Yükselen yeni sağ

Cafer TAR yazdı —

  • AfD ve CDU/CSU işbirliği sadece Almanya için değil, bütün Avrupa için tehlikeli bir gelişme. Muhtemelen bütün Avrupa’da yoksullara ve yabancılara karşı yaygın bir saldırı dalgası gelecek. Bu noktada bütün demokratik güçlerin ortak bir savunma hattı oluşturmasında büyük fayda var.

Birçok insan ikinci kez ABD başkanı olarak seçilen Donald Trump’ı öngörülemez bir insan olarak tanımlıyor. Bu tanımlama sadece bir ölçüde doğru. Fakat çok genel olarak baktığımızda ABD’nin çok uzun bir süredir bütün Batı ülkelerinin en önemli gündemlerinden biri haline gelmiş olan küresel göç konusundaki tutumu Donald Trump sonrasında uzun bir süre için netleşmiş gibi gözüküyor.

Donald Trump, seçim kampanyası boyunca göç konusunu gündeminin en ön sırasına yerleştirmişti ve gerçekten de göreve gelir gelmez yaptığı ilk iş bütün ülkede göçmenlere karşı adeta bir tür sürek avı başlatmak oldu.

Hatta bu noktada o kadar ileri gitti ki, ülkede kayıtsız göçmenleri bulmak için ulusal muhafız birliklerini kullanmak istiyor ve muhtemelen söz konusu birliklerin kullanımı da dahil bir dizi insanlık dışı uygulama hayata geçirilecek.

Aslında uzun bir süredir Avrupa ülkelerinin de gündeminde olan iltica talebinde bulunanların dosyalarının kendileri başka bir ülkeye gönderildikten sonra incelenmeye alınması fikri ilk olarak Donald Trump’ın ilk başkanlık döneminde başlatılmıştı.

Bu program esas olarak iltica talebinde bulunanları Meksika’da kalmaya ve iltica işlemlerini buradan yürütmeye zorluyordu. Donald Trump ikinci başkanlık döneminde kaldığı yerden devam etmek istiyor.

Ayrıca Meksika sınırında olağan üstü tedbirler alınmış durumda. Adeta ülke bir tür işgal tehlikesine karşı olağan üstü önlemler alıyormuşçasına bir atmosfere sokulmaya çalışılıyor.

Söz konusu olumsuz psikoloji neredeyse bütün Batı ülkelerinde aynı yoğunlukta yaşanıyor; küresel düzeyde yaşanan değişimlerin bedeli dünyanın en yoksul, en fazla mağdur olmuş insanlarına ödetilmeye çalışılıyor.

Ne kadar kötü!

Halbuki Donald Trump’ın seçim kampanyası boyunca onu mali olarak destekleyen Jeff Bezos, Elon Musk, Mark Zuckerberg gibi yeni yetme milyarderlerin tamamı küreselleşmenin ortaya çıkardığı olanaklar üzerinden milyarlarca dolar para kazandılar. Onların sattığı mallar ve sermayeleri hiçbir engele takılmadan dünyanın her yerine gidiyor, dünyanın istedikleri yerinde insanları olmadık paralara çalıştırarak büyük paralar kazanıyorlar.

Gittikleri her yerde geleneksel üretim alanlarını ve teknolojilerini yok ediyor, birkaç bin insana iş olanağı yaratırken yüz binlerce insanın işsiz kalmasına neden oluyorlar.

Şimdi soru şudur: “Ne yapsın bu insanlar, evlerinde oturup bütün aileleri ile birlikte ölümü mü beklesinler?” İşte dünyanın beyazları, dünyanın geri kalanına tam da bunu dayatıyor.

ABD bütün Batı dünyasının merkez ülkesidir, Avrupa’da ise ABD’yi Almanya takip eder. ABD Başkanı Donald Trump’ın göçmenlere yönelik tutumunun netleşmesinin hemen sonrasında CDU/CSU’nun başbakan adayı Friedrich Merz daha başbakan olmadan AfD ile birlikte sahne aldı.

AfD ve CDU/CSU işbirliği sadece Almanya için değil, bütün Avrupa için tehlikeli bir gelişme. Muhtemelen bütün Avrupa’da yoksullara ve yabancılara karşı yaygın bir saldırı dalgası gelecek. Bu noktada bütün demokratik güçlerin ortak bir savunma hattı oluşturmasında büyük fayda var.

Dünyada yükselen sağ dalga insanlığı büyük bir felaketin eşiğine getirebilir. Bu noktada şimdiden pozisyon almak hem ülkede hem de yaşadığımız her yerde demokratik değerleri savunmak hepimiz için öncelikli görev haline gelmiştir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.