Kitlelere mal olan program

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Şimdi Ortadoğu bölgesinde var olan bölgesel devrimci sürecin, birer milliyetçi ya da sosyal milliyetçi değilsek, organik bileşeniyiz. HDBH bunu kanıtlıyor. O halde bölgesel devrimci sürecin programı da bizim programımızdır. Bu programın altında PKK’nin imzası var. Ancak artık bu program bir parti örgütünün programı olmaktan çıktı, milyonların benimsemesiyle maddi bir güce ve ödenen muazzam bedellerle manevi bir güce dönüştü.

Geçen yazımda Konfederal devrime “yaklaşmanın” somut yolu olarak bir “eylem programına” ihtiyaç olduğunu belirtmiştim. Şimdi de “programın” devrimci süreçle ilgisini ele almaya çalışacağım.

Biz, eski nesil devrimciler geçmişte birbirimizden farklı programlar yazdık. Ama hiç birimiz bu programların ana doğrultusunu kendimiz uydurmadık. Farklar Türkiye’nin somut durumunun analizinden çıksa da, bu programların tümü dünya devrimci sürecinin programlarının tıpatıp aynısıydı. Öyle olduğu için hepimiz kendimizi dünya devrimci sürecinin partileri olarak görüyorduk.

O yıllarda sosyalist dünya sisteminin bölünmesinden dolayı, dünya devrimci sürecinin merkeziyle ilgili yoğun tartışmalar vardı. Ben de içinde bir kısım komünistler dünya devrimci sürecinin merkezini başını Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin çektiği Varşova Paktı ülkeleri olarak görüyordu. Bir kısmı ise Çin Halk Cumhuriyeti’ni devrimci sürecin merkezi sayıyordu. O nedenle hepimiz kapitalist ülkelerdeki işçi sınıfı ve komünist hareketin ve ulusal kurtuluş hareketlerinin bu iki merkezden biriyle aynı cephede yer almasını savunuyorduk.  

Merkezlerden hangisinin dünya devrimci sürecinin asıl merkezi olduğu tartışmasını bir yana bırakalım. Bir dünya devrimci süreci vardı ve bizler doğal olarak o dünya devrimci sürecinin organik bileşenleriydik, devrimci sürecin programı da bizim programımızın esasını doğal olarak oluşturuyordu.

Bu yazdıklarım tarihsel gerçeklerdir.

Şimdi, kendi özel görüşümü anlatmaya çalışacağım.

Bugün de dünya çapında devrimci süreç var ve yeni olan dünyamız kapitalist küreselleşmeyle, bölgeselleşme süreçlerini iç içe yaşadığı için, kendine özgü dinamikleri olan bir de bölgesel devrimci süreçler var.

Dünya devrimci sürecinin merkezi Ekim devrimi öncesi ve devrim olduğunda “tek ülkeydi”, Rusya’ydı. Rusya emperyalist zincirin zayıf halkasıydı. Koptu. Bugün herhangi bir ülke için o ülkeyi emperyalist zincirin zayıf halkası saymak yanlış değil, fakat eksik olacaktır. Bölgeselleşme süreçleri gösteriyor ki, artık devrimci sürecin merkezini saptamak için, hangi bölgenin emperyalist zincirde zayıf halka olduğunu saptamak gerekir. Bu bölge, merkezinde dört parça Kurdistan’ın yer aldığı Ortadoğu’dur. Fazla kanıta ihtiyaç yok: Üçüncü Dünya Savaşı esas olarak Ortadoğu’da küresel devletlerin birbirine karşı dolaylı, bölgesel emperyalist devletlerin doğrudan katıldığı bir savaştır. Lenin emperyalist savaşı sosyalist devrimin şafağı olarak görmüş, bu düşünce Ekim devrimiyle doğrulanmıştı. Şimdi de Ortadoğu’daki emperyalist savaş bölgesel konfederal devrimin şafağıdır. Savaş bir yandan karşı devrim güçlerini yaratırken, diğer yandan devrimin güçlerini de yaratmakta. Böylece devrimin objektif ve sübjektif koşulları Ortadoğu’da olgunlaşıyor ve savaşın orta yerinde Rojava devrimiyle Ortadoğu’nun emperyalist zincirde zayıf halka olduğu kanıtlanmış oluyor. Buradan şu sonuç çıkar; dünya devrimci sürecinin merkezi genel olarak Ortadoğu ve özel olarak dört parça Kurdistan’dır.

Uluslar arası reformist hareket bu analizi reddeder. Dikkatleri başka bölgelere çeker. Elbette bütün bölgelerdeki devrimci gelişmeler önemlidir. Bunların toplamı dünya devrimci sürecini oluşturuyor. Diğer bölgelerde o bölgelerdeki toplumların kaderi tayin edilirken, Ortadoğu’da insanlığın geleceği tayin ediliyor. Burada ya Konfederal devrim zafere ulaşacak ya da savaş Ukrayna’da olduğu gibi Avrupa’ya yayılacak ve barbarlığın kapısı açılacak. Reformistler Ortadoğu’da devrimin kokusunu alıyorlar ve suratlarını buruşturuyorlar. O nedenle PKK’ye karşı Türk devletinin savaş suçlarına ve Önder Öcalan’a karşı onu yok etme amaçlı İmralı işkencesine seslerini çıkarmıyorlar.

Yeniden başa dönelim: Eski nesil komünistlerden biri olarak vaktiyle ben, saflarında yer aldığım TKP’yi dünya devrimci sürecinin organik bileşeni olarak gördüm, Türkiye’nin somut şartlarıyla ilgili kısımları ciddi çelişkiler taşısa da TKP programının dünya devrimci sürecinin programıyla özdeşliğini destekledim. Ve şimdi de hep birlikte Ortadoğu bölgesinde var olan bölgesel devrimci sürecin, birer milliyetçi ya da sosyal milliyetçi değilsek, organik bileşeniyiz. HDBH bunu kanıtlıyor. O halde bölgesel devrimci sürecin programı da bizim programımızdır. Bu programın altında PKK’nin imzası var. Ancak artık bu program bir parti örgütünün programı olmaktan çıktı, milyonların benimsemesiyle maddi bir güce ve ödenen muazzam bedellerle manevi bir güce dönüştü. Bir parti bu programı benimsediği zaman partisini kapatıp PKK’ye katılmaz. PKK’yle birlikte devrimci sürece tüm varlığıyla katılmış olur.. O programı kendi partisinin, diyelim ki Marksist-Leninist ya da Maoist çizgisi temelinde, savaştığı ülkenin somut şartlarına uyarladığı zaman, işte o zaman, kitlelere mal olduğu için maddi ve manevi güce dönüşen bu programla, hem kendi özgünlüğünü korur, hem de kendisini güçlendirmiş olur. Kendini bu yolla güçlendirdiği zaman o parti, pratikte attığı her devrimci adımla, aynı zamanda bölgesel devrimci sürecin programına kendi katkısını yapar, o programı geliştirir, zenginleştirir. Zaferin yolu da böyle çizilir.

Varsın devrimci sürecin düşmanı faşist propaganda PKK’yi terörist, bizleri de PKK’nin uzantıları olarak suçlasın. Herkes adına konuşmayayım, Biz, yani eski neslin, ama hepsi de değil, bu yazıdaki görüşleri benimseyen komünist militanları olarak, devrimci sürecin konfederal, kadın özgürlükçü, ekolojik, komünal sosyalizm programını milyonlarca devrimciyle birlikte benimsiyoruz, Öcalan’ı devrimci sürecin önderi, dünya barışının rehberi olarak tanıyoruz ve PKK’yi de bu devrimci sürecin en savaşkan öncü gücü olarak selamlıyoruz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.