Diren Kurdistan, govend ve kılam ile…
Ahmet KAHRAMAN yazdı —
- Başkaldıranların, yani isyancıların ritmi üç adımdır. Yerin ayak altında ardı ardına üç kere gümbürdemesi, inadına isyanın adıdır. Bir ruhtur, Govend. Hüznün, sevincin ve isyanın ruhu.
“Yurtsuz”, soysuz dönek ve dönme “at hırsızı” “hıyar”ların, “it”ten kendine soy yaratma taklaları devam ederken, öte yandan Araplara sığınıp “atam ver öpim” diyenlerin anlayacağı gibi değil, ama GOVEND Kürtler için, yalnızca bir dans değildir.
Meseleye girmeden önce, Kürt medyasının da es geçtiği, bir doğruyu açıklığa kavuşturmak istiyorum: Kürt dansının adı, halay değil “GOVEND”dir!..
Şöyle ki, bunların konuşup yazıda kullandıkları tüm kelimeler çalıntıdır. Kendilerine ait kelimeleri yoktur bunların. Hakikat böyle olunca, danslarının çalıntı olması da normal ve öyledir. “Milli oyunumuz” dedikleri Horon; adı, sanı, tüm figürleriyle Pontoslu Rumların dansıdır. Erzurum Barı dedikleri de. Makedon Atatürklerinin sevdiği söylenen Zeybek, Yunanlıların Sirtaki dansının bir versiyonudur. Balkanlar ve Kafkasya kırlarında tutunamayanların, “Diyaré Rome” ile ne alakası var ki, dansı, müziği olsundu…
İbrahim Tatlıses, Mahsun Kırmızıgül ve İzzet Altınmeşe ile hempaları Kürt müziğini çalıp çarpıtarak, Türklere göbek attıra attıra zengin oldular.
Yüz yıldır, Kürt figürlerini kullanıyorlar. Çalınma Kürt kılamları, Rum ve Ermeni müziği eşliğinde, çalıntı dans kıvırtıyorlar.
Kürtlerin binlerce yıllık “Govendi”ne gelince: O yalnız bir dans değildir. Tıpkı Amerikan yerlilerinde (Kızılderili) olduğu gibi, halkın topluca kendini ifadedir Govend. Vücut diliyle duygu ve düşüncelerin anlatımı, Kürt düşmanlarına kelime kelime anlatmak gerekiyorsa eğer, sevinçlerin dışa vurumudur. Kızılderililerde olduğu üzere hüzün ve kederin vücut diliyle anlatımıdır, bu dans. Savaşın hüznü, zaferin narası, başkaldıranların atağı, onun ayak sesidir Govend. Kısacası cahil cühela dönmenin yaptığı gibi, “ta” (sıtma) tutmuş beygir gibi ayakta sallanmak hiç değildir.
Govend, Kürt halkının tarihin derinliklerinden süzülüp gelen dans ve müzik dili, onların yanisiyle anlam, anlatıdır.
Govend’te hüznün ritmi usul usul, ağır tempoludur. Başkaldıranların, yani isyancıların ritmi üç adımdır. Yerin ayak altında ardı ardına üç kere gümbürdemesi, inadına isyanın adıdır.
Bir ruhtur, Govend. Hüznün, sevincin ve isyanın ruhu.
O nedenle, dar zaman ya da sevinçli anlarda, üç Kürt bir araya gelse Govende başlıyor, ruhun ritmiyle konuşuyorlar. Medyada sık sık, bir dağ yamacı ya da pınar başında el ele govende durmuş Kürt savaşçı kollarını, Fransızca anlamıyla Gerillaları görüyoruz. O dönek gibi “keyf etmek”, keyfe gelmek değildir. Bir anlatımdır yaptıkları. Trans halde anlatım…
Ve Kürtler, günlerden beri Govend kollarıyla, Türk ırkçılığına olan tiksintileri, öfkelerini döküyorlar. Sosyal medya, Kürt’ün Govend diliyle başkaldırı sahneleriyle dolu.
Çünkü kanlı barbar, bu kez Govend üzerinden Kürt’e saldırıyor. Asıl acısı ne biliyor musunuz? Govend kırımında kullanılan iz sürücü, muhbir ve cellatlar Kürt. Gece yarısı baskıncısı Zaptiye başı, Kürt olduğu için, yurdundan koparılıp sürgün edilmiş ve geldiği Konya’da da itilip kakılmış bir Kürt ailenin oğlu. Dikkatli dinleyenler anlarlar. Hala Kürt aksanıyla konuşuyor, kendisi. Kürtleri daha doğarken fişleyen, düşman listesine adlarını kaydeden gizli polisin (MİT) eski şefi, Zilan soykırımından kurtulmuş bir ailenin oğlu. Yerine gelen de Pasinli bir Kürt.
Bugün yer yüzünün mazlum ve masum halklarından biri olan Kızılderililerden çok söz ettim. İhanet onlarda da derindi. Kimi Kızılderililer katillerin yanında çavuş veya onbaşı rütbeli iz sürücü ve rehberdi. Kimi Kürtler mevki veya bir tomar para karşılığında “düşüyor”, kiralık personel olarak halkına zulüm çarkında yer alıyor. Kiralıklar işte…
Barbar, yüz yıldan beri kimliği, kişiliği, onuruna sahip çıkan Kürtleri katlediyor, zindanlarda hapsediyor. Kürt’ün kültürü, yaşama biçimini hedef alıyor. Kürt’ün, geleneksel, en saygın değerlerinden biri olan, kadınlarına saldırıyor, Govende durdukları için, rahatsızlık verip sorgu işkencesinden geçiriyor, tutukluyorlar .
Ama, “hér” (vahşi)lerin kültüre ilk saldırısı değildir bu. Bir zamanlar hapishaneleri Kürtçe konuşanlarla dolduruyorlardı. Zamanın ruhuna uygun eşkıya, mafya olarak, Kürt’ün eşeğini, katırını da hapsediyorlardı
Bugünün pespaye, aşağılıkça saldırıların amacı Kürt’ün isyancı ruhunu ayağa kaldırıp öfkesini patlatarak, soykırıma gerekçe yaratmaktır. Ama hayır. Önce suhulet ve sükunetle direnmek, Govend ve kılam ile dayanıp sabretmek gerek. “Başkaldıranların günü” ise eğer o da geçektir. Ama bu kez, kavganın merkezi Kurdistan olmayacak. Onlar bu kez, Kürt’ün öfke patlamasını evlerinde, hayatlarının ortasında hissedeceklerdir…