Paçozlar faşizminin sefaleti

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • İslamo faşizm, yani paçoz faşizm Mafya şahlanmasını, “kendi şahlanma dönemi” olarak sunuyordu. “Güç bende” diyen herkes yakaladığını, gücü yeten Mafya’yı da soyuyordu. 

Bütün faşist rejimler gibi, bunlar da yoksullara “gül kokulu bir hayat” vadedip üstüne, öbür dünyada cennet sözünü eklediler. Din ve imanı “Müslüman Kardeşler” (IŞİD) yöntemiyle yeniden keşfettiler. Korkuluk gibi paketlediler. Türbanı kutsaldan saydılar. “Türbanlı bacım” bayrağını açtılar.

Yeni faşizmin iyi seçilmiş şakirtleri vardı. Hitler faşizmini, Mussolini’nin yolunu ezbere biliyorlardı. Adapte edilmiş Hitler, Mussolini nutuklarını yazıyor, Recep Erdoğan meydanlarda, ekranlarda okuyordu. Faşizmin olmazsa olmazı olan “yaşasın ölüm” naraları Recep Erdoğan’ın ağzında “şehitlik”ti.

Ve halının önderi Recep bey, cami avlularında genç ölülerin tabutlarına yaslanarak, analara “ne büyük mutluluk, şehit anası oldunuz” müjdesi veriyordu.

Ama ona buna, yani yoksulların anasına var ama, gecekondudan plastik terlikle çıkıp gelen Recep beyin sevgili zevcesi Emine Erdoğan’a müjde yoktu. Hiç olmadı.

Başkasının oğlu işgal alanlarında ölürken onun oğulları, kızları, damatları ve tekmil yakın hizadaki yandaşları, birer “kıymatlı” olarak nimetlere hücumla, “dünyanın en zengini” olma kulvarlarında koşmakla meşguldü.

O nedenle Recep bey, hayatı boyunca, bir kerecik olsun “Ne mutlu Emineme, o artık bir şehit anası veya şehit kaynanası” demedi, diyemedi.

Türk halkı da memnun ve mesuttu. Bana “şehitlik var da ona niye yok” diyen hiç çıkmadı. Çünkü bu toplumda çoğunluk, Osmanlının hırsızlık, talan ve soyguna dayalı düzenine hayrandı, onun özlemini çekiyordu. Ukrayna asıllı Rus yazar Gogol’un söylemiyle “Avrupalı üretimle meşgulken Osmanlı akıncıları sonbaharda geliyor, götürdüklerini götürüyor, götüremediklerini yakıp yıkarak gidiyorlar”dı.

Bu toplumun çoğunluğu da Balkanlar, Ege kıyıları, Kafkaslardan devşirilip yalın ayak, başı kabak getirilen göçmenlerdi. Öldürülmüş ve sürülmüşlerin malı mülküne konanlar…

O nedenle çökmenin, gasp etme ve çalmanın nimetlerini biliyorlardı. Onun için Türk ordusu, Suriye’yi işgale, Kürtleri katle, öldürmediklerini yurtsuzlaştırmaya sevk edilirken, Türk kalabalıklar “beni de götür reis” haykırışlarıyla ayağa kalkıyor, “rejime yakışır muhalefet”in lideri de, “ayağınız taşa değmesin” diye yakarıyordu. Ne de olsa, Osmanlı ruhu ganimet avındaydı. Libya’dan parça koparmayı, Irak ve Güney Kürdistan’ın işgalini bu yüzden, “biz de emperyalist olduk” diye alkışlamışlardı.

Ve paçoz faşizm, ayağına yer ettikten hemen sonra, darbe görünüşlü bir kaosu 15 Temmuz darbesine çevirerek Mafya düzenine geçiyor, ilk iş olarak “Varlık Barışı” yasasını çıkarıyor, dünyanın uyuşturucu baronlarına davetiye çıkarıyordu. Bir kısmı Saray’da da ağırlanan baronlar, “Türk’ün ülkesini” kısa zamanda dünya uyuşturucu üssüne çeviriyorlardı. Bundan sonra yasa, Anayasa yok, hukuk hepten yok, bu kavramların yerine “reisin emirleri” vardı.

Vicdan meselesi, 1920’lerde yerli halklar kırılırken halledilmişti, zaten. Öyle bir kavram, artık yoktu. Yeni yeni yeşeren vicdan filizleri de paçoz faşizm eliyle hızla çürütüldü. Kürt önderlerden sonra, Osman Kavala, Can Atalay gibi ayakta kalabilmiş vicdanlar zindanlara çekildi. 

Mafya iktidar şefleri, Saray ziyaretlerini dokunulmazlık kimliği olarak kullanıyor, çakarlı konvoylarla gösteri yapıyor, MHP lideri Bahçeli “dava arkadaşlarım” dediği mafya liderlerini hapishaneden çıkarıp birlikte, Türk halkına “arz-ı endam” ediyordu. İslamo faşizm, yani paçoz faşizm Mafya şahlanmasını, “kendi şahlanma dönemi” olarak sunuyordu. “Güç bende” diyen herkes yakaladığını, gücü yeten Mafya’yı da soyuyordu. Azeri Masimov sahip olduğu serveti kaptırıyor, 30 yaşındayken, büyümede Al Kapon’un rekorunu da egale eden İranlı Reza Saraf haraç, rüşvet vermekten usanınca Amerika’ya sığınıyor, onu daha sonra Kürt Sezgin Baran Korkmaz izliyordu.

Mafya artık her yerde. Tüm sektörler, hayatın tekmil yelpaze katlarında Mafya. Mafya ağı yargıda, poliste. Yargıda rüşvetin rayiç listesi yayımlanıyor. Ordunun generali Mafya’nın adamı çıkıyor.

Ama Türk halkı, kazara ve anlaşmazlık yüzünden bir mafya ailesinin suçları ortalığa saçıldığında yine de, “neler oluyormuş” diye diye şaşa duruyor.

Türk halkı şimdi, yeni doğan bebekleri öldüren hastane mafyasının cinayet haberlerinden şaşkın. Ama, bu halk paçoz faşizmin başlangıcı olan hukuk katliamı, Kürt kırımına ve en tepedeki hırsızlarına ardına düşen savcı ile polislerin tutuklanmasına hiç şaşmadılar. Ne şaşsın, hiç gün görmediler ki. Düzen öyle başladı, böyle gidiyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.