AKP-DAİŞ ortaklığında kadın kırımı
Meral ÇİÇEK yazdı —
- Kadın siyasetçileri hedef alan suikast saldırılarında DAİŞ ve AKP ortaktır. Bu açıdan Ekim 2019’da Hevrîn Xelef suikastı, Haziran 2020’de Kobanê katliamı ve son olarak Şedadê suikastı bir zincirin halkaları olarak değerlendirilmeli. AKP gösteriyor, DAİŞ sonra uyguluyor.
Hinid Letîf El Xidêr, bir hafta önce Hawar Haber Ajansına verdiği demeçte TC’nin işgal saldırılarını şu sözlerle kınadı: “Amacımız Kuzeydoğu Suriye’yi bir bütün olarak Türkiye’nin işgalinden korumaktır. Efrîn’den Serêkaniyê’ye kadar, işgal altındaki bölgeleri özgürleştireceğiz.” Hinid Letîf El Xidêr, bu açıklamasından günler sonra katledildi.
Genç kadın, Hesekê vilayetinin güneyinde bulunan Şedadê bölgesine bağlı Til El Şayir nahiyesinin Halk Meclisi’nde yer alıyordu. Ekonomi Komitesi’nin sözcülüğü yanı sıra Eşbaşkan Seide Feysal El Hermas’ın yardımcılığını yapıyordu. İki kadın siyasetçi, cuma akşamı silah zoruyla evlerinden kaçırıldılar. Başları kesilerek katledildiler. Cenazeleri, cumartesi sabah saatlerinde yol kenarında bulundu. Suikastı bir gün sonra DAİŞ üstlendi.
Xabûr nehri üzerindeki Şedadê, önce Nusra Cephesi, ardından DAİŞ tarafından işgal edildi. 3 yıl sonra, 19 Şubat 2016’da QSD tarafından özgürleştirildi. Çetelerin işgali altında kaldığı 3 yıl boyu kadınlar kapkara çarşaflar altında görünmez kılınırken, bölgenin özgürleştirilmesinden sonra inşa edilen öz yönetim mekanizmalarında yerini almaya başladı. Kadınlar, mutlak nesnellikten özneliğe geçiş yaptı böylece. Demokratik siyasetin öncü gücü olarak örgütlenip iradelerini yaşamın her alanına yansıtmaya başladılar.
Meclis eşbaşkanı Seide Feysal ve yardımcısı Hinid Letîf, Şedadê’deki toplumsal ve siyasal dönüşüm sürecinin öncüleri arasında yerlerini aldılar. İki kadın da Arap. Şedadê, etnik açıdan homojen bir yer değil. Nüfusun çoğunluğunu Araplar ve Kürtler oluşturuyor. Aşiret etkisinin de yoğun olduğu bölge hiçbir zaman kendini yönetmedi. Son 5 yılda en çok bunun, yani farklılıkların ortak demokratik yönetimini geliştirmenin çabası sarf edildi. Bu uğurda büyük bedeller verildi. Seda Faysal ve Hind Latif de aldıkları tehditlere rağmen halk meclisi çalışmalarından vazgeçmediler.
Kadın siyasetçileri hedef alan suikast saldırılarında DAİŞ ve AKP ortaktır. Bu açıdan Ekim 2019’da Hevrîn Xelef suikastı, Haziran 2020’de Kobanê katliamı ve son olarak Şedadê suikastı bir zincirin halkaları olarak değerlendirilmeli. AKP gösteriyor, DAİŞ sonra uyguluyor. Kuzey ve Doğu Suriye’de Kürt kadın siyasetçiler önce AKP eliyle vahşice katledildi. AKP’nin sunduğu örneği şimdi DAİŞ, hücrelerinin faal olduğu doğu bölgesinde uyguluyor. Kadın düşmanı iki çete örgütü bu biçimde ortaklaşıyor.
Kadın siyasetçilerine yönelik sistematik bir biçimde geliştirilen bu suikastlar ile birden fazla şey hedefleniyor. İdeolojik olarak erkek egemenliğin en kaba haline dayanan bu çete örgütleri, öncelikle kadının özgürlük arayışını yok etmek istiyor. Bununla birlikte Kuzey Doğu Suriye’de demokratik özerklik sisteminin, yani demokratik ulus çözüm modelinin tasfiyesini amaçlıyorlar. Kadınlar bu demokratik inşa sürecinin öncülüğünü yaptıkları için çifte hedef alınıyor.
İki çete örgütü de hem kadınlara hem halklara, özellikle de Kürtlere sadece kölece bir yaşamı tanıyor. Öz güce dayalı olarak öznel, özgür ve eşit bir yaşama sahip olmalarını engellemek için hiçbir vahşetten geri durmuyorlar. Böylesi faşist bir karaktere sahipler. Mutlak karanlığı temsil ediyorlar.
Bu karanlığı yırtmanın yolu, kadın özgürlük mücadelesini ve devrimdeki kadın öncülüğünü yükseltmekten geçiyor. AKP-DAİŞ ortaklığındaki kadın kırımını durdurmanın ve boşa çıkartmanın yolu, kadının demokratik siyasete katılımını nicel ve nitel olarak büyütmekten geçiyor. Bizden aldıkları öncülerimizin, yoldaşlarımızın görevini omuzlamaktan, yani örgütlü kadının kolektif gücünü büyütmekten geçiyor.