyasi hegemonyanın söküklerinden patlamaya başladığının gösteriyor.

İşçi eylemleri, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, ücret artışı talepleri ve bu iki talebin gerçekleşme yolu olarak sendikalaşma mücadelesi olarak gelişiyor.

Ayrıca işçi kitlelerinin gazını almak için 3 konfederasyon asgari ücrete yarıyıl artışı yapılmamasını birleşik olmayan mitinglerle protesto kararını aldı. Türk-İş yönetimi geçen süreç boyunca Erdoğan faşizminin istikrarlı dayanağı oldu. Hak-İş ise Erdoğan faşizminin örgütsel uzantısı ve sınır tanımaz destekçisi. Faşizmin işçi sınıfı içindeki bu ajanlarına alternatif olmaya çalışan DİSK ise uzlaşıcılığı, bürokratlığı ve burjuva muhalefete yedeklenmesiyle mücadeleciliğini çoktan yitirmiş durumda.

Bu nedenle işçiler mücadelede yol gösterilmesi ihtiyacını bağımsız sendikalara başvurarak karşılıyor. Kısmen de işçiden yana olan sendika mevzilerini değerlendirmeye çalışıyor.

İşçi eylemlerini yaygınlaştırmak, eylemlerdeki işçilerle bağ kurup geliştirmek; işletmeler, işçi havzaları ve işçi semtlerinde çalışmayı geliştirmek, sendikaların barikatlarını aşmayı başarmak, komünistlerin yoğunlaşmaları gereken görevi. Bu, güncelde daha yakıcı hale gelmiş durumda.

En son iki yıl önceki işçi eylemleri kısmi dalgaya dönüşmüştü. Ardından Antep-Urfa işçi eylemleri gelişti. Şimdi İstanbul ve diğer kentlerde işçi eylemleri ortaya çıkıyor. İşçi kıyımına karşı direnişler patlak veriyor.

Her eylem değişik işçi bölüklerini eğitiyor. İşçi eylemlerinin yaygınlaşma ölçüsü aynı zamanda işçi kitlelerinin sınıf bilinci almasının bir ölçüsü oluyor. Fakat bunun anti faşist ve sosyalist bilince ve eyleme dönüşmesi, kendiliğinden asla olamaz. Ancak komünist ve devrimci partisel çalışmayla ve ayrıca sendika mevzileri değerlendirilerek gerçekleşebilir. Çalışmanın sürekli ve istikrarlı olması, dışarıdan ve içerıden yöntemlerin birleştirilmesi, işçi havzaları ve semtleri ile işletmelerin komünist mücadelenin kaleleri haline getirilmesi hedeflenerek başarılabilir.

Bu çalışmalar ve mücadeleler, işçi kitlelerini, güven inşa edecek önderlerinin niteliği ve programı, mücadelenin eğiticiliği aracılığıyla devrimci bilinç ve kararlılığa kavuşturacak.

Bu çizgide çalışma ve mücadele, komünist ve devrimci hareket ile işçi hareketi arasındaki kopukluğu gidermenin temel yolu. İşçi hareketinin özgüven kazanarak güçlenmesinin, komünist ve devrimci hareketi kitleselleştirerek güçlendirmenin yolu.

Bu zemin komünist, devrimci ve anti faşist hareketin Kurdistan’da faşizmin kirli ve işgalci savaşına karşı, bölgesel savaş tehlikesine karşı Türkiye’de kitlesel mücadeleleri geliştirmek için güç oluşturma yolu.

Bu, aynı zamanda, önce yaşam alanlarının maden ve enerji şirketlerince talan edilmesine ve Erdoğan faşizmine karşı çıkmaya başlayan, şimdi küçük üretici köylü direnişlerini başlatan siyaseten muhafazakar kesimin katılmasıyla genişleyecek emekçi köylülere sınıfın-devrimci hareketin öncülük etmesinin de yolu.

İşçi eylemlerinde devrimci müdahale ve işçi sınıfı içinde devrimci çalışma, bugün küçük çaplı olsa da, geliştirildikçe büyüyecek ve güncel yakıcı talepler ile kısmi çözüm yollarını deklare eden, temel programatik propagandayı ihmal etmeyen, birleşik güç oluşturarak özgüveni inşa eden çabalarla büyüyecek. Kapitalizmin krizine ve Erdoğan-Bahçeli çetesinin faşizmine karşı alternatif olacaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.