Patates ve soğana muhtaç Tayyip’e mecbur 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Vatandaş duruma bakar. Evet, Recep onu patatese ve soğana muhtaç hale getirmiştir. Ama şimdi rikkate gelmiştir. Erdoğan bedava patates, soğan dağıtmaktadır. Muhalefet ise nutuk atmaktadır.

Diyelim ki bir parti o yıl seçimle iktidara geldi. Devletin başına o partinin başkanı geçti.

Şöyle bir nutuk attı: “falanca yılın, fişmekanca tarihinde Başkente çıktığım zaman memleketin manzara-i umumisi şöyleydi: Ekonomi yıkılmış, memleketin bütün tarlaları tutuşmuş, vatandaş yıktığımız iktidar tarafından patatese ve soğana muhtaç hale getirilmiş…”
Vatandaşın gözleri sel, ayakları göl… Kitle gürledi: “Reis bize patates ve soğan ver…”

Ve Başkan ertesi gün, “yüz günlük eylem planının” ilk adımı olarak şu beyannameyi açıkladı:

“Yarından tezi yok, vatandaş başına bir okka soğan ve bir okka da patatesi bedava dağıtacağım.”

Alkışlar. Vatandaş Başkanlığa gelir gelmez bedava patates ve soğan dağıtan başkanın, yüz günün sonunda kimbilir neler ve neler yapacağını düşünerek birer okka bedava patates ve soğanla evine gider. Ev ahalisi o gün haşlanmış patatesle ve kıyılmış soğanla karnını bir güzel doyurur. “Refahın yolu” açılmıştır. Kimbilir Başkan yarın da, kötü beslenmeden kabızlık çeken ahaliye, mülayemat sağlasın diye birer torba bedava sinemaki dağıtacaktır. Ev ahalisi bağırsakları gurul gurul ederken, karınları şişip ağrı ile debelenirken, mutlu—mesut bir uykuya dalar.

Başkanın ayağının tozuyla vatandaşa gösterdiği şevkattin bir karşılığı olacaktır. Gelecek seçimler artık garantidir.

Bu Başkanın “taktiği” elbette başarılıdır. Vatandaşı patatessizlikten ve soğansızlıktan kurtarmıştır.

Ya Recep’e ne demeli?

Devleti ele geçirmesinden 19 yıl sonra vatandaşa bedava patates ve soğan dağıtacağını açıklayan Recep ne demiş olmaktadır?

Şunu demektedir: “Sizi 19 yılımın sonunda bir okka patatese ve bir okka soğana muhtaç hale getirdim.”

Ambarlar patates ve soğanla tıka basa doludur ve vatandaş patatese ve soğana muhtaç hale gelmiştir. Recep de ambarlardan devletin parasıyla patates ve soğan alacak, vatandaşa bedava dağıtacaktır. Demek ki ambarlarda patates ve soğan ve Recep’te de bunları satın alacak para vardır, ama vatandaşın kilerinde patates ve soğan ile bunları satın alacak para yoktur.
19. yılın sonunda “memleketin manzara-i umumisi” işte böyledir.

Muhalefet ne demeli: “Vatandaşı 19 yıllık iktidarının sonunda patatese ve soğana muhtaç hale getirdin, defol git. Sen gidersen patates de gelir soğan da…”

Ama demez. Meclis’te oturur. Nutuk atar.

Vatandaş duruma bakar. Evet, Recep onu patatese ve soğana muhtaç hale getirmiştir. Ama şimdi rikkate gelmiştir. Erdoğan bedava patates, soğan dağıtmaktadır. Muhalefet ise nutuk atmaktadır. Bunun sonucu da açıktır: Patates ve soğana muhtaç hale gelen vatandaşı muhalefet bir de Erdoğan’a mecbur etmektedir. O zaman da vatandaş, “madem Meclis’ten çekilerek Erdoğan’ı, Erdoğansız erken seçime mecbur etmeyeceksiniz, bizi Erdoğan’la naçar baş başa bırakacaksınız, o zaman biz de bedava patates, soğan dağıtan Reis’i destekleriz, hiçbir şey dağıtamayan, sadece laf eden sizlerin suratına bakmayız. Çünkü boş laflarla karın doymaz”…

Bu esnada arkadaşım Quto yerden biter gibi odaya girdi. “Veysi abe, dedi, bu satırların aklıma eski bir marşı getirdi, istiysen okuyem”.

Zaten yazdıklarımdan bile nefretlik bir psikolojideyim. Belki ruhuma iyi gelir diye “oku Heval Quto” dedim. Okudu:

“insan insan olduğundan acıkan karnı doymalıdır
boş laflarla karın doymaz yiyecek ekmek olmalıdır

işçi işçi olduğundan ezmekten ezilmekten nefret eder
ne altında köle ister ne üstte efendiye boyun eğer

işçi işçi olduğundan başkası onu kurtaramaz
çünkü işçileri kurtaracak olan işçiden başkası olamaz


marş sol'ki üç marş sol'ki üç

arkadaş yerini bil

İşçinin sınıf cephesine gir

çünkü sen de bir işçisin.”

Şaşırdım kaldım. Bu Brecht’in şiiriydi ve sanırım Nazım Hikmet Türkçeye çevirmiş ve bizim TKP’nin Berlin işçi korosu da Alman işçilerinin marşını yorumlamıştı.

“Sen bu marşı nereden biliyorsun?” diye sordum.

“Çakma TKP’lerden söz etmiyem, ‘tarihi TKP’den söz ediyem, marşı da şimdi tarihi TKP’yi temsil eden ve eski TKP Merkez Komitesi organı Atılım’ı yeniden çıkaran eski ve yeni TKP’li hevallerden öğrendim. Bu hevaller bizimle birlikte çok iyi işler yapiy…”

Demek ki dedim, vaktiyle söylediğimiz gibi, bu TKP taka değildir, denizaltıdır, bazen batar, bazen çıkar. İşte şimdi denizaltının güvertesinde Mustafa Suphi Surun çocuk amiralini selamlıyor.

Marşı kendi kendime mırıldanmaya başladım:

“Boş laflarla karın doymaz

Yiyecek patates-soğan olmalıdır.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.