Yeni bir tarz gereklidir
Veysi SARISÖZEN yazdı —
- Şu anda ne yapacağına karar veremeyen Erdoğan’ın, “yeni sürece” uygun adımlar atmak yerine, yönünü iktidarını korumak için “çözümsüzlüğe” kırma ihtimali asla yabana atılmamalıdır.
AREA araştırmanın yaptığı ankete göre, katılanların yüzde 67.1’i adı konmamış “yeni sürece” karşıymış. Aynı araştırmaya göre, “İyi Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’nun Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’a destek olmak amacıyla yaptığı konuşması olumlu karşılanmış ve katılımcılardan CHP seçmenine destek verdiğini söyleyenler ‘Muhalefette birlik’ söylemine yüzde 70’in üzerinde destek vermiş.”
‘Tersten Provokasyon’ başlıklı yazımda, “yeni sürece” şiddetle karşı olan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ı tutuklamanın, “yeni sürece” karşıtlığı kışkırtıcı bir adım olduğunu ve muhalefeti ve özellikle CHP’yi “yeni sürece” karşı tutum almaya zorlayıcı sonuç doğurabileceğini ifade etmiştim. AREA araştırmanın anketi, benim ileride ortaya çıkacağını sandığım sonucun şu anda ortaya çıkmakta olduğunu gösteriyor. CHP tabanında İyi Parti ve Zafer Partisi’yle “birlik” eğiliminin yüzde 70’i aşan bir orana varması “yeni süreç” bakımından tehlike işaretidir. AKP iktidarına karşı muhalefetin demokratikleşme temelinde ittifak yapması yerine faşist unsurların öncülüğünde “yeni süreç” nedeniyle AKP-MHP iktidarına karşı ittifak yapması, yalnız “yeni süreci baltalamakla” kalmaz, Türkiye’yi, tam da küresel güçlerin istediği yönde tehlikeli maceralara sürükleme sonucu doğurur.
Başkan Öcalan’ın önlemek istediği işte böyle bir sonucun çıkmasıdır. Medyaya yansıyan haberlere göre Öcalan, DEM Parti heyetine “Ya benim çözümüm, ya Amerika’nın çözümü” demiştir. “Yeni süreçte” bu ifade, CHP yönetiminin dört elle sarılması gereken bir slogan niteliğindedir. Milliyetçi demagojiyle CHP’yi “faşist bir ittifaka” çekme yeltenişine karşı “fiili müzakerede” temel meselenin tam da bu ikilem olduğunu anlamak büyük önem taşıyor.
Erdoğan’ın kamuoyu yoklamalarına verdiği önem herkes tarafından biliniyor. Eminim ki, elinde AREA araştırmanın yaptığı anketlerden çok daha kapsamlı anketler vardır. Muhtemelen şu anda “yeni sürecin” kendi iktidarı bakımından nasıl sonuç vereceğini bu araştırmalara bakarak analiz etmekle meşguldur.
Şurası çok açıktır: Devlet Bahçeli için, sahip olduğu ideolojiden bağımsız olarak, “devlet menfaati”, Erdoğan için ise “kendi iktidarının menfaati” esastır. Bahçeli’nin savunduğu “devletin menfaati” elbette emekçilerin ve ezilen halkların menfaati demek değildir. Ama böyle olmakla beraber, şu anda içinden geçtiğimiz tehlikeli dünya ortamında, “devletin menfaatiyle”, “halkların menfaati” arasında bir örtüşme değil de ilişki ortaya çıkmıştır ve Bahçeli bu yönde bir “yeni süreç” işareti vermiştir. Erdoğan ise şu anda bu “yeni süreci” kendi iktidarını koruma temelinde enine boyuna değerlendiriyor. O nedenle AREA araştırmanın verdiği sonuçları bizim de barış ve demokratikleşme bakımından dikkate almamız şarttır.
Bu açıdan, soruna yaklaşırken, “yeni süreç” öncesinde, “yeni sürecin” başlangıç evresindeki yazılarımızın ve konuşmalarımızın gözden geçirilmesi, yeni bir tarzın geliştirilmesi, mücadelenin sivri ucunu Üçüncü Dünya Savaşı sürecinde küresel güçlerin hegemonya hedeflerine yöneltilmesi Başkan Öcalan’ın “Ya benim çözümüm ya da Amerika’nın çözümü” ifadesiyle dile getirdiği çizgiye ve “yeni sürece” karşı oluşacak cepheyi önleme görevine uygun olacak.
Çünkü, şu anda ne yapacağına karar veremeyen Erdoğan’ın, eğer CHP tabanındaki bu yüzde 70’lik eğilim CHP’yi de söz konusu cepheye çekerse, tıpkı çözüm sürecinde olduğu gibi, “yeni sürece” uygun adımlar atmak yerine, yönünü iktidarını korumak için “çözümsüzlüğe” kırma ihtimali asla yabana atılmamalıdır.
Geçen gün yayınlanan yazımın son cümlesini, “yeni süreçle” ilgili yıkıcı propaganda yapan CHP yanlısı medyaya hitaben bu yazımda da tekrar edeceğim:
Kürt’ün haklarına yabancısınız anladık da, ülkenizi de mi sevmiyorsunuz. Kirli milliyetçiliğin dışında bir de yurtseverlik diye bir şey olduğunu unuttunuz mu?
Not: Değerli okurlar, gazetemiz sayfalarını yeni yazarlara açmaya hazırlanıyor. O nedenle yazılarımı haftada üç günden bir güne indirerek benim de yeni yazarlara yer açmam gerekiyor. Gazetemiz ihtiyaç duyduğunda elbette istenecek katkıyı yapacağım. Yeni sürece güçlü bir yazı kadrosuyla girme kararını tam zamanında alınmış bir karar olarak selamlıyor, yeni yazarlarımıza şimdiden “hoş geldiniz” diyorum.