Erdoğan’ın hayallerine kar yağdı

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Trump yeniden seçilince Erdoğan, dilediği Kürt öldürme, topraklarını işgal ve ilhak fırsatına kavuşmanın sevinciyle, bir kere daha kanatlandı. “Dostum Trump” diye tebrikatını sundu. Ama aradığı “yüzü” bulamadı. Çünkü Trump’ın yolunu belirleyen ekip oluşmaya başlamıştı.

Asıl adı Josif Visaryonoviç Cugaşvili olan Josef Stalin, eğitimsiz bir Gürcü’ydü. Ama Gürcülerin değil, Gürcülerin hak ve özgürlüklerini gasp eden Rusların hizmetinde ve sayısız halkı emirle yöneten, Rus (Sovyet) İmparatorluğu’nun en gaddar diktatörü oldu.

(İlginç, günümüzün en hızlı ve gaddar yayılmacı Türk ırkçısı Recep Tayyip Erdoğan da bir gürcüdür. Diktatörlüğünde “Gürcü de Türk”tür ve dilleri de yasaklıdır.)

Stalin, Lenin’in (1924) ölümünden sonra Rus (Sovyet) İmparatorluğu’nun diktatörlüğünü ele geçirdi. İlk iş olarak orduyu büyütüp (Erdoğan da onun yolunda) silahlandırmaya hız verdi. Ve bunu, Rus emperyalizminin yayılmacılığı için kullandı.

Halkları, başını kaldıramaz şekilde ezdi. Kişiliksizleştirmeye çalıştı. Amacına ulaşmak için, 1924-1953 yılları arasındaki süreçte, 20 milyon kişiyi çalışma kamplarında, Sibirya sürgününde ve emirle işleyen adalet eliyle “yok” etti.

Ukrayna halkı açlıktan kırıldı. Kafkas Kürtleri “darmadağın” edildi. Başkaldıran Kürtlerin Ağrı Dağı’ndaki karargâhını Türklerle birlikte kuşattı. Ama aynı Stalin, “kahrolsun emperyalizm” narasını ağzından hiç eksik etmedi.

Yanlış anlaşılmasın. Elbette Gürcülerin tümü kötü ruhlu, kötücül değildir. Ama her halktan olduğu gibi onlardan da, “kötülüğü” servet ve makama merdiven yapanlar çıkıyor işte. 

Günümüz dünyasında, Stalin yolunda yürüyen bir başka “kötülükçü” Gürcü daha vardır ki, adı Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Ailesi Birinci Dünya Savaşı arifesinde, açlıktan Gürcistan’dan çıkıp Pontos ülkesine gelmiş ve Yunancada “Dereli” anlamına gelen Rize’ye bağlı “Potamya”da duraklamıştı. Yani ülkede dedesinin mezarı bile olmayan Erdoğan “şekilde görüldüğü” üzere Türk değil, bir dönme devşirmedir. Ama her benzeri gibi, en gaddar, en haşin cinsinden Türk ırkçısı ve de yeminli bir Kürt düşmanıdır.

Öbür yanıyla çıkarı için her renge giren olarak, sinsi bir fırsatçı, yılanlar kadar kurnaz pusucu, yaman bir ganimet avcısı, atik bir talancıdır. Acıma nedir bilmeyen, vicdan denilen üstün değer yargısından yoksuncasına, Kürt kanı görme ve gevelemeye düşkündür.

Kürtler, Ehmedé Xane’den beri fitneci, fesat ve ortalık karıştırıcılara kısaca “Beko” diyorlar. Bu yüzden Bekir adı Kürtlerde seyrektir. En ünlü Beko (Bekir) Erdoğan’ın “apart” deyince öne fırlayan, kürtlükten pişman Bekir Bozdağ’dır. Başka varsa bilmiyorum.

Erdoğan’da ise her benzerinde olduğu gibi, oyun türlü, çeşitlidir. Savaş yoksa eğer, çaresini bulur ve onu da ateşler. Örneğin hırsızın soymayı düşlediği dükkana bakakaldığı gibi, bir zamanlar Suriye zenginliklerine gözü takılı kalmıştı. Az sonra harekete geçti. Ama, Suriye lideriyle dostluk kurdu. Ev ziyaretleri ile onun gücünü ölçüp biçti. Sonra dünyanın dört bir yanından topladığı İslamo Faşist katillerin başına geçip doğrudan saldırdı. Talan, çökme, hırsızlık derken, el konulacak bir şey kalmayınca tren yolu raylarını, zeytin ağaçlarını söküp çaldı. İşgalci olarak ülkeye yerleşti.

Somali ve Sudan’da etnik isyanlar vardı. Azerbeycan Karabağ’a göz dikmişti. Dost diye evlerine gidip damadın montaj dronlarını pazarladı. Onlar birbirini kırarken damat dünya zengini, dolar milyarderi oldu.

Rus Putin’e "dostum" diyor, yatırım adıyla rüşvetler veriyordu. Bu sayede yolu açılıyor, Rojava’yı, Suriye topraklarını işgal ediyordu.

“Maşallah Türk gibi” işte. O arada damadı, Rusya ile savaşan Ukrayna’ya dronlar satıp çil çil dolarlar istifliyordu.

Müthiş ki böylesi bir dolandırıcılığı, ünü büyük dolandırıcı Türk  büyüğü, Sülün Osman bile becerememişti. Çünkü, adamı idare et, altındaki çulu çal derler buna.  

O arada, cin gibi Amerikan başkanı Trump bile kandırıldı. O’nun izniyle, Kürt toprağı Efrîn ile Sêrikanîyê, Gire Sipî işgal edildi.

Ama bir tuzakçının başarısı sonsuz değildir. Bunun da öyle oldu. Sonunda foyası anlaşıldı. Putin, “sen de dur Recep” diyerek onu kapısından uzak tuttu. Trump’ın yerine gelen Başkan Biden, ona randevu bile vermedi.

Geçenlerde yapılan seçimlerde, Trump yeniden seçilince Erdoğan, dilediği Kürt öldürme, topraklarını işgal ve ilhak fırsatına kavuşmanın sevinciyle, bir kere daha kanatlandı. Trump’ı kutlama yarışında birinci olmanın coşkusuyla “Dostum Trump” diye diye tebrikatını sundu. Ama aradığı “yüzü” bulamadı. Hayal kırıklığıyla yerine oturdu. Üç gün sonra, kara bahtı ve hayallerine kar yağdı. Coşan ruhu karardı, kaldı.

Çünkü Trump’ın yolunu belirleyen ekip oluşmaya başlamıştı. İçlerinde, onu kaale alacak, dolandırılmaya gelecek kimse yoktu. Daha korkuncu Ulusal Güvenlik Danışman Mike Waltz, ona “işgalci” diyen adamdı. İstihbarat direktörü Tulsi Gabbard, Erdoğan’ın işgalciliğini bağırmakla kalmıyor, onu “Kürtleri katliama maruz bırakan kişi” olarak tanımlıyordu.

İslamo Faşizmle, topyekün ırkçı, yayılmacı kesilmiş medya taaruzdaydı. “Dostum Trump”, aniden “kahrol düşman” olmuş, “Emperyalist, Siyonist Amerika” diye haykırıyordu. Kemalist Cumhuriyet ve Sözcü gazeteleri en hızlılarıydı.

Sözcü, birinci sayfayı kaplayan manşetiyle, “hayal görmeyin, Trump Kürt devletine yol verir.”

Cumhuriyetin manşeti, “amanın yandım” şeklindeydi:

“Trump’ın kabinesi, Türkiye açısından iç açıcı değildir.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.