At hırsızlarının sonbaharı
Ahmet KAHRAMAN yazdı —
- Kuzey Kürdistan’ın inşasını önlemek adına, akıl tutulması ile belediyeleri darbeyle işgal ediyor. Ama nafilelik bu. Kürtlerin çağındayız. Kürdistan baharı çoktan başladı. Eşkıya ve at hırsızlarının sonbaharı başladı, kış kapıda…
Eşkıya karanlığı sever. At hırsızlarıyla, darbeciler de…
Üçünün de karanlığa karışarak çalmaya, vurgun ve soyguna çıkmaktır, ortak özelliği.
Darbecilik de eşkıyalıktır. Darbeci, halkın parasıyla beslenen askerleri, polis ve adliyecileri, kiralık badigart, maraba ve söz dileyen köle niyetine kullanıp "iktidar vurgunu eşkıyalığına" çıkıyor.
Türkler, darbeci ve darbelere alışkındır. Çünkü, var oluşları darbeyledir. İlkler, Osmanlı Sultanı’nı darbe ile saf dışı ederek tahtını, tacını, tekmil unvanlarını elinden aldılar. Onu "çıplak" edip kuyruğuna da "vatan hainliği" çıngırağını bağlayarak ülkeden sürdüler.
Sonrakiler, ilkin izinden gittiler. Kendisi de ilk darbecilerden biri olan İsmet Paşa, bir ara Demirel hükümetini tanımlarken, "eşkıyanın yarın gece ne yapacağı bilinmez" deyivermişti. Demirel de onu, bunu darbelerken, iki kez darbelenmişti.
Türk subayları, darbeler maratoncusudur. 1960’dan beri, "vatan aşkı" diye diye halkın vergileriyle edinilmiş silah ve yine halkın parasıyla beslenen orduyu kullanarak, "hafta yedi, gün sekiz" darbe yayıp seçilmişleri devirerek su başlarını tutuyorlardı.
Sonra Recep Erdoğan adında miting şarlatanı çıktı. Keni "nam ve hesabına şarlantanlık" yaparak, "sivil darbeciler" sürecini başlatıp "İslamo Faşizmi" kurumlaştırdı. "Amanın ha yandık, ortağım Fetullah Gülen darbe yaptı" avazeleriyle "darbeden darbe çıkararak" ülke ve beslenen tekmil güçlerini ele geçirdi. Türk’ün "atamızdan miras" parlamentoyu nadide bir süs eşyası niyetine kenara koyarak ve "demokrasi" naraları ata ata faşizmi yerli yerine oturttu. Ülkede "kendi" kalabilmek için direnen tek halk olan "Kürtleri beka düşmanı" ilan etti. Irkçı haykırışlarla onlara saldırıyor, Kürt seçilmişleri darbeleyip makamlardan indiriyor, boyunlarına suç yaftası asarak hapsettiriyor.
O nedenle "eşkıyanın bu gece ne yapacağı belli değil" sözü dillere pelesenk oldu. Ve bir sabah "seher vakti", eşkıyaca bir atakla Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerinin sivil darbeyle ele geçirildiği haberiyle uyandık. Seçilmişler iteklenip kenara atılarak, yerine el pençe divan duran memurlar atandı. Ama bu olay hiç yadırganmadı. Koyun bakışlılar, "Yaaa, öyle miii?" deyip huzur içinde, yeniden uykuya yattılar. Karnı aç, ama çok dindar, pek çok ırkçı kimileri, olanları Türk demokrasisinin şahlanması olarak karşıladı. Üç kere, "ezanlar susmaz, vatan bölünmez" diye haykırıp onlar da uykuya yattılar.
"Uyusun da büyüsün Türk demokrasisi, nenni de nenni!..."
Ama, "hıyarlığın ayağı ve de ayarı" öyle değil işte! Vicdanı acıyıp sızlanmasa bile, "çıkar cephesi"nden bakıldığında, eşkıyalıktan, at hırsızlarının vandallığından rahatsız olanlar var. O nedenle, dününün eşkıyası, "Kürtlere zulüm ile abat" olamadı. O zalimlerin hayat parantezi, "iyilik, güzellik üzere" kapanmadı.
Kürt katillerinden biri olan Saddam Hüseyin’in, idam kararını bir Kürt imzaladı. Kürtlere el vereceğine, yurttaşlık haklarını da çalan, Suriyeli Esad’ın rejimi başına yıkıldı.
Kürtleri Hitler usulü ile "sonuna kadar susturma" sevdasına kapılan son devşirme Recep’in aklı da, feleği de şaşkın. Zulüm bataklığında çırpındıkça batıyor. 20 yılda harcadığı 3,5 trilyon doların nereye gittiği, kimlerin çaldığı belli değil. "Sevgili milletim" dediği kalabalıklar, açlık nefessiz kaldı; "helk helk" ediyor. “Akıl zaiyatına" uğramış Türk, ekmek isteyen eşini, çocuğunu kurşunluyor. Çeteler çıldırmış, ‘Ben Türk değilim’ diyen Kürt Ali Çeven tutuklanıyor, Aydın’da zeytin bahçesinde hırsızlığa çıkan kadın, "aaa, ben bu bahçeyi Kürtlere ait biliyordum" diyerek kendini savunuyor. Polis, govende duran Kürt avına çıkıyor, eli boş kalınca yoldan geçeni tutukluyor. Yani Recep’in sevgili milleti, açlıktan kafayı yemiş, çıldırıyor.
Ve Recep, açları ganimet hayaliyle uyutmak için, ta Çin’in Sincan’ı, Özbekistan, Afganistan’dan getirttiği kiralıklardan kurduğu ordu ile "emperyalist oldum" havalarında, nerede güçsüz, silahsız bir Kürt varsa onun malı, mülkü, ülkesini çalıyor.
Ötede, "entari ve sarığa" bürünerek dindarlığa yatan Acem ise Hamas, Hizbullah, Devrim Ordusu, Haşdi Şabi adındaki çetelerle terör kasırgaları estiriyor, arka verdiği Husi çetesi deniz korsanlığına çıkıyordu.
Bu da, yukarıda dediğim gibi vicdanları değilse bile "cüzdanları bizar" ediyordu. O nedenle Saddam’ı saklandığı kuyuda yakalayan güçler, nihayet hareketlendi. Amerika, yer yüzünün en gelişmiş silahı olan B52 bombardıman uçağını da bölgeye gönderdi.
Açıktır ki, eşkıyanın at hırsızlarının son baharı başladı. Onların kışı başlamak üzere. Yeni Suriyeler, Irak, Libyalar doğuyor. İran da Acemistan, Kürdistan, Belucistan, Azeriye devletlerinin eli kulağında. Sonra, sıra Türk İslam faşizmine gelecek. Ve onlar korkudan sarsık, beyinleri çalkantılı, olan bilinçleri de erimede. Kuzey Kürdistan’ın inşasını önlemek adına, akıl tutulması ile belediyeleri darbeyle işgal ediyor. Ama nafilelik bu. Kürtlerin çağındayız. Kürdistan baharı çoktan başladı. Eşkıya ve at hırsızlarının son baharı başladı, kış kapıda…