Güncel

Çağrı ve yeni perspektifler

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Başkan Öcalan’ın çağrısı aynı anda hem Ortadoğu’da, hem de Avrupa’da çağrıdan bir gün önceki durumu değiştirmiştir. Şu anda Ortadoğu’nun ve Avrupa’nın geleceğinde Önder Apo’nun öncülüğünde, yarın formel örgütsel yapısı feshedilse bile PKK “hareketi” büyük bir inisiyatif kazanmıştır.

PKK diplomasisi dinamik. Özellikle Başkan Apo’nun çağrısından sonra, stratejik hamleler yapmakta. 

Konumuz Türkiye’nin Avrupa Birliği ilişkileri ve PKK’nin bir yandan çağrının gereklerini yerine getirmek için adım atarken, diğer yandan dünyanın bugünkü durumunda Türkiye’nin “yeri” ne olmalı sorusuna vermesi muhtemel yanıt. 

Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu’nun yazısında yer alan bir haber bu konuyu ele almama neden oldu. Terkoğlu’na göre “PKK’nin Avrupa Örgütü”, Avrupa Parlamentosu önünde yaptığı bir gösteride şu açıklamayı yapmış: “Türkiye’nin sürekli ertelenen üyeliği için yeni ve olumlu gelişmelere yol açabilecek tarihi bir fırsat kapısı açılmıştır. Bu süreçte AB’nin Öcalan’ın çağrısını destekleme Türkiye-AB ilişkilerinde de olumlu bir sonuç ortaya çıkaracaktır.”

Reel sosyalizmin dağılmasından bu yana dünyadaki en önemli gelişme bizim “üçüncü” dediğimiz dünya savaşıdır. Başkan Apo’nun çağrısını ben şahsen sadece reel sosyalizmin dağılmasıyla meydana gelen değişime bağlamıyorum, dağılma sonrası dünya savaşıyla ortaya çıkan yeni stratejik gelişmeye, hatta daha da çok bu duruma bağlıyorum. Zaten dünya savaşı reel sosyalizmin dağılmasının doğrudan bir sonucudur. Birinci Basra Savaşı “Berlin duvarının” yıkılmasından az sonra başladı. Sosyalist dünya sisteminin dağılmasıyla birlikte, bu sistemin “sahipsiz kalan” ekonomik pazarlarının emperyalist ülkeler tarafından yeniden paylaşılması kaçınılmazdı. 

Şimdi bu dünya savaşı yeni bir aşamaya tırmanıyor. Trump, şok etkileri yapan adımlarıyla bu savaşın başına geçmiştir. Tuhaf bir şekilde Hitler’in yeni dünya şartlarındaki devamcısı gibidir. Benzerlik ilginçtir. Hitler baş düşman saydığı Sovyetler Birliği’ne saldırmadan önce Ribentrop-Molotof saldırmazlık anlaşmasıyla Rusya ile ittifak kurmuş, ardından Polonya’dan Fransa’ya kadar Avrupa’yı istila etmiş, sonuçta Sovyetler Birliği’ne savaş açmıştı. Trump’ın baş düşmanı bildiğiniz gibi Çin Halk Cumhuriyeti’dir. Sebebi artık “komünizm tehlikesi” değil, Çin kapitalizmiyle hegemonya kavgasıdır. 

Bu amaçla Trump, Çin’e karşı harekete geçmeden önce, tıpkı Hitler gibi, Avrupa devletlerini, en başta da Rusya’yı, bu defa istila ederek değil, onları kendi stratejisine boyun eğdirerek savaş hazırlığına girişmiş bulunuyor. Rusya ile yakınlaşma oyunu oynuyor, Kanada’yı, Danimarka’yı tehdit ediyor, “ekonomik” araçlarla, daha önemlisi yükselen ırkçı-militarist partilerin yükselişine destek vererek Avrupa’yı hizaya getirmeye çalışıyor. Şu anda Avrupa devletleri, nasıl 2. Dünya Savaşı öncesinde Hitler’e karşı ne yapacaklarını bilemez durumdaysa, şimdi de Trump’a karşı ne yapacaklarını bilemez durumdalar. “İç cephelerini” güçlendirme tartışmaları yapıyorlar. Bu iç cephe kime karşı güçlendirilecek belli değil. Şimdilik temel mesele Ukrayna-Rusya savaşıdır. 

Avrupa devletlerini bir yana bırakalım. Türk devleti de, Erdoğan-Trump dostluğuna duyduğu güveni kaybetmiş bulunuyor. Özellikle ABD’nin Türkiye’yi fiilen NATO’nun Güneydoğu kanadındaki stratejik rolünden çıkartma eğilimini görmüştür. Geçenlerde biri Cumhuriyetçi, diğeri Demokrat iki senatör, bir karar tasarısı hazırladılar ve “artık ABD’nin Türkiye’yi bir Avrupa devleti olarak değil bir Ortadoğu devleti olarak görmesi” gerektiğini dile getirdiler. Zaten ABD, NATO’nun Güneydoğu sınırını, Türkiye’den değil, Yunanistan ve Kıbrıs’tan geçirdiği, bu iki devletle ABD’nin yaptığı askeri anlaşmalarla gündeme gelmişti. 

İşte bu durumda daha düne kadar Rusya’nın ve Çin’in kapısını çalan Türk devleti “bizim stratejik amacımız AB üyeliğidir” demeye başlamıştır. Başka çaresi kalmamıştır. 

Şu sırada bir dizi Avrupa devleti, Başkan Apo’nun çağrısıyla birlikte Türk devletinin bu çaresizliğini ve demokratikleşme ihtimalini görmüş ve Türkiye’yi yeniden AB’ye yakınlaştırmak için adımlar atmaya başlamıştır. Türk ordusunu Avrupa güvenlik sistemine entegre etmek Avrupa’nın gündemindedir.

İnanılır gibi değil ama, Başkan Öcalan’ın çağrısı aynı anda hem Ortadoğu’da, hem de Avrupa’da çağrıdan bir gün önceki durumu değiştirmiştir. Şu anda Ortadoğu’nun ve Avrupa’nın geleceğinde Önder Apo’nun öncülüğünde, yarın formel örgütsel yapısı feshedilse bile PKK “hareketi” büyük bir inisiyatif kazanmıştır.

Bu inisiyatifin hedefi çok açık: Ortadoğu’da ve Avrupa’da “demokratik konfederalist”, halkların Ortak Evi’ni kurmak…Çağrıyla bu şartlar, büyük engeller ve riskler taşısa da Ortadoğu ve Avrupa’da demokratik konfederal Ortak Evleri kurmanın ve ardından bu evleri birleştirmenin barışçı perspektifini yaratmıştır.

Güncel hedef ise Ortadoğu’yu ve Avrupa’yı aşırı milliyetçi tehlikeden, İslam düşmanlığından ve anti Semitik, anti Hıristiyan yıkıcı etkilerden ve bir ABD-Çin savaşından, dolayısı ile nükleer felaketten korumaktır.

Çağrı Kürt Özgürlük Hareketi’ni, kendini tekrar eden durumdan çıkarmakta ve onun önüne yeni mücadele hedefleri koymakta, Kürt halkını kendini kurtarırken, tüm insanlığı kurtarma misyonuyla donatmaktadır.

paylaş

   

Güncel

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.