Irkçılık ve faşizme karşı direnişi büyütmek

Rojbin EKİN yazdı —

  • Spordan sanata kadar Türkçülük adı altında kötülük yaygınlaştırılıyor. Irkçılık ve faşizm üzerinden toplumsal bölünme, ayrışmaya nasıl neden olduklarını göremeyecek kadar kör ve şuursuz bir Türkçü toplum yaratılmış. 

Savaşın sürdüğü ve her gün insanların katledildiği bölgelerde hala nefes alıp verenler ölümün kıyısında yürüyorlar. Böylesi koşullarda hayata devam edenlerin hisleri arasında korku ve endişe kalmıyor. Çünkü korkabilecekleri ve endişe duyabilecekleri her şeyle sınanıyorlar. Maalesef savaşların insan hayatına tekabülü acı ve yıkımdan ibaret. Kurdistanlı, Suriyeli, Filistinli, Sudanlı, Yemenli bir çocuğun bu kadar yıkıcı ve acımasız bir gerçekle sınanması büyük bir haksızlık. Yaşam çırpınışları okyanus ve denizlerin dalgalarına, mülteci olunan herhangi bir ülkede ırkçılığa yeniliyor veya yenilebiliyor. Batan mülteci teknesi haberleri artık rutinden sayılıyor. O kadar çok çoğaldı ki karadan denizlere taşınan insan kayıpları… Yanı sıra mültecilere ırkçı saldırılar da öyle. Yerinden zorla edilmiş insan hikayeleri bu çağın en büyük trajedilerinden. Tıpkı Türkiye’de bir mülteci, aynı zamanda çocuk işçi olan ve Antalya’da Türk ırkçıları tarafından katledilen 17 yaşındaki Derazorlu Hemud Hemdan’ın yaşam hikayesi gibi…

2014 yılından bu yana savaşın devam ettiği Yemen’de her 10 dakikada bir beş yaş altı bir çocuğun açlıktan öldüğü bir çağ bu. 38 binin üzerinde insanın öldüğü Gazze’de en az 17 bin çocuk öldü ve Türk devletinin işgali altında bulunan Efrîn’de son bir ay içerisinde 18 Kürt katledildi. Savaşın, çatışmanın yarattığı hayattan manzaralar çok iç açıcı değil. Bu gerçekleri görüp düşününce mutlu olamıyor, hiçbir şeye sevinemiyor insan.

Hala durmadan ırkçılık, faşizm körükleniyor ve bu daha çok insan hayatına mal oluyor. Çocukları, masum ve mazlum insanları hedef alan Türk ırkçılığının sembolü, işareti günlerdir Türkiye’nin gündeminde. Neredeyse Türk ırkının milli birlik ve beraberlik sembolü olarak sahipleniliyor artık. Futbol sahasından dışarı taşarak siyaset ve diplomasi alanına kadar etkide bulundu. Türkiye ile bazı ülkeler arasında diplomatik gerilime kadar ulaştı. O işaret etrafında bir araya gelenlerin gerçekleştirdiği terör ve ırkçı eylemler meşrulaştırılıyor. Kendisine aydın, gazeteci diyeninden siyasetçisine kadar herkesin bir şekilde çanak tuttuğu, sahiplendiği bir işaret haline geldi. Gelinen düzey bu. Spordan sanata kadar Türkçülük adı altında kötülük yaygınlaştırılıyor. Kurdistan’da, Hollanda’da, ya da Almanya’da başka halkların anayurdunda ‘Ne mutlu Türküm diyene’ diyemezsin. Dersen de sonuçlarına katlanırsın. Irkçılık ve faşizm üzerinden toplumsal bölünme, ayrışmaya nasıl neden olduklarını göremeyecek kadar kör ve şuursuz bir Türkçü toplum yaratılmış. Ortak yaşam zeminlerini tamamen ortadan kaldıracak kadar gelecek açısından tehlikeli bir düzey var. Başta Kürtler olmak üzere, birlikte yaşanılan hiçbir halk, etnik ve inanç grubu Türklüğün duygu hallerine dahil olmak zorunda değil. Bunun artık anlaşılması lazım.

* * * 

Kürtlerin kendi gündemleri var. Faşizmin yol verdiği kültürel, siyasal ve fiziki soykırımla mücadele ediyorlar. 31 Mart’tan bu yana alanlardalar. Gaspa, hırsızlığa karşı nöbetteler. 3 Haziran’dan bu yana da Colemerg belediyesinin gasp edilmesine karşı ‘İradeye Saygı Yürüyüşü’ adı altında eylemdeler. Tarihi derslerle, mesajlarla dolu bir yürüyüş. Kendini direnişle yaratan, ayakta tutan ve var eden bir halk haline gelen Kürtler, nasıl yaşanılması gerektiğini öğrendiği kadar öğretmeye de devam ediyor. Demokratik değerler üzerinden yükseltmeye çalışıyorlar hayatı. Direnişin yaşam ve insana kattığı değer ve anlamı bu çağın faşist tüm kötülüklerine karşı büyütmeye çalışıyorlar. Meşakkatli ve zorlu bir yürüyüş olsa da bu, yine bedelleri ağır olsa da kazanacaklarına dair inançları güçlü. Bu yüzden yürümeye devam ediyorlar. Ama daha da çoğalmalılar. Çünkü sınır tanımayan bir Kürt düşmanlığı var. Buna karşı varlığını korumak ve özgürlüğünü savunmak tarihi bir sorumluluk ve her yaştan Kürt’ün sahiplenmesi gereken bir görev.

Mevcut faşist iktidar Kürtlere karşı düşmanlığı her alanda körüklemek ve yaygınlaştırmak için her yola başvuruyor. Kürtlere karşı nefret yaygınlaştırılıyor. Kürtlerin Kurdistan’ın herhangi bir parçasında statü sahibi olmaması ve varlığını garanti altına almaması için sürekli saldırıyor. İşgali derinleştiriyor. Başur Kurdistan ve Rojava’da büyük bedellerle elde edilen statünün ortadan kaldırılması için her türlü ittifaka, yola baş vuruyor. Faşist Türk devlet rejiminin tüm çabası bunun için. Esad ile yeniden bir araya gelme çabası bu planın en büyük parçası.

Bu saldırı konsepti, inkar ve imha planına karşı her alanda ve her parçada birleşmek, birliği güçlendirmek ve kenetlenmek Kürtler açısından kaçınılmaz. Varlığını savunmak ve korumanın da yegane yolu birlik. Bu yüzden direnenler hissedilmeli, sahiplenilmeli ve asla yalnız bırakılmamalı. Kürtlerin özgür yaşamını direnişten başka garanti altına alabilecek yol yok…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.