Güncel

İki süreç ve sorular

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Sorun muhtemel bir Kürt-Türk ittifakının sabote edilmesine karşı demokratik Kürt hareketinin "Barış ve Demokratik Toplum" süreciyle "erken seçim sürecini" birbirinin karşısına getirecek olan gelişmeleri nasıl önleyeceği sorunudur.

Türkiye erken seçim sürecine girdi. AKP'nin ve CHP'nin Cumhurbaşkanı adayları belli. Belli olmayan erken seçimin tarihi. Daha önemlisi erken seçimin sonucu belli de, akibeti belli değil. Olacak mı, olmayacak mı?

Türkiye Bahçeli'nin girişimi ile aylardır adı konamayan bir başka sürecin içinde. Bunun belli bir aşamasında Başkan Apo, inisiyatifi aldı ve sürecin adını koydu: "Barış ve Demokratik Toplum" süreci. Adı artık belli, ama bu sürecin de akibeti belli değil.

Hangi sürecin akibeti diğerinin akıbetini belirleyecek derseniz, bunca seçim, erken seçim, gecikmiş seçim görmüş birisi olarak, hiç bir seçimin bugüne kadar hiç bir derde deva olmadığını söylemek isterim. Erken seçim olursa eğer, şurası da çok kesin: En azından bütün dertleri sağaltmanın önündeki en büyük engel ortadan kalkacak, dertlerin dermanı değil de, dertlere derman olmanın önü bugüne bakarsak açılmış olacak. Yani mevkuf Ekrem İmamoğlu gibi değil de, onun sloganını biraz değiştirerek söylersem, "herşey biraz güzel olacak". 

Bu az bir şey sayılmaz. Ama bilinmeyenler var. En az bilineni, Ekrem İmamoğlu. Elinde kitlelere mal ettiği bir programı var mı? Bu programda neler yazdığını bilen var mı? Kürtlerin talepleri hakkında kitlelerin önünde kendini ahlaken, siyaseten ve hukuken bağladığı her hangi bir sözünü duyan var mı? Ya işçi sınıfının talepleri, genel grev, sendikalaşma, kapitalist sömürüye karşı engelsiz mücadele hakkında ne düşündüğünü işiten var mı? Ne biçim bir demokrasi, nasıl bir dış politikada karar kılacağını tahmin eden var mı? Mesela işgal edilen topraklardan çıkacağına dair en küçük bir işaret alan var mı? Silahlanmaya son vereceğini duyan tek bir kulak var mı? Sıradan milyonlarca insan ne biliyor? Bir tek sloganı: "Her şey çok güzel olacak!" "Her şey nedir?", "güzel nedir?", bilen var mı? 

Yok. Bir şey biliyoruz, eğer seçime girebilirse "güzel olacak." Çünkü dikta rejiminden kurtulmak kötü sayılmaz.

Giremezse ne olacak? "Kötü olacak." Sırasını bekleyen Mansur Yavaş'ı biliyoruz. Kürt halkının kutsallarını simgeleyen renklere, bayraklara, posterlere "paçavra" dediğine bakılırsa Mansur'un "yavaş yavaş" aslına rücu ettiğini anlayabiliriz. Bana sorarsanız, Erdoğan'ı bilmem ama, devletin alternatifi Mansur Yavaş'tır.  

Bir başka ihtimalden daha söz edebilirim: Devletin kulağı kesik unsurları sanırım şu ara kâr-zarar hesabı yapmakta. Eski hesaplarına göre, 15 Temmuz çakma darbesi esnasında AKP'nin asıl dayanağı cemaatle beraber Erdoğan'ı da tasfiye etmemeleri diktatörlük rejimini "her seçimi kazanabilecek" biriyle kurmak onlara "kârlı" geldiği içindi. Tabanları yoktu, Erdoğan'ın vardı. İlk döneminde AB üyeliğinden "çözüm sürecine" kadar attığı adımlar O'na hem liberal ve demokrat kitle içinde, hem de uluslararası arenada hatırı sayılır meşruiyet kazandırmıştı. "boşalt etrafını, omuzlarda taşı Erdoğan'ı". Şimdi artık sırtlardaki yük taşınamayacak kadar ağırlaştı. Devlet bir silkinirse, Başkan Apo'nun devamlı uyardığı darbe mekaniği bir işlemeye başlarsa...

Allah muhafaza! Eskilerin tabiriyle "yol göründü bize gaziler" denmeye başlanır ve ülke seferberlik ilanıyla birlikte cepheye yollanır. Küresel güçler Türkiye'de sivil bir darbe olmuşken, böylesine sessiz kalıyorlarsa, askeri darbeye de sessiz kalırlar ve biz bu sessizliğe bakarak, ABD ve AB'nin rejimle tehlikelerle dolu bir anlaşma yapmış olmalarından kuşku duymalıyız.

Her şey olabilir. 

Sonuca gelebiliriz. Stratejide üçüncü yol olur, taktikte ise yol birdir. 

Stratejik yolumuz "üçüncü yoldur", taktik yolumuz ise şimdilik akibeti belli olmayan erken seçim sandığında İmamoğlu’na oy verip vermeyeceğimiz değil, sokakta onun özgürlüğü için alanları dolduran kitlelerle Türk-Kürt ittifakına doğru yürümektir. DEM Parti hem fiili müzakere içindedir, hem de müzakere yaptığı gücün sivil darbesine karşı çıkmaktadır.  

Böylece yazımızın başına geliyoruz:

Taktik yol böyledir de Üçüncü Yol bu aşamada nedir?

Üçünçü Yol, özgürlüğüne kavuşan Başkan Apo'yla birlikte, akibeti belli olmayan "Barış ve Demokratik Toplum" sürecini vargüçle hayata geçirmektir. İşte bu süreç, diktatörlük koşullarında yapılacak ister çok erken, ister erken, ister geç olsun, hiç bir seçimin başaramayacağını başarır, Türkiye'yi demokrasiye ve tüm Ortadoğu'yu barışa götürür. Erken seçim sanılandan kolaydır. Hatta eğer "seçimsiz, muhalefetsiz, süreç içinde faşizmin" son aşamasına gelinmezse, zaten biraz erken, biraz geç mutlaka yapılacaktır. Benim kişisel görüşüme göre metropollerde erken seçim için koşullar olgunlaşmıştır ve zamanı gelmiştir. O seçimin sonucunu da şu anda adını andığımız süreci zafere götürmek için mücadele eden Kürt halkı belirleyecektir. Ama "Barış ve Demokratik Toplum" süreci, kağıt üstünde göründüğü gibi "PKK'nin silah bırakması ve kendini feshetmesinden ibaret kestirme ve kolay bir yol değildir. Böyle olduğunu anlamak için, İmamoğlu'na yapılan darbeye bakmak ve bunun "erken seçimi" önleyemeyeceğini, belki geciktirebileceğini, ama Başkan Apo'nun çağrısını tehlikeli şekilde boşa çıkarabileceğini düşünmek yeterlidir. 

Şu ya da bu tarihte bir erken seçim kaçınılmazdır ve son yerel seçimde olduğu gibi DEM Parti seçmeni bu seçime bağımsız bir parti olarak, tüm vekil adayları, kimi yerlerde ortak adaylar, belki ilk turda kendi Cumhurbaşkanı adayı ile katılacak, ikinci turda "Yavaş veya Hızlı" bir aday olmadığı takdirde, Bakırhan'ın dediği gibi "kazanabilecek, diğerine göre demokrat adayı" destekleyecektir.

Şimdi önümüzde duran asıl soru, erken seçimde ne olup biteceği değil, şudur: Erken seçime kadar ne olacaktır? 

Somut olarak Başkan Apo'nun Türkiye için son şans sayılan çağrısının akibeti ne olacaktır? Erken seçim gecikse bile yapılacaktır, ama "süreç" yıkıma uğrarsa, belki bir daha seçim bile yapılamayacaktır. 

Bu durumda Kürt halkı elbette her seçimde olduğu gibi, Türk halkıyla ittifak yollarını arayacak ve bulacaktır. Acaba Türk halkı aynı şekilde, kendisi için de barış, demokrasi, huzur ve refah getirecek olan bu süreçte Kürt halkıyla ittifak yollarını arayıp bulacak mıdır?

 Daha yakıcı soruyu açıkça soralım: Kürt halkı daha şimdiden Türk halkının cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu'na "özgürlük" demiştir. Acaba Türk halkı da Kürt halkının önderi Öcalan'a özgürlük diyecek midir?

Erken seçim sürecinin akibeti de, "Barış ve Demokratik Toplum" sürecinin akibeti de işte bu sorulara verilecek cevap tarafından belli olacaktır. 

Şu sıcak günlerde Özgür Özel yönetiminden kimi olumlu eğilim işaretleri geliyor olmakla birlikte, bu eğilimi tersine çevirecek güçlerin hızla harekete geçmekte olduğu da görülmektedir. 

Sorun muhtemel bir Kürt-Türk ittifakının sabote edilmesine karşı demokratik Kürt hareketinin "Barış ve Demokratik Toplum" süreciyle "erken seçim sürecini" birbirinin karşısına getirecek olan gelişmeleri nasıl önleyeceği sorunudur. 

Düşünmekte fayda var.

paylaş

   

Güncel

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.