JIN TV neden hedef alındı?
Rojbin EKİN yazdı —
- Rojava’ya yönelik devam eden saldırıların son hedefi, JIN TV’nin bölgede çalışan ekibi oldu. Faşizmi geriletmenin, yenmenin ve başarmanın yemini bu olmalı hepimiz açısından. Susmayacağız, diz çökmeyeceğiz…
Rojava’ya yönelik devam eden saldırıların son hedefi, JIN TV’nin bölgede çalışan ekibi oldu. Soykırımcı zihniyet hiçbir ayrım yapmadan saldırıyor. Kadın, çocuk ve her meslekten insanlar Rojava’da zalimce hedefleniyor. İnsanların haber alma hakkını savunan, bunun için hayatı dahil her bedeli göze alan gazetecilerin bu şekilde hedeflenmesi de bölgede ilk değil. Artık şaşırmıyoruz, ‘bunu da yaptılar’ demiyoruz. Çünkü insan aklının sınırlarını zorlayabilecek her türlü vahşete, zulme tanıklık ettik, ediyoruz. Vahşetin günlük üreticileri hiçbir ayrım gözetmiyor. Soykırım planı neyi gerektiriyorsa ona göre hareket ediyor.
Neden JIN TV hedef olarak seçildi? Soykırım saldırılarının ilk hedefinin kadınlar olduğu biliniyor. Bunun için verilebilecek örnekler de çokça. JIN TV de bu yüzden özel olarak seçilip hedeflendi. Sadece bölgede değil, dünya genelinde kadınların bilinen tek televizyon kanalı. Her konuda farkındalık yarattığı, kadının-insanın ve doğanın yaşam hakkını savunduğu için, tüm iletişim alanlarında kadın temsiliyetinin artırılması, toplumu ilgilendiren tüm konularda öncelikle kadınları referans aldığı için, kadının insan haklarına dikkat çektiği için, mikrofonunu tüm dezavantajlılara uzattığı için, kadını sadece medyada değil, hayatın her alanında nesnelleştiren ve obje haline getiren akla ve zihniyete karşı mücadele ettiği için, erkek egemen iktidar medyasının imgesizi olan, imgesizleştirilen kadın gerçeğini kadın lehine değiştirmeye çalıştığı için, erkek egemen gericiliğin, iktidarın ürettiği şiddeti deşifre ve teşhir ettiği için, kadınların her alanda hayatın öznesi olduğunu ve özgürlüğü savunduğu için hedeflendi.
İşgalci Türk devlet rejimine göre bu kriterlerde yayıncılık yapan bir yayın kuruluşu olsa olsa ‘terörist’ ve ‘bölücü’ olabilir. ‘Devletin bölünmez bütünlüğüne’ karşı silahlı bir örgüt ya da gruptan daha fazla tehlikelidir. Bu yüzden bulunduğu, görüldüğü her yerde hedeflenmelidir. Destekleyenleri de, sempati duyanları da aynı şekilde ‘cezalandırılmalıdır’. Kaldı ki daha önce bunu da yaptılar. Her alanda iyi içerikler üreten, yayıncılığıyla fark yaratan JIN TV, ‘Yeşil Pencere’ programıyla da doğa kırımına, talanına karşı duyarlılık ve farkındalık yaratıyor. İktidarın daha fazla rant alanı oluşturmak için giriştiği doğa talanına karşı tepki gösteren kadınların sesini duyurduğu için, insan hayatı kadar doğayı da önemsediği için ‘terörist’ ilan edildi. Bu yüzden Türk devlet rejiminin JIN TV için belirlemiş olduğu ‘terörist’ tanımının dışına kimse çıkamaz. Kimse ürettiklerini taktir edemez. Çünkü dilini, kültürünü ve kimliğini yasakladığı Kürtler gibi, Türkiye’deki diğer tüm farklı kimlikler gibi o da suçlu. Hak talep edemez, savunamaz, direnemez, kendisini hiçbir biçimde örgütleyemez. Mimar Emre Madran Basın Ödülleri kapsamında Uluslararası Televizyon Haberciliği dalında 2021 yılında JIN TV’ye verilen ödül de cezalandırıldı. Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin tüm yöneticilerine ‘terörü’ destekledikleri suçlamasıyla dava açıldı. Bu faşist rejimin bu yüzden artık yaptığı hiçbir şeye şaşırmıyoruz. Ama alışmalı mıyız? Asıl durmamız gereken nokta burası. Durup da düşünmemiz gereken yer burası. Alışmalı mıyız? Kabullenmeli miyiz?
TV emekçisi ve çalışanı Necmedin Feysel’i sonsuzluğa uğurlayan arkadaşları tören esnasında şu sözü verdiler; “Bizi susturamayacaksınız, diz çökmeyeceğiz.”
Faşizmi geriletmenin, yenmenin ve başarmanın yemini bu olmalı hepimiz açısından. Susmayacağız, diz çökmeyeceğiz… JIN TV’yi daha çok sahiplenmeliyiz.
Peki ne yapacağız bundan sonra?
Elbette kadın özgürlüğü için kesintisiz mücadele edilmesi gerektiğine dikkat çekmek için, dayanışmayı daha da büyütmek için, ‘erk’ kavramının yaşamsal alandan tümden çıkmasını hedeflemek için, kadının nesne konumunu değiştirmek ve eşitlemek için, kapitalist sistemin kadını parçalayan ve kendisi olmasını engelleyen tüm politikalarına karşı, tüm canlı varlıklara saygıyı temel ilke edinmek için JIN TV ile birlikte daha çok çalışacağız. JIN TV’nin yayın politikasının öğrettiği gibi sınırlara takılmadan, etnik yapı, inanç ve renk ayrımı gözetmeden kadınların ve ezilen halkların sesi olmayı ilke bilerek üreteceğiz. Hakikatin izini süren JIN TV’nin dünya kadınları arasında köprü olma hedefinin parçası olacağız. Yaşama, topluma nüfuz etmesini istediğimiz iyiliğin, güzelliğin, eşitliğin, barışın ve özgürlüğün renklerini JIN TV ile birlikte serpiştirmeye devam edeceğiz. Ve bu faşist, soykırımcı sistemin yenilmesi için mücadele edenlerin, direnenlerin tarafında olmayı, sesi olmayı sürdüreceğiz…