Dörtlü çete gösterisi
Ahmet KAHRAMAN yazdı —
- Recep Erdoğan, “bakan” personel ile “tehdit” anlamlı olarak Ahlat’ta toplantı yapıyor, sonra “hayalhaneden” atışlarla, Emevîlerin Bizans’la savaş sonucunu, olamayan “Türklerin zaferi” ilan ediyordu. Kürtlere gözdağı tertibinden, eli kanlı çeteyle poz veriyordu.
- Ahmet Nesin, manzaranın altını yazmış: “Bugüne kadar gördüğüm en tehlikeli fotoğraf. Pis kokular gelmiyor, pislik bir arada gibi duruyor.” Pislik gibi duruş da, mesajın da adresi belli: Kürtler...
Bunlar toparlama kalabalıklardır. Kendilerine kök, kimlik ararken “kıtlık ve kuraklıktan kaçan Orta Asyalı” oldular. Sonra, bölge boyunca hangi uygarlık varsa onları, kökleri, soyları yaptılar. Sümerler, Etiler, Babilliler… Kalemlerin çizgisiyle Türk oluverdi.
Malazgirt Türk’ün Bizans’a karşı savaş ve zaferi ilan edildi.
Oysa, bunların tümü palavradır. Malazgirt Savaşı, Arap İslam devleti olan Emevîlerle Bizans arasındaki çatışmalar dizisinin bir devamıdır. Alpaslan ise Emevîlerin ordu başına atadığı bir komutandır.
Dönem “ganimetle geçim” devranıydı. Çetesini kuran sınırların olmadığı bölgede, diyardan diyara at sürerek hırsızlık, talan ve soygun yapıp geri dönüyor, ailesini besliyordu. Bizans ve Araplar, doğudan gelen bu çetelere “Barbar” veya "Türk" diyorlardı.
O arada güç (savaşçı) toplayabilen çeteler, devlet oluyordu. Osmanlı’nın oluşumu böyledir. Osmanlı, merkezle anlaşmazlık içinde olan Bizanslı Prenslerin ilhakı ve yardımıyla, Bizans’tan toprak koparıp çeteden devlete dönüştü. Kuruluşta emeği olan en güçlü Bizanslı prensin adı, bugün Eskişehir’de “Mihaliç” olarak bilinen ilçenin de adıdır.
Bunların Selçuklu Sultanı dedikleri “Alpaslan” o dönemde Emevîlerin emrinde bir askerdi. Emevîlerin verdiği 4 bin Memluk (köle) ile Bağdat’tan yola çıkıyor. Türkçede “göç yolda dürülür” diye bir söz vardır. O dönemde ordular da yolda ganimet, soygun ve talan için katılanlarla dürülüp tamamlanıyordu. Alpaslan da katılımlarla ordusunu büyüterek Kurdistan’a vardı. Kürtler Bizans’la zaten anlaşmazlık halindeydi. Emevî ordusuna destek, askeri güç verdiler. Başka destek verenler de vardı. Bizans, bu güç karşısında savaşı kaybetti. Talancılar aldıklarıyla geri döndüler. “Anadolu Türkleşti” masalının özeti budur. Zaten Türk diye bir kavim yoktu. Araplar ve Bizans’ın barbar dedikleri vardı.
***
Gürcü Recep Tayyip, Türklerin “nevzuhur Ata” adayı olarak, kendince Malazgirt’ten yeni masallar üretmeye çalışıyordu. Kürt ve Kurdistan kindarı Recep Erdoğan, “bakan” personel ile “tehdit” anlamlı olarak Ahlat’ta toplantı yapıyor, sonra “hayalhaneden” atışlarla, Emevîlerin Bizans’la savaş sonucunu, olamayan “Türklerin zaferi” ilan ediyordu. Kürtlere gözdağı tertibinden, eli kanlı çeteyle poz veriyordu.
Kameraya karşı duran çetecilerden Recep'i bilmeyen yok. Ötekilerden biri, Kürtleri domuz bağı ile boğan kiralık katillere mensuptu. Biri “Türk’e karşı Türklük savaşı”nda 6 insanın hayatını alan çetenin reisi, öteki de o dönemin tetikçi başı Muhsin’in veliahtıydı. Yanlarındaki beşinci personel de Kürtlerin tanıdığı bir katildi. Roboski’den sonra Sur’un, Cızira Botan, Şırnak’a ek yedi Kürt şehri ve Rojavalı, Güneyli bebek ile kadınların eli kanlılardan..
(Çete dedim: Uluslararası tanımla hukuka dayalı olmayan rejimler çetedir. Türk devletinde Anayasa ve yasalar yok, uluslararası hukuk hepten yoktur. Çeteci buyurganlık vardır.)
Ahmet Nesin, manzaranın altını yazmış:
“Bugüne kadar gördüğüm en tehlikeli fotoğraf. Pis kokular gelmiyor, pislik bir arada gibi duruyor.”
Fehim Işık:
“Kime, ne mesaj veriyorlar?”
Pislik gibi duruş da, mesajın da adresi belli: Kürtler...
Çeteler, “Ata”larından beri silahsız, savunmasız kadın ve çocuklarla, bebeklere karşı “merxas” ama, sıkışınca “ver öpim abi” diyen “benamus”tur.
En son Süleymaniye’de, eşkıya asla yapamayacağı şeyi yapıp iki gencecik Kürt kadın gazeteci Gülistan Tara ve Hêro Bahadîn’e pusu kurdular. Haydutların asla yapamayacağı, dedim. Onlar bile, kalemi ve kamerasından başka silahı olmayan iki kadına, bomba atacak kadar şerefsiz değildir. İnsan olmayanlar her şeyi yapıyor işte.
Gözdağı fotoğrafına gelince:
Gelîyê Zilan, Ahlat’ın biraz ötesindedir. Orada onbinlerce bebeği, çocuk, ihtiyar ve kadını bir arada katlettiler. Baş katilin emireri General Salih Omurtak’ı Genelkurmay Başkanlığı ile ödüllendirdiler. Ama o çağın en büyük katili olarak anılıyor.
Kürtlere gelince, onur savaşında yüz yıldır kırılıyorlar. Kayıpları oldu ve oluyor elbette. Ama yenilmediler. Savaş devam ediyor. Ama rövanş, kanlı hırsızların bildiği gibi olmayacak.