Müslüman ve Yahudilerin vicdanı
Ahmet TURHALLI yazdı —
- Dünyanın dört bir yanında Yahudiler dini libasları ile Netanyahu'yu protesto ettiler, kınadılar, karşı çıktılar. HAMAS'ın gerçekleştirmiş olduğu saldırı bir terör saldırısıydı. Ya biz Müslümanlar?
İsrail ve Filistin meselesi onlarca yıldır devam etmektedir. Bu olay ve olgular da Kurdistan meselesinde olduğu gibi, bir çok çevrenin yapısına ayna tutarak, tarafların duruşlarını netleştirmektedir. Devletler, siyasetler, cemaatler, partiler ve birçok kesim bu soruna yaklaşımları ile birlikte, her aklı başında insanın anlayıp görebileceği biçimde bir görüntü vermektedirler. Filistin- İsrail sorunu, tarihi kökleri derin olan, binlerce yıldır süregelen, derbeder edilen, Hitler’in altı milyonunu katlettiği İsrailoğlu soyundan gelen bir kavmin kendi vatanlarında özgürce yaşama arayışı olarak ortaya çıkmıştır. Bu kavim binlerce yıldır bu topraklara kavuşmak için çabalamış ve mücadele etmiştir. İsrailoğulları tarihin, tarihçilerin Tevrat’ın, İncil ve Kur’an’ın sabitleri ile, bu topraklarda yaşadıkları ve yaşamlarını bu topraklarda sürdürdüklerini bizlere haber vermektedirler. Hz. Musa, kendi kavmini Firavunun zulmünden ve köle olarak çalıştırılmalarından kurtarmak, onları kendi topraklarına geri getirmek ve oraya yerleştirmek için verdiği mücadeleyi anlatan Kur’an’ın, sıklıkla ve defaatle bunu anlattığını hangi Müslüman inkar edebilir ki?
"Ey kavmim! Allah’ın sizin için (vatan olarak) yazdığı kutsal topraklara girin, sakın geri dönmeyin, sonra kaybedenler siz olursunuz." (Maide 21)
"Derken Firavun onların ülkedeki varlığına son vermek istedi. Bu yüzden biz onu ve yanındakilerinin, hepsini suda boğduk. Arkasından da İsrailoğulları’na, yurdunuzda oturun! Ahiret vakti gelince hepinizi toplayıp bir araya getireceğiz dedik." (İsra 103-104)
Bunlar Kur‘ani bilgiler. Filistin- İsrail sorunu, dini bir sorun olmuş olsaydı, kuşkusuz bu dinlerin inananları bu dinlerin ölçüleri ile adı geçen soruna çözüm ararlardı. Sorun din sorunu olmadığı halde, zorlama ve zora dayalı olarak dinler arası çatışma gibi gösterilmek istenmektedir. Bu sorunu iktidarlar kendileri için bir rant ve iktidar aracı olarak gördüklerinden, sorunun çözülmemesi için, çok yoğun aldatma ve hile ile sorunu çözülmez yapmaktadırlar. İnsanlık tarihinden süzülerek gelen dinlerin ve onların rehberleri olan peygamberlerin sorunların çözümlerinde kullandıkları yöntemler nelerdi sorusu bilinçli bir şekilde sorulmamakta ve toplum planlı olarak kaos ortamında bırakılarak, siyasal ve ekonomik rant elde edilmektedir. Merak ediyorum bu yaşananlar hakkında, kendilerini Müslüman, Yahudi, Hristiyan, Budist, sosyalist ve diğer ideolojilere ait olarak görenlerin, bu sorunlara çözüm ve yaklaşımları hangi parametrelerledir? Uluslararası hukuk diye oluşturulan ölçülerle bu sorun ve benzeri sorunlar çözülmüş mü, çözülebilir mi? Bu ve benzeri olaylara vicdani yaklaşımlar var mıdır? Varsa nelerdir?
HAMAS'ın gerçekleştirmiş olduğu saldırı bir terör saldırısıdır. Bu saldırıyı kınayan, karşı koyan ve yanlış olduğunu söyleyen, kaç devlet, müslüman örgüt ve cemaat mevcuttur? Bu ölçülerin tersine, öldürülen çocuk, yaşlı, kadın ve sivil insanların vahşice katl edilmelerine, Yahudi oldukları için sevinç partileri düzenlenmiş, şükür secdeleri yapılmıştır. Yani zulüm ve vahşet bizdense sorun yoktur, her türlü zulüm meşrudur hatta kahramanlıktır!
Netanyahu'nun başlatmış olduğu katliam ve ölümler de vahşettir, zulümdür ve terördür.
Yahudi vatandaşlar, Amerika’da Netanyahu‘nun yaptıklarını durdurması için, Kongre’de oturma eyleminde bulundular.
Avrupa’dan Amerika’ya, dünyanın dört bir yanında Yahudiler dini libasları ile Netanyahu'yu protesto ettiler, kınadılar, karşı çıktılar, açıklamalar yaptılar, tv.lerde, gazetelerde ona karşı mücadele ettiler, etmeye devam etmekteler. İsrail'de büyük mitingler ve toplantılar yaptılar. Netanyahu'nun evinin önüne gelerek, "Netanyahu bizim adımıza insan öldürme, istifa et" dediler.
Yahudiler, Filistinlilere uygulanan aşırı şiddete karşı vicdanlı hareket ettiklerini hepimize gösterdiler.
Ya biz Müslümanlar?
Kurdistan'da son elli yılda yapılanlar; Kimyasal silahlarla şehir yok etmeler, onlarca şehir, yüzlerce ilçe, onbinlerce köy, ormanlar, camiler, medreseler, petrol tesisleri, buğday siloları, ekmek fırınları, elektrik santralleri ve hastaneler yerle yeksan edildi. On binlerce çocuk, onbinlerce ihtiyar katledildi, onbinlerce kadın ve kızımıza tecavüz edildi, kızlarımız ve kadınlarımız pazarlarda ve şehirlerde açık artırmalar ile satıldı. Nerde idi vicdanlı ve dindar kardeşlerimiz? Müslüman olarak ortada dolaşanlar Türkiye, Irak, İran ve Suriye'nin yanında saf tutarak bizlerin katlini helal gördükleri yetmemiş olacak ki, birde İslam adına, kardeşlik adına, Kürt müslümanlarını kendi millet ve vatanlarına düşman ve işbirlikçi yaptılar. Yahudi yerleşimcileri terörist ad edenler Êfrîn'e, Serêkaniyê’ye, Girê Spî’ye, Kerkük’e, Musul’a ve bütün Kurdistan’a demografiyi değiştirmek için, binlerce plan ve proje yaptılar.
Bir de Hizbulkontra adı altında din adına bir güruh örgütleyerek, İslam’a, Kürtlere ve insanlığa düşman kişilikler oluşturdular. Bu kişiliklerle Kürtleri bitirmeyi hedeflemektedirler.
Vicdanı, insanlığı olmayanlar, İslam’ı istismar ederek, bir şeyler yapacaklarını sanmaktalar.
Netanyahu'ya karşı mücadele eden vicdanlı Yahudiler kadar olabilseydik, belki de çoktan bu sorunlarımızı çözmüş olacaktık.
Zulme karşı çıkmak, onu teşhir etmek, her Müslümanın, Yahudinin, Hıristiyan, sosyalistin, insan hakları savunucusunun vazifesidir. Kürt’e gelince bu vazifeyi görmeyenler, Filistin ve İsrail’de sahaya ve alanlara çıkmaktalar. Rusya'nın, İran'ın ve Türkiye'nin çıkarları için yırtınanlar vicdanları ile hareket etmeyenlerdir. Eşitlik ve adalet herkes için, özgürlük ve kardeşlik ise, birbirlerinin haklarını koruyup kollayanlarındır. Gerisi münafıklık ve çıkarcılıktır.