Bahçeli ve “Kürtlere ölüm” haykırışları
Ahmet KAHRAMAN yazdı —
- Seri katillerden insanlık beklemek beyhudeliktir. Ama, Kürtleri bitirmek ise olanaksızdır. Konfiçyus’un, “eğilen otlar tekrar doğrulur” diye bir sözü vardır. Kürtler kırıla kırala, güç olmayı öğrendiler.
Antik Roma’dan beri süregelen, bir dünya geleneğidir: Parlamentodaki rakip klikler, belli günler bir araya geliyor, “barış içinde bir arada yaşama” adına, bir an önceye kadar tükürdükleri elleri sıkıyor, hatta sarmaş dolaş öpüşüyor, ama sonra kaldıkları yerden kavgaya devam ediyorlar.
Türk ırkçılığının eli kanlı, beyni kinle paslı ırkçı temsilcisi MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli geçenlerde, şaşırtıcı insani refleksle bitişik sırada oturan DEM Parti Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan’ın yanına gitti. Annesinin ölümü nedeniyle, elini sıkıp taziye dileklerini sundu.
Aslında Bahçeli’nin ortağı olduğu, İslamo faşist iktidar, her alanda darda. Ülke açlık bunalımında. Recep Erdoğan, bunalımdan çıkış amaçlı olarak, eksen kayması ile Batı’dan uzaklaşma ile “otoriter” devlet safına atlamak, BRICS paktına geçerken, geleceğini pekiştirme hamlelerine “iç cepheyi tahkim” adını vermişti.
Bahçeli tahkim amaçlı olarak, bir saat öncesine kadar kellesini istediği DEM’lilere gidip elini veriyor ve onlara gülümsüyordu.
Olay politika esnafı için, eşi bulunmaz bir fırsattı. Anında, “Kürtlerle barışın yeni süreci ufukta uç verdi geliyor” fırtınaları estirdiler.
İktidar sözcüleri, ana karargah olan Saray’ın “derin adamı” TKP’li Mehmet Uçum, hatta Bahçeli, “yeni süreç de görüşme de yok” demesine rağmen, “barış ha barış” teraneleri yayıldı, durdu.
Hatta kimileri, “Kürtlerin arkasında Amerika ve İsrail’in gücü var” yaygaraları üzerine, vaziyetten görev bile çıkardı. Düşmanlığı kızıştırmak için, ekrana fırlayıp “kahrolsun Siyonizm” diye naralandı. Sonra, “kahrol düşman” tertibinden ekledi:
“Amerika Rojavayı, İran Kürdistanı, Güney’i ve Kuzey’in bazı bölgeleri ile Rojava’yı baştan başa işgal edip bu stratejik topraklarda, dünyayı zapt-u rapt altına alacak üsse çevirmeye hazırlanıyor. Bunca uçak gemisi varken, Amerika için ihtiyaçmış gibi…
Ama “barış süreci masalı”, Kürtlerin dünyayı kurtarma ekseninde devam ediyordu. Bahçeli, bu masala son vermek istercesine yeniden ekranları doldurdu ve “Kürt sorunu yoktur. Kürt kardeşlerimizin sorunu varsa, biz hallederiz. O nedenle barış süreci hepten yoktur” dedi.
Sonra, hakaret ve aşağılama ile Öcalan’a saldırarak, aynen şu cümleyi bağırdı:
“Tecridi kaldırılırsa, TBMM’de DEM Parti grup toplantısında konuşsun, terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın… Terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın.”
Türk terör devleti adına konuşan ırkçının dediği, aynısı ile bu. “Kayıtsız, şartsız teslimiyet” diyor, ırkçı adam. Ama bazıları, “süreç ha süreç” teranesinde…
“Yaşasın Kürtlere ölüm şenliği!..”
Hamas, sınırı geçip 1250 kişiyi bir arada katlettikten sonra, İsrail misillemeye çıkınca, Türk diktatör Recep Erdoğan “katil, cani İsrail” diye diye özel dostu BM Genel Sekreteri’ni ayağa kaldırmış, Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’ne “suçluyu yakala” dilekçesi vermiş, Kürtler için, “yaşasın ölüm” naraları atan Türkleri de sokağa dökmüştü.
Ama işte…
Yüz yıldır kırılan, talana, soyguna uğrayan, yaşama, yerleşim hakları gasp edilen Kürtlerin iki evladı, çaresizliğin çaresi olarak, Ankara’da intihara giderken Türklere de zarar verdi. Aynı anda, katilin “nerede bir Kürt varsa oraya” güdüleri harekete geçti ve soykırım yaşamış Şengal’e, yeni hedef Süleymaniye’ye, Güney dağlarına, IŞİD’in kişiliğinde onları yenilgiye uğratan ve direncin evrensel kalesi Kobanî dahil, Rojava’nın her yanına saldırdılar. Hiçbir şeyden habersiz kadınları, çocukları, işinde gücünde olan erkekleri katlettiler. İnsanların yaşama kaynaklarını, elektrik trafoları tahrip ettiler.
Dünya, katillerin kanda şenliğini sessizce seyretti. Erdoğan’ın dostu Birleşmiş Millet Genel Sekreteri derin uykuda numarasına yattı.
Türk kamuoyunda bir tek, tarihçi Ayşe Hür insanca ses verdi:
“İsraile karşı ayağa kalkanlar nerede?”
Seri katillerden insanlık beklemek beyhudeliktir. Ama, Kürtleri bitirmek ise olanaksızdır. Konfiçyus’un, “eğilen otlar tekrar doğrulur” diye bir sözü vardır. Kürtler kırıla kırala, güç olmayı öğrendiler. Nitekim, Rojava güçlerinin Genel Komutanı Mazlum Abdi geçenlerde şöyle diyordu:
“2011 yılında 30 savaşçı ile işe başladık. Bugün 110 bini aşkın, son teknoloji ile donanımlı savaş gücümüz var.”
Kürt’ün, yüz yıldır yenilmemiş ve yenilemeyecek genel gücü ise kazanma tutkusudur. Bu halkı yenemediler. Yenmek bitirmektir, çünkü. “At hırsızları”, yüz yıldan beri beyhude, bebeklerin kanına giriyor, çocukların ekmeğini çalıyor. Yüz yıllık geçmiş delildir ki, Kürtleri yenmek “katırın doğurması” derekesinde bir imkansızdır.