İranlı ve Iraklı Kürtçe konuştu da…
Ahmet KAHRAMAN yazdı —
- İran Kürt dostu mu? Hayır, Türklerin sıkı dostu, onlar. Kendi Kürtlerini salkım asıyorlar. Evrensel insani bayrak Jina Amini, Acem zulmünün simgesidir. Irak ise, İran ve Türklerin yanında, Kürt düşmanlığında “triumira” ayağıdır.
Meslek arkadaşım sevgili Mehmet Ali Birand’ın dayısı, Palu’lu Mahmut Dikerdem 1960’larda TC’nin Kahire büyükelçisiyken, Ankara’dan hiddetli talimat alıyordu:
“Mısır’da Kürtçe radyo yayını yapılıyor. Bu hadsizliğin protesto edilmesi…”
Mahmut bey, çaresizlik içinde bu ayıplı istek için, randevu alıp Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdülnasır’a gidiyor ve konuyu açıyor:
“Efendim, sizin Kürtçe yayını yapan bir radyonuz var.”
“Evet var…”
“Ama devletimiz bundan rahatsız…”
Nasır, şaşkınlık ve öfkesini yutkunarak, sakince soruyor:
“Sizde Kürt var mı?”
“Evet var. Devletim bu nedenle rahatsız.”
Nasır, “Oysa bu yayına sevinmeniz gerekir” diyerek ayağa kalkıyor:
“Görüşme bitmiştir…”
Mahmut bey, kala kalıyordu.
Kürtler yüzünden, bunların gagası hep kirli kaldı. Gürcü ama Türk ırkçısı Recep, bir süre önce heyheylenip İsrail Başbakanı Netanyahu’ya “katil” deyince, “bize katil diyeceğine Kürt kırımına bak” cevabıyla kalmıştı.
Oysa bunlar, yüz yıldan beri, kapı kapı dolaşıp “Kürt yoktur” taklaları atıyorlar. Kürtlerin teröristliğini kabul ettirmek için, 1990’larda olmadık ödünler verdiler. NATO’ya şantaj oyunları oynadılar. Öpülmedik el bırakmadılar. Maddi manevi rüşvetler verdiler. Amerika’nın desteği için, ABD Başkanı Clinton ile Başbakan Tansu Çiller’in “dostluğu”na sığındılar. Türk televizyonları ikilinin buluşmasını “düğün, bayram gibi” naklen yayımladılar.
AKP iktidarı, kendine yakışan görgüsüzlükle, “rezalette dibi” buldu. Rojava Kürtlerini vurmada Rus Putin’in desteğini almak için, rüşvet niteliğinde nükleer santrali ihalesini verdiler. İki buçuk milyar dolarlık füze satın aldılar. Ama NATO’nun tepkisi üzerine depoya kilitlediler. Recep Erdoğan, burnu yere sürtülürcesine, “Medine dilencisi” gibi, Putin’in kapısında bekletildi. Putin, kapıda “ayakta ağaç olması”, “ibreti alemlik rezalet” olarak dünyaya gösterdi.
Amerikan Başkanı Trump Kürtlerden övgüyle söz edince, işledikleri cinayetlerden bir video yapıp bir koşu Saray’ına gittiler. “Bakın Kürtler, Kürtlere neler yaptılar” diye diye Trump’a seyrettirdiler. Başkent Tokyo’da “ses veren bir Kürt görüldü” diye, Japonya’ya protesto notası verdiler.
Halkın, hırsızlardan arta kalan parasını, Kürt kırımına harcadılar. Kürtleri bitiremediler, ama kalabalıkları “Volga vadisi köleleri” gibi açlığa, yokluğun sefaletine düşürdüler. Recep maaile ve şürekasıyla Saraylı, ama alttaki kalabalıklar doyasıya ekmek yemeye muhtaç kaldı.
Ama Kürt’ü yok etme, Türkçeyi gömme uğruna yüz yıllık cinayet, işkence, barbarca eziyet ve cefaya rağmen Kürt ulusalcılığı ve Kürtçe zenginleşerek yaşıyor.
Ha, İran da Kürt dostu mu? Hayır, Türklerin sıkı dostu, onlar. Kendi Kürtlerini salkım asıyorlar. Evrensel insani bayrak Jina Amini, Acem zulmünün simgesidir. Irak ise, İran ve Türklerin yanında, Kürt düşmanlığında “triumira” ayağıdır.
Ama geçenlerde Bağdat’a giden İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, ortağına nisbet yaparcasına, Kürtçe soru soran gazeteciye Kürtçe cevap veriyordu. Ajanslar, Pezeşkiyan’ın ne dediğini değil, Kürtçe konuşanı linç eden, kurşunlayan, cezası bittiği halde, dilini konuştuğu için, hapishanede tutan işbirlikçisine inat, onun Kürtçe konuştuğunu haberin flaşına alıyordu.
Irak Cumhurbaşkanı Abdullatif Reşid, elbette ulusalcı bir Kürt değildir. Ama Kürt ana-babadan olma ve Kürtçeyi biliyor. Pezeşkiyan’la buluşmasında, Kürtçe başlayıp konuşmalarını Kürtçe sürdürdüler. Ajanslar da “Kürtçe konuştular” diye duyurdular.
Recep Erdoğan parlamentosunun “bilinmeyen dil” diye tanımladığı Kürtçe, Bağdat’ta diplomasi dili oluyordu. Ama Recep’ten ses çıkmıyor, “Zilan’ın aforoz edilmiş Kürt’ü Hakan yetiş ve protesto notası salla” demiyordu. İki gün boyunca Recep’in “ey İran ve de ey Irak” diye heyheylenmesini bekledim, şahsen. Ama ses çıkmadı. Sanıyorum Recep bey, istiflediği dolar balyalarını sayarken uyuya kalmış veya ucuza aldığı gazı, petrolü kesecekleri, Kürt düşmanlığı paktından yüz çevirip, “sana güle güle, anca gidersin” diyeceklerinden korktuğu için, uyuma numarasına yattı. Bu yüzden suskun durdu. Ama bilinmez ki…