“Kurbağalaşma stratejisinin” alternatifi

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Asıl belirleyici olan, genel olarak emek düşmanı ekonomik programa ve barış düşmanı savaş planlarına, özel olarak da Kurdistan halkının iradesine, yani Önder Öcalan’a ve DEM Parti’ye karşı uygulanan hukuk dışı bütün baskılara karşı uzlaşmasız ve her türlü yöntemle gerçekleşecek olan halk mücadelesidir.

Bin tane yazı yazıp “aman beklentiye kapılmayın” deseydik, Erdoğan rejiminin “yumuşama” diye diye Hakkari’de halk iradesine saldırısı kadar beklenti hayallerini tuzla buz edemezdik. “Kurbağalaştırma stratejisinin” yarattığı ülke çapındaki “ihtiyatlı iyimserlik” Erdoğan’ın tek bir kayyım darbesiyle ağır bir yara almıştır.

Ancak “yumuşama ya da normalleşme” denilen Türk devletiyle NATO’cu güçler tarafından izlenen AKP-CHP uzlaşmasıyla ve muhtemelen “Büyük Koalisyon"la ekonomik krizi aşma ve Türkiye’yi Üçüncü Dünya Savaşı’nda güvenilir bir müttefik haline getirme stratejisi bu tek darbeyle yürürlükten kalkmaz. Hatta denebilir ki, Çolemerg darbesi belki de MHP’yi “yumuşatma” ve onu da söz konusu stratejinin küçük ortağı haline getirmek gibi bir amaç taşıyor olabilir. MHP’ye verilen mesaj, “telaşlanma, biz kendi aramızda yumuşuyoruz, birleşip Kürt’e karşı ise sertleşiyoruz” gibi bir uzlaşma havası taşıyor.

Hatta Erdoğan işi “terörle” değil, Kürt’ün iradesini ortaya çıkaracak her türlü “seçimle” savaşmaya kadar götürdüğü için, MHP açısından telaşlanacak bir sebep bile ortada kalmıyor.  

Kayyım saldırısıyla ortaya çıkan gerçek şudur: “Yumuşama sürecinden” Türkiye’de demokrasi beklentileri hem boş hem de tehlikeli bir beklentidir. Uygulamaya konulan emek  ve barış düşmanı program demokrasiyle bağdaşmaz. Demokratik bir ortamda hiçbir iktidar böyle bir programı halka benimsetemez ve halkın direnişini önleyemez. O halde emek düşmanı programda ve savaş planlarında CHP’nin AKP’yle uzlaşması kesinlikle demokrasiye yol açmaz. Yol açmayacağı daha yumuşamanın ilk adımında kayyım saldırısıyla ortaya çıkmıştır.

Bununla birlikte AKP-CHP uzlaşmasının bir çırpıda gerçekleşmesinin mümkün olmadığı da görülmüştür. Devletin ve Saray’ın iç çelişkileri bu uzlaşmaya kolay yoldan gidilmesinde ciddi sorunlar yaratıyor ve yaratacaktır. Bu sorunlardan biri de CHP tabanında DEM Parti’ye karşı önyargıların, 31 Mart seçimlerinde DEM Parti’nin hem kendi varlığını kuvvetle duyurması, hem de yerellerde CHP’li seçmenle dayanışma içine girmesi sayesinde zayıflamış olmasıdır. Bu seçmen kendisine ülke çapında çoğunluğu sağlamasına ve belediyeleri kazanmasına en büyük yardımı yapan Kürt seçmenin iradesine karşı saldırılara 31 Mart seçimi öncesinden kat ve kat fazla duyarlı hale gelmiştir. Van’da bu duyarlılığı hep birlikte gördük. CHP yönetiminin bu duyarlılığa rağmen iktidarın DEM Parti’ye yönelik saldırılarına sessiz kalması en azından şimdilik mümkün olmayacaktır. Nitekim Van direnişinde olduğu gibi, Özgür Özel ve İmamoğlu kayyım darbesine kesin ifadelerle karşı çıkmış, CHP heyeti Çolemerg’e giderek DEM Parti’ye sembolik de olsa destek vereceğini açıklamıştır.

O halde yumuşamaya alıştırmadan kazandaki “kurbağanın suyunu” kısa zamanda yüz dereceye çıkarmak mümkün olmayacaktır. Özellikle CHP seçmenini AKP’ye karşı yumuşatmak ve DEM Parti’ye karşı sertleştirmek, yani “süreç içinde kurbağalaştırmak” yolunda bir dizi çelişkili adımlar atılacaktır.

Bu durumda demokrasi güçleri ne uyuşturucu normalleşme-demokratikleşme beklentisine girmeli ne de uzlaşmanın önündeki engelleri küçümseyerek sekter bir yol izlemelidir. İzlenecek yol DEM Parti seçmenleriyle CHP seçmenleri arasında, şu an için henüz zayıf olan olumlu ilişkileri güçlendirmek, CHP tabanını sürekli olarak emek düşmanı ekonomik program ve barış düşmanı savaş planları temelinde CHP yönetiminin uzlaşma eğilimine karşı uyarmak olmalıdır.

Ama asıl belirleyici olan, genel olarak emek düşmanı ekonomik programa ve barış düşmanı savaş planlarına, özel olarak da Kurdistan halkının iradesine, yani Önder Öcalan’a ve DEM Parti’ye karşı uygulanan hukuk dışı bütün baskılara karşı uzlaşmasız ve her türlü yöntemle gerçekleşecek olan halk mücadelesidir.

Bu mücadeleyi sağlam bir hedefe ve yol haritası anlamında “eylem programına” dayandırmak da şarttır.

Buna değinmeden şu gerçeği dile getireyim:

Erdoğan rejimi daha düne kadar bir seçim hokkabazı iken artık seçim korkusuyla titriyor. Kendi devleti Türkiye’de ve Kurdistan’da seçim yapıyor, ama yıllardır olduğu gibi Kurdistan’da kendi yaptığı seçimi tanımıyor. Rojava da mevcut yönetim kendi halkına “beni temsilcin olarak kabul ediyor musun, etmiyor musun?” diye sormak için seçim yapmak istiyor, Erdoğan “seçim yapanı bertaraf ederim” diye savaş hazırlığı yapıyor. Sonra şöyle oluyor: Barzani Rojava seçimine saldıran Erdoğan’ı, Erdoğan da Başur’da seçim yapılmasını önlemek için harekete geçen Barzani’yi var güçle destekliyor. Böyle olunca ortaya şöyle bir sonuç çıkıyor: Erdoğan-Bahçeli-Barzani Bakur’da, Rojava’da ve Başur’da “terörden” filan değil, halk iradesini yansıtacak olan “seçimden” korkuyor. Bunların hepsi çok iyi biliyorlar ki, seçimler bütün parçalardaki gerilla mücadelesine ve konfederalizme her defasında ezici bir meşruiyet vermekle kalmayacak, bu parçalarda adı geçen “seçimden korkan” çetenin hiçbir hükmü olmadığını gösterecek.

Ve işin gerçeği şu ki, yapılacak ilk seçimde AKP ve MHP de Türkiye siyaset sahnesinden tasfiye olacaktır.

Ama eğer devlet ve NATO, AKP-CHP’yi emek düşmanı ve barış düşmanı program temelinde birleştirirse, Türkiye halkları krizin taşınamaz yükünü ve savaşın tahmin edilemez kanlı sonuçlarını sırtında ve yüreğinde yaşayacaktır.

O nedenle tüm muhalif güçler rejimle uzlaşmak yerine kendi aralarında geniş bir cephe oluşturmalıdır. Bu cephe asgari hedefler temelinde anlaşmalıdır. Bu hedeflerle derhal bir erken seçim yapılmalıdır. Seçim öncesinde var olan emek ve barış düşmanı bütün uygulamalar durdurulmalıdır. Erken seçimin demokratik bir seçim olması için, bütün siyasi tutsaklar serbest bırakılmalıdır; Erdoğan ve bakanları istifa etmelidir; bütün partilerin eşit temsil edildiği bir erken seçim hükümeti kurulmalıdır; seçimle oluşacak TBMM bileşimi Kurucu Meclis niteliğinde olmalı ve demokratik anayasayı bu Kurucu Meclis yapmalıdır.

“Kurbağalaştırma stratejisinin” biricik alternatifi budur..

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.