Bu CHP gülü de soldu

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Türk devleti, bir çete yapılanmasına dönüştü. Batı kapıları yüzüne kapandı. Yokluktan CHP iktidar adayı görünmeye başladı. Ama CHP Genel Başkanlığı’na seçilen Özgür Özel’in, ilk faaliyeti olarak imdadına yetişti. Recep’in ayağına giderek, çürümüş diktatörlüğe can suyu verdi. Onu meşrulaştırdı.
  • CHP’nin Özgür’ü New York’ta Recep düzeninin avukatıydı. CHP’nin eski genel başkanı Kılıçdaroğlu bile bu rezalete isyan etti. “CHP rüşveti aklayan bir parti değildir ”dedi. Her dönemin “bilen adamı” Fehmi Koru da “CHP iktidar olma avantajını kaybetti” diye yazdı. Yani CHP’nin gülü soldu. Ama ben şaşmadım. CHP faşizan sularda rolünü oynadı…

Atatürk, “Osmanlı Sultanlarının despotluğu”na kılıç çekmiş, “vaziyete el koymuş” bir cengaver olarak parlatılmış, hukuka dayalı, adil ve de özgürlükçü bir hamle ile “Cumhuriyeti” ilan etmiş “yüce kişilik” olarak cilalanmıştı.  

Oysa, bir rejim adının yanına “Cumhuriyet” yazılınca, devlet hak, hukuk, adalet ve özgürlükçü temele oturmuyordu. Adında cumhuriyet kelimesi olan sayısız diktatörlük vardı, bugün de var. Örneğin, günün Türk Cumhuriyeti, bir hukuk devleti mi? Eğer öyle ise evrensel hukuktan vazgeçtik, neden Türk anayasa ve yasaları değil de, diktatörün buyrukları yürürlükte…

Eğer, hukuk var ve anayasa yürürlükte ise Kürt lider Selahattin Demirtaş, Osman Kavala ve Can Atalay en başta olmak üzere, neden sayısız insan Recep’in “buyurganlığı” ile betonlara gömülü esir?

Atatürk’ün Cumhuriyeti de “maksat desinler” içindi. “Osmanlıdan çok çekenlere verine söz”ün yerine getirilmesiydi, Padişahlığın dinamitlenmesi. Bu işi de Padişahlığın despotluğu, gaddarlığına ilmiklediler. Cumhuriyeti ise hak, hukuk, adalet abidesi olarak sundular.

Ama hiçbir şey söyledikleri gibi ve son yüz yılların padişahları da katil, zindan işletmecisi de zalim değildi! Örneğin “en büyük zalim” Abdülhamit imzalı siyasal idam yoktur. Ama Atatürk dönemi bir darağaçları dolambacıdır.

Entrika gergeflerinde durmadan idam üretildi. Kaç bin kişinin ipe çekildiği hala tam olarak bilinmiyor. Ama, “Menemen isyanı” diye bir olay yok, entrika var artık. "İsyan" diye diye terör rüzgarları koparılarak darağaçları kuruldu. İzmir suikastı da çakmadır. Onunla da “deve dişi muhalifler” ipe çekildi.

Şeyh Sait isyanı yok, kanlı bir entrika vardır. Kürtler kuşatma altına alınıp önderleri tutuklanarak, Şeyh Sait’e pusu kurulup onuruna el uzatılarak, bir halkın öfkesi patlatıldı. Sonrası önü, ardı kesilmeyen soykırım seferleri ve yasaklardır.

Ama Kürtler, bu zulmü not ettiler. Kürtler, Atatürk ve mirasçısı CHP’yi kara listeye aldılar. Ecevit’in, “ne ezen, ne de ezilen, hakça bir düzen” sloganıyla çıktığı dolandırıcılığa kanma hariç, “bazıları”nın çabalarına rağmen, ulusal ruh sahibi hiçbir Kürt, CHP’ye oy da vermedi, vermiyor.

Kürtlerin, “Neyaré bava, navé yaré lawa” diye bir bilgeler sözü vardır. Ve öyle oldu. Doğrusu CHP de, Kürtlere kötülükten asla vazgeçmedi. Sırası ve yeri geldikçe, ısırdılar. Oturdukları Kürt “cıl”ını altan alta kestiler.

1970’lerde Türk-İslam faşizmini onlar legalleştirdiler. MHP ile koalisyon yaptılar. Recep Erdoğan’ı onlar kuyudan çıkardılar. Selahattin Demirtaş’ın esir alınmasına zemin hazırlayan (dokunulmazlıkların kaldırılmasına onay veren) onlardır.

Recep Erdoğan’ın hizmetlerine gelince: Anayasayı rafa kaldıran, yasaları yok sayan diktatördür, Recep. Parti devletini kuran, polisi, askerleri özel zaptiye haline getiren, adliyeyi emir eri yapandır Recep Erdoğan. Selahattin Demirtaş başta olmak üzere muhalifleri önce mahkum eden, sonra kararını onaylatan kişidir o. Bir tek imzayla onun, bunun malı, mülkü, işi, uğraşına çöken, Kürtlerin mezarını kazan, öldürülen Kürtlere ilişkin rakamları düğün-bayram havasında açıklayan, gücünün yettiği tüm Kürtlerin hayatını işgale koşan yeminli Kürt düşmanı bir diktatördür, Recep Tayyip. Bu düşmanlık sözde değildir. Kanlı eserleri, insan feryadı ve mahkeme kararları söylediklerimizin kanıtlarıdır.   

Kim çete, mafya, hırsızlar kimler devlet ya da devlet ne bilen yok. Yer yüzündeki İslamo Faşistlerle kucak kucağa…

Türk devleti, bir çete yapılanmasına dönüştü. Batı kapıları yüzüne kapandı.

Bu yüzden, yani yokluktan CHP iktidar adayı görünmeye başladı. Anket şirketleri onu düzenin partileri arasında, birinci seçtiler.

Ama CHP Genel Başkanlığı’na seçilen Özgür Özel’in, ilk faaliyeti olarak imdadına yetişti. Recep’in ayağına giderek, çürümüş diktatörlüğe can suyu verdi. Onu meşrulaştırdı. Erdoğan’a ilgi, bundan sonra yeniden ivmelendi.

 Bu “herzeler” yetmiyormuş da yetmiyor, geçenlerde gittiği New York’da, rüşvetle yükselen Recep Tayyip gökdelenine yüzünü sürdü. Çıkışta, Erdoğan rejiminden rüşvet alıp beslenmekle suçlunan Belediye başkanı olayına da bir şal örttü. Recep’in kara düzenini devlet yerine koyup, “Türk devleti rüşvet vermez” diyerek öfkelere muhatap oldu. Mafya düzenini varken, duyan şaşa kaldı. CHP’nin iktidar olma karizması ise çizilmekle kalmadı, çöktü, çamura battı. CHP’nin Özgür’ü New York’u da Recep düzeninin avukatıydı. CHP’nin eski genel başkanı Kılıçdaroğlu bile bu rezalete isyan etti. “CHP rüşveti aklayan bir parti değildir ”dedi.

Her dönemin “bilen adamı” Fehmi Koru da “CHP iktidar olma avantajını kaybetti” diye yazdı. Yani CHP’nin gülü soldu. Ama ben şaşmadım. CHP faşizan sularda rolünü oynadı…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.