Makbule, Hanife ve Hatice Ana ne yaptı size?
Rojbin EKİN yazdı —
- Makbule Ana HDP’li bir kadını tedavi etmekten, Hanife Ana Dağlıca baskınını koordine etmekten ve Hatice Ana da cezaevinde olan kızına para göndermekten yargılanıyor.
Türk devleti, yargı ve hukukuyla son günlerde büyük bir başarıya daha imza attı. Başarı listesinde sırayı da kimseye kaptırmıyor. Hiçbir dünya ülkesi özellikle söz konusu, ‘insan hakları, düşünce özgürlüğü, demokrasi, eşitlik ve adalet’ olunca Türkiye devleti ile yarışamaz! Örnek ülke olma yolunda tam hız ilerliyor. Bu konuda birinciliği de kimseye kaptırmayacak bir devlet geleneğine sahip. Gelenin gideni arattığı, gidenin de ruhuna rahmet okutulan biricik ülkedir Türkiye! İnsan hakları ve demokrasi alanında ve özellikle Kürt halkına karşı tutumunda yaptıklarıyla ne kadar övünürse azdır.
Bölünme, bayrak, ezan hassasiyetleri, bu hassasiyet üzerinden gelişen icraatları ‘takdire şayan’ gerçekten. Bölünme korkuları üzerinden inşa ettikleri toplumsal zihniyet ve devlet yapılanması Türkiye’yi güçlü bir geleceğe taşırıyor ve bu ‘ulu’ devletin alnı arşa değiyor artık. Yaptıkları yere göğe sığmıyor. Kabuğundan taşmanın harikulade örneği adeta.
İnsan ne diyeceğini bilemiyor. O övünç cümleleri elbette ironi. İyilik, başarı ve takdire değecekler bağlamında maalesef söz konusu Türk devlet geleneği olunca ancak ironi yapabiliyor insan.
Yedisinden yetmişine, kundaktakinden mezarda olanına ve hastasına kadar herkes ile savaş halinde Türk devleti. Devletin bölünmez bütünlüğü Türkiye’de iktidar olan, iktidara gelen her güce göre sınır değiştiriyor. Ülkenin bölünmez bütünlüğü, ‘lider’ olanın benimsediği ideoloji, inşa etmeye çalıştığı toplum, iktidar gerçeği ve sistem sınırlarında seyretmeli. İktidar olan her şahsın ideolojik yaklaşımına göre, toplum ve devlet anlayışına göre değişkenlik arz eden bu durum, bir tek konuda şaşmaz. Tam 100 yıldır taviz vermedikleri bir gerçek var; Kürt düşmanlığı.
Bunu hatırlatırken bile kurduğumuz cümleler birbirinin tekrarı. Çünkü kurulan bu zulüm düzeninde gıdım değişim yok. Türkiye’de insanlar her sabah kendisini şok eden acımasız gerçeklere uyanıyor. Günlerdir bu gerçek karşısında redleri olan, vicdan sahibi insan ve kurumların gündeminden düşmüyor 82 yaşındaki Makbule Ana. Yüzde 61 engelli Makbule Özer geçtiğimiz günlerde “Türk devletinin bölünmez bütünlüğüne” karşı işlemiş olduğu suçtan ötürü ikinci kez cezaevine konuldu. Örgüte yardım ve yataklıktan 2 ay 6 gün cezaevinde kalacak. Kendisine isnat edilen suç, Türk devletine göre ‘teröre yardım ve yataklık’ ama aslında şifacı olması. Makbule Ana ile aynı durumda olan yüzlerce yaşlı ve ağır hasta tutsak var. Yüzde 99 engelli yönetmen Çayan Demirel, yüzde 93 engeli 81 yaşındaki Abdulalim Kaya, 9 kez anjiyo olmuş, KOAH, şeker hastalığı olan 78 yaşındaki Hanife Arslan, 75 yaşındaki Hatice Yıldız sadece birkaçı. İnsan Hakları Derneği’nin hasta tutsaklara dair 2022 yılında yayınlamış olduğu rapora göre 651 ağır olmak üzere Türkiye cezaevlerinde 1517 hasta tutsak bulunuyor. 2022’den 2023 yılının ilk beş ayına kadar 94 kişi cezaevinde yaşamını yitirdi.
Makbule Ana HDP’li bir kadını tedavi etmekten, Hanife Ana Dağlıca baskınını koordine etmekten ve Hatice Ana da cezaevinde olan kızına para göndermekten yargılanıyor. Mevcut tablo karşısında susmayan, direnen ve gerçeği haykırmaktan korkmayan önemli bir direniş cephesi var. Bu direniş cephesi Türkiye’deki faşizmi, ırkçılığı, şovenizmi teşhir ediyor ve frenliyor. Elbette inşa ettiği değerler var. Bu değerleri Türkiye’de toplumsallaştırmaya ve mevcut sistemi de bu değerler üzerinden oluşturma mücadelesini sürdürüyor. Türkiyeli sol, sosyalist, demokrat çevrelerin de katıldığı bu direniş cephesi, Kürt halkının 100 yıldır büyük bedeller ödeyerek oluşturduğu bir cephe. Türk devlet faşizminin insanlık dışı uygulamalarına bu cepheden doğru yükselen sesler, gösterilen tepki ve tutum, Türkiye’nin Ana Muhalefet partisi olanlarına da yetersiz ve eksik de olsa bir şeyler söylettiriyor. Ama ortaya konulan tepki ne yazık ki “terör örgütünü güçlendirir, taban yapar” kaygısı ifade edilerek söyleniyor. Mevcut faşist iktidarın bugün yaptıkları kadar gelecek açısından tehlikeli. Demokratik, eşit ve özgür bir Türkiye bu anlayışa sahip olanlar tarafından inşa edilemez. ‘Terörü güçlendirir’ hatırlatması yapılarak adalet talep edilemez. Bu cümleyi kuranlar, zaten bir potansiyelin olduğuna işaret ediyor. Kürtler, Türkiye’nin hep potansiyel terörist gücü olarak tanımlandı. Varlık ve özgürlük mücadeleleri bu minvalde ele alındı. Türkiye’nin özgür, eşit ve adil bir ülke olması gerektiği üzerine sözler kuracaksan, bu konuda mücadele ettiğini iddia edeceksen, eşitlik ve adalet talep edeceksen öncelikle bu ele alış ve anlayışta bir düzeltmeye gideceksin. Ergenekonculara özgürlük talep eden Kemalist ‘aydın ve demokratlar’ ne zaman Makbule, Hanife ve Hatice Anaya da özgürlük talep etse belki o zaman Türkiye’de herkes eşitlenecek ve gerçekten Türkiye demokrasi yolunda ilerleyen bir ülke olacak.