Toplum yıkıma müsaade etmemeliyiz

Demir ÇELİK yazdı —

  • Toplumu kendi içinde bölme, kesimlere ayırma, başkalaşıma uğratmada sınır tanımayan bu iktidar, beyaz kırımla inancımızın köküne kibrit suyu dökmek istiyor. Çünkü bu büyük toplumsallığı fiziki soykırımlarla ortadan kaldıramayacağını o da çok biliyor.

Demokrat aydınların, liberallerin “yetmez ama evet” dedikleri 12 Eylül 2010 Anayasa referandumu ile birlikte Erdoğan çok büyük oranda güç biriktirdi. Askeri vesayetin sona erdirileceği propagandası ile o gün Erdoğan’ın yanında saf tutanların faşizme giden yolun taşlarının döşenmesinde payları çoktur. BDP olarak o dönemde bunun bir aldatmaca olduğunu, dolayısıyla buna karşı çıkılması gerektiğini söylediğimizde bizi dikkate almayanların, son pişmanlıklarının para etmediğini büyük bedeller ödeyerek hep beraber görmüş olduk.

Önüne geçilmez bu güç birikimini elde eden Erdoğan, devletin Kürtler, Aleviler, kadınlar ve demokrasi karşısında yeniden dizaynında yeni ittifak güçlerine ihtiyaç duyar. Artık onun demokrat görünmeye ihtiyacı kalmamış, asıl rolünü oynama, misyonunu yerine getirmenin fırsatını yakalamış oluyordu. Önündeki engelleri bir bir aşan Erdoğan, faşist iktidarını tahkim etmek üzere ırkçı faşist güçlere sarılır. Milliyetçi, dinci, cinsiyetçi mafya-çete, polis devletinin inşasında Türkiye’nin sağ muhafazakâr damarını konsolide etmeyi görev edinir. %70-80 aralığındaki bu muhafazakâr kesimi MHP-BBP çizgisini yanına alarak konsolide etmek üzere 17 Nisan 2016’da devletin toplum karşısında yeniden dizaynını gerçekleştirir. Türkiye’nin Batı yakasının milliyetçi kesimlerini MHP-BBP üzerinden konsolide eden Erdoğan, Kurdistan’da Hüdapar üzerinden muhafazakâr Kürtleri tek adam diktatörlüğüne yedekleyerek her gün yeni darbe mekaniğini devreye koyar, toplumun DNA’sıyla oynar.

CHP bu süreçte Erdoğan karşıtı gibi görünerek, anti-Kürt ve Kurdistan karşıtlığında Erdoğan iktidarına her zaman dolaylı destek çıkar. Erdoğan karşıtlığını bolca boca eder görünerek toplumu manipüle etmenin, algı oluşturmanın hamlesi ile batıdaki seküler yaşamdan yana olan toplum kesimlerini Kürt karşıtlığından iktidara payanda kılar. Kürt, Alevi ve demokrasi karşıtlığındaki faşist iktidarın değirmenine su taşır oldu hep. Kürtlere ve demokratik siyasete dönük çöktürme planında hizalanan elit siyasetçiler ve siyasi partilerin toplum yerine iktidar tapıcısı oldukları görülmesine rağmen, toplum olarak politik süreçlerde özne olmayı başaramadığımız için her gün yeni toplum kırım, kültürel kırım yaşanmaktadır. Kürtlere dönük fiziki soykırım, Alevilere dönük beyaz soykırım dur durak bilmeden toplumu kanser hücresi gibi sarmış sarmalamış bulunuyor.

Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nı kuran, onu Kültür Bakanlığı’na bağlayan faşist iktidar, ÇEDES projesi ile Alevi çocuklarını başkalaşıma uğratmak istiyor. Yüzlerce irili ufaklı tarikatın iktidara taşınmasının önünü açmakla kalmayan iktidar, şimdi de laik, bilimsel, anadilde eğitim yerine dinci eğitimi dayatıyor topluma. Bunu her tür aracı devreye koyarak toplumsallığımızı kuşatmak, bizi çaresiz bırakmak istiyor. İktidar, laik ve bilimsel eğitimi ortadan kaldırmanın stratejik adımlarıyla bize ait olan bütün alanları kuşatmak, değerlerimize el koymayı hedefine koymuş bulunuyor.

Tarikat ve cemaatlerle yaptığı ve yapacağı protokol ve sözleşmelerle okulları dinci, gerici kuşatma altına almak, çocuklarımızı ise kendi hak ve hakikatinden koparmak istiyor. Çocuklar ile anne-babaları arasına nifak koymanın girişim ve hamlesiyle bizi biz olmaktan çıkarmanın siyasi, kültürel operasyonlarını devreye koymuş bulunuyor. İslam’ın şartlarını ezberlettiği, İslam ritüel ve değerlerini empoze ettiği Alevi çocukları ile anne ve babaları arasında tartışma, siyasal, sosyal ve kültürel çelişki ve çatışma yaşansın isteniyor. Kelime-i şehadet ezberletilen, Kâbe maketi etrafında turlatılan, abdest aldırtıp namaz kıldırtılan Alevi çocuğu, bütün bunları kutsadığı ailesinde görmeyince nasıl bir travma yaşar varın siz düşünün. Bu travmayı yaşamayanlar bilemez elbette.

Okulda müezzinlerin ve imamların tedrisatından geçen Alevi çocuğu annesine, babasına kafir, gavur, zındık ve sapkın denilsin isteniyor. O çok kutsadıkları ailenin içine bilerek ve isteyerek bomba koymak istiyorlar. Toplumu kendi içinde bölme, kesimlere ayırma, başkalaşıma uğratmada sınır tanımayan bu iktidar, beyaz kırımla inancımızın köküne kibrit suyu dökmek istiyor. Çünkü bu büyük toplumsallığı fiziki soykırımlarla ortadan kaldıramayacağını o da çok biliyor. Bu nedenle Türkçü- Sünni İslam sentezcisi anlayışı dayatarak tarihi kadım hafızamızı ve inancımızın köklü belleğini karartmak, ortadan kaldırmak istiyor. Din, eğitim, siyaset, ekonomi, sosyal politikalar, hukuk, basın ve medya üzerinden bu büyük toplumsallığı dönüştürerek bize kendi dinci hafıza ve belleğini dayatmak istiyorlar. Bunu da yanına aldığı kimi Kürtlerin dini hassasiyetlerini gözetir görünerek, devşirme kimi Alevilerin zaaflarını satın alarak yapmaya çoktan başlamış bulunuyorlar. Bu büyük tehlikeye karşı demokrasiden yana tüm güçlerin harekete geçmesi ve ön alması bu dönemin görevi olmaktadır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.