Konfederal devrimci sürecin Önder’i
Veysi SARISÖZEN yazdı —
- Abdullah Öcalan çağımızın başlıca teorisyeni, örgütçüsü, eğitmenidir. Marksizm-Leninizmin bağrından çıkmış ve onu yeni düşüncelerle kitlelerin bilincinde maddi ve manevi bir kuvvete dönüştürmüştür. O nedenle halklar onu özgürlük, barış ve eşitlik mücadelesinin Önder’i olarak kabulleniyor.
Biz eski nesilden devrimciler, vaktiyle kimimiz Lenin’i, kimimiz Troçki’yi, kimimiz Mao’yu halkların devrimci önderleri olarak benimsedik. Elbette kendi ülkemizdeki önderleri de unutmadık. Kimimiz Mustafa Suphi’yi, kimimiz Mahir Çayan’ı, kimimiz Deniz Gezmiş’i, kimimiz İbrahim Kaypakkaya’yı önderlerimiz olarak gördü.
Hiç biri şu anda hayatta olmayan bu önderler, yaşadığımız çağda yaşıyor olsaydılar, acaba kendi programlarını nasıl temellendirirlerdi? Bu sorunun cevabını hiç kimse veremez. Şu da sorulabilir: Bu önderleri benimseyen partilerin ve hareketlerin içinde o önderlerin görüşlerini içinden geçtiğimiz çağın gerçeklerine göre yenileyen ve yenilediği programını kitlelerin arasında maddi ve manevi güce dönüştüren bir önder var mı?
Bu sorunun yalnız Türkiye ve Kurdistan’da değil, dünya çapında biricik cevabı Abdullah Öcalan’dır. Şüphesiz dünyanın bir çok yerinde devrimci örgütler, onların mücadelesi sürüyor. Ama bunların hiç birisi kendi mücadele alanı dışında Konfederal devrim süreci gibi evrenselleşemedi. Tam tersine bu devrimci hareketler gün geçtikçe Öcalan’ın düşüncelerinden ilham almaya başladı. Sonuç şudur: Öcalan’a Önderlik sıfatı “O’na Önder diyoruz” dediğimiz için verilmedi. Halklar bu sıfatı ona verdi.
Abdullah Öcalan çağımızın başlıca teorisyeni, örgütçüsü, eğitmenidir. Marksizm-Leninizmin bağrından çıkmış ve onu yeni düşüncelerle kitlelerin bilincinde maddi ve manevi bir kuvvete dönüştürmüştür. O nedenle halklar onu özgürlük, barış ve eşitlik mücadelesinin Önder’i olarak kabulleniyor. Vaktiyle sosyalizm ve komünizm amacına çok uzak dünyaca ünlü her akımdan teorisyenler, akademisyenler, sanatçılar Öcalan’ın dünya barışının en güçlü yol göstericisi olduğunu kabul ediyor. Ve O, dünya kadınlarının özgürlük yolunu hem teorik hem de pratik alanda açtığı ve kendi içindeki “erkeği öldürdüğü” için kadınların sevgili önderi oluyor. Tıpkı program gibi, Öcalan PKK’nin ve Kürt halkının Başkan Apo’su olmaktan çıktı, halkları yöneten, sevk ve idare eden bir kudretli ve otoriter lider ya da elinde silah dünyaya meydan okuyan bireysel bir “kahraman” değil, insanlığın umudunu temsil eden bir “insan” olarak tarih sahnesindeki müstesna yerini aldı. Ölüme meydan okuyan HPG gerillalarının, “bir gün bile elime silah almadım” diyen insana olan sarsılmaz bağlılığının sırrı burada yatıyor. Gerilla “Biji Serok Apo” diye ölümün üzerine yürürken, insanlık adına savaştığı için “İnsan Öcalan’ı” seviyor. Öcalan onların yalnız Önderi değil, her şeyleridir.
Devrimci sürecin içinde yer almak isteyen diğerlerinin neyidir?
O’na PKK dışındaki devrimcilerin nasıl bir sıfat verdikleri önemsizdir. Önemli olan şudur: Öcalan bizlerin de şu ya da bu düzeyde içinde yer aldığımız evrensel içerikteki Konfederal devrimci sürecin Önderidir. İster Önder diyelim, ister yoldaş diyelim, ister Başkan diyelim, Öcalan devrimci süreçte yer alan herkese düşünceleriyle, programıyla, paradigmalarıyla önderlik etmektedir. Var mı bir başka önderlik eden? Keşke şu dünyada bir tek Öcalan değil, yüzlerce Öcalan olsaydı, bunlardan bir kaçı bizim partilerimizin saflarından çıksaydı, hepsini Önderlerimiz diye selamlardık ve o zaman dünyamız başka bir dünya olurdu.
Ben Marksist-Leninist teoriyle çocukluk sayılacak yaşlarımda tanıştım. Leninizmin doğduğu topraklarda dolaştım. Sonra aziz dostlarım Filiz ve Oğuz’la Apoculuğun doğduğu toprakları karışladım. Yeni Apocu program hakkında bilgilendim. Ve şunu anladım: Marksizm-Leninizmle Apocu düşünce arasında Çin Seddi yoktur. Ne kadar Marksizm Leninizme yaklaşırsan Apoculuğa varırsın, ne kadar Apocu düşüncelere yaklaşırsan Marksizm-Leninizme varırsın. Günümüzün devrimcileri kendi Marksist, ya da Marksist- Leninist, ya da Troçkist, ya da Maoist teorik çizgilerini Öcalan’ın önderlik ettiği Konfederal devrimci sürecin öğrettikleri temelinde geliştirebilir. HDBH bileşenlerinin bu yolda çaba harcadıklarına inanmaktayım. En önemlisi kadınlar Apocu düşünce temelinde Jineloji ile Marks’tan bugüne uzanan devrimci mücadelenin düşünce hazinesine muazzam bir katkıda bulunmuştur.
Demek istediğim şu: Hiçbir parti Apocu düşünceler temelinde kendi çizgisini yenilediği zaman, varlığını sona erdirmeyecek. Çünkü hepsinin değerli birer mücadele tarihi, biriktirdikleri düşünsel ve pratik deney var. Onlar kendi çizgilerini Öcalan’ın düşünceleriyle zenginleştirirken, Apocu çizginin de zenginleşmesini sağlayacaklar.
Yazım burada son buluyor. Bitirirken biraz rüya görelim: Konfederal devrim sürecine dünyanın dört tarafından milyonları temsilen katılanların enternasyonal kongresini yapsak, Türkiye ve Kurdistan delegasyonunda yer alan bizim devrimcilerimiz bu enternasyonalin önderliğine kimi aday olarak gösterirlerdi? Tartışmasız Öcalan’ı. Bizim devrimcilerimiz oybirliği ile Öcalan’ı aday gösterdiği zaman, o salonu gözümün önüne getiriyorum: Oylamaya bile gerek kalmaz, dünyanın bütün dillerinde “Biji Serok Apo” ve “Jin Jiyan Azadi”, sloganları Rus delegelerinin “hurra” nidaları arasında Öcalan kürsüye çıkardı.
O gün O’nu o salonda dinleyenlerin arasında olmak isterdim.
Halkların çağımızdaki Önder’i Öcalan’a özgürlük…