Ortadoğu NATO’suna doğru mu?
Veysi SARISÖZEN yazdı —
- Katliamın iki ortağından biri Netanyahu, diğeri Erdoğan. Biri diğerini öldürüp, asıl katilin gözüne girmeye çalışıyor. Ama acaba asıl katilin muhtemel suç ortakları kim olacak? Filistin’de Mahmut Abbas, Kurdistan’da Barzani, İsrail’dekini bilmiyorum, belki İsrail İşçi Partisi ve Türkiye’de… “Yumuşamanın” mucidi Özel-İmamoğlu talipmiş gibi görünüyor.
“Karabağ’a, Libya’ya nasıl girdiysek oraya da (İsrail’e) gireriz.” Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan adamın ağzından işte bu cümle dökülüverdi. Duyduğum anda “Tayyip galiba keçileri kaçırdı” demişim. İsrail’e girmekten bahseden adamı Mazhar Osman’lık yaparlar. Onun kurduğu tımarhaneye kapatırlar.
İsrail nükleer güç. Nokta. NATO’nun gözbebeği olduğunu, dünya finans oligarşisinin kalbinde yer aldığını filan geçelim. Nükleer başlık taşıyan bir füzelik canın var. Ne işgali…
Dört tarafı Azerbaycan ordusuyla çevrili Karabağ’a girmişmiş. Putin’in Batıya yanaşan Ermenistan’ı bilerek yalnız bıraktığını hatırlayalım. Ya Libya? Önce “Libya’da NATO’nun ne işi var” diyen Erdoğan değil miydi? Ardından Libya’ya NATO arabasının peşine takılıp Kaddafi’yi linç etme rezilliğine ortak olan da o değil miydi?
Uzatmaya değmez. Türk devleti NATO arabasının bir tekerleği ise Erdoğan o tekerleğin bir cıvatası bile değildir. O halde bu heyheylenmesi neyin nesidir? Gerçekten keçileri mi kaçırdı yoksa Fidan’ın verdiği ABD planlarıyla ilgili haberler yüzünden kulağına kar suyu kaçan palamut gibi karaya vurdu da çırpınmaya mı başladı?
Okuru uyarayım, şimdi yazacaklarım benim çok sınırlı bilgilerime dayanan spekülatif şeylerdir, buyurun şüpheyle okuyun.
ABD ve NATO Netanyahu’yu destekliyor. Çünkü Netanyahu Hamas’ı ve ona destek veren Gazze halkını yok ediyor. Bunlar yok olurken Batı yanlısı Mahmut Abbas Filistin’de sapasağlam oturuyor. Günün sonunda Filistin’i O temsil edecek. (Kulağı kesik Fidan, Erdoğan'a Abbas'ı boşuna davet ettirmedi.) Aynı günün sonunda ABD, Avrupa Birliği ve NATO Netanyahu’yu defterden silecek… Hamassız ve Netanyahusuz İki devletli çözüm İsrail’e kabul ettirilecek. Ama Ortadoğu çarşısı karışık. Disiplin şart. Ertesi gün “Ortadoğu NATO’suna” sıra gelecek. İsrail-Filistin-Lübnan-Suudi Arabistan, yani “İbrahim mutabakatının” tarafları filan bu Ortadoğu NATO’sunda birleşecek? Tıpkı vaktiyle CENTO gibi. Ortadoğu’da NATO hegemonyasının “pençe-kilit” operasyonu yani.
Bu operasyonda Erdoğan’ın rolü de Netanyahu’dan farksız. ABD ve NATO onu da destekliyor. Çünkü Erdoğan, PKK’yi ve onu destekleyen Kürt halkını yok etmek istiyor. Öcalan İmralı’dayken Barzani petrol havuzunda yüzüyor. Eğer Erdoğan tıpkı Netanyahu gibi PKK’yi ve onu destekleyen Kürt halkını yok edebilirse, görevi sona erecek ve defteri dürülecek. Günün sonunda Kurdistan’ı Barzani’nin temsil etmesi amaçlanıyor. Barzani’nin temsil ettiği Kurdistan da soluğu Ortadoğu NATO’sunda alacak.
Bu satırları okuyan ve kendini Kürt milliyetçisi sanan Türk ve Amerikan emperyalizminin işbirlikçisi “inşallah” diyecektir. Ona bütün bu planların dört parça Kurdistan’ı Üçüncü Dünya Savaşı’nda ölüme sürükleyeceğini hatırlatayım. Çünkü bu Ortadoğu NATO’su barış için değil, savaş için kurulacak. Hedefi ilk aşamada İran olacak. Bir Ortadoğu NATO’su ile İran ve ardından Rusya savaşı demek, Kurdistan topraklarının bu iki güç arasında sıkışması, savaşın asıl alanı haline gelmesi, hele bölgesel nükleer silahların kullanılması durumunda haritadan silinmesi demektir. Sonunda kim savaşı kazanırsa kazansın Kurdistan kaybedecektir.
Yukarıdaki spekülatif, yani gerçek verilere ya da enformasyona dayalı olmayan yazıyı Fehmi Koru’nun dünkü yazısında aktardığı ilginç habere dayalı olarak yazdım. Koru’nun yazısından aktarıyorum:
“Dünya Yahudi Kongresi Başkanı Ronald S. Lauder şu anda yaşananların anti-Semitizm ile birlikte İslamofobi’yi de azdırdığını, bunun önüne geçmek için Musevi, Hıristiyan, Müslüman olarak el ele vermek gerektiğini söylüyor…
‘İki devletli çözüm’ yanlısı olduğunu ileten Lauder, bölgede bir ‘Ortadoğu NATO’su’ kurulması ve Filistinliler için Marshall Planı başlatılması teklifinde bulunuyor.” Marshall Planı, İkinci Dünya Savaşı sonunda ve iki karşıt sistemli dünya temelinde ve NATO’nun kurulmasından az önce yıkılan Batı Avrupa’ya ABD’nin “yardım” planıdır.
Koru şu soruyu soruyor:
“Joe Biden’ın adaylıktan çekilip yerine Kamala Harris’in gelmesi, başkanlığına talip olduğu kendi ülkesinden fazla İsrail’i seven Donald Trump’ın üç ay sonra yapılacak ABD seçimlerinde kazanması ihtimalini azalttı; İsrail ve dünyadaki Yahudi elitleri Harris’in gelmesine hazırlık mı yapıyorlar?”
Bu soru Koru’nun bu gelişmeyi barış için bir uzlaşma diye yorumladığını gösteriyor.
Ben ise Üçüncü Dünya Savaşı’nı tehlikeli bir şekilde tırmandırmaya hazırlık olarak yorumladım.
Yaptığım ise şu: Masamda oturuyorum. Koru ve başkalarının yazılarını önüme seriyorum, Şarlok Holmes gibi elimdeki pertavsızla bu yazıları okuyorum ve cinayeti işleyen katili böylece masa başında yakalamaya çalışıyorum. Eskimiş bir yöntem olduğunu bilsem de başka çarem yok. Şimdilik vardığım kesin sonuç şu: Katliamın iki ortağından biri Netanyahu, diğeri Erdoğan. Olayın sonunda katil tarafından delilleri yok etmek amacıyla temizleneceklerini bildikleri için birbirlerine girmiş durumdalar. Biri diğerini öldürüp, asıl katilin gözüne girmeye çalışıyor. Umutsuz bir cinayet planı. Gelecekleri yok. Ama acaba asıl katilin muhtemel suç ortakları kim olacak?
Filistin’de Mahmut Abbas, Kurdistan’da Barzani, İsrail’dekini bilmiyorum, belki İsrail İşçi Partisi ve Türkiye’de…
Söylemeye dilim varmıyor ama, sanki bu ortaklığa “yumuşamanın” mucidi Özel-İmamoğlu talipmiş gibi görünüyor.
Uyardım ya, bu yazıyı moda tabirle bir “beyin fırtınasının” küçük bir esintisi gibi okuyun.