Katile 'katil' demek

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Katil, şimdi Kürtleri bitirmek üzere Irak ve Suriye'yi işgale hazırlanıyor. Ne yaparsa yapsın Newroz alanları gösteriyor ki; Kürtlerin pâyimâlı artık imkansız. Kürtleri hiçbir güç tutamaz.

'Türk' Recep Tayyip, bir süredir “Türk'e Türk propagandası” tertibinden ortalıkta fink atıyor ve hızını alamayınca, yüksek perdeden naralanıyor: “Katile, katil diyeceğiz!..”

Ne güzel. Katile elbette 'katil' demek gerek. Kürtler, yüz yıldır katillerinin yüzüne bunu haykırıyor ama bu müthiş Türk, anlamıyor. Ona buna saldırmakla, alnındaki katil damgası silinecek sanıyor. Başkalarının yazıp ekrana yüklediği metinleri okuyarak, İsrail ve liderlerine 'katil' derken kendini ak pak göstermeye çalışıyor ama işlediği insanlık suçlarının farkında değil. Halbuki kendini tarif ediyor, çünkü elleri ve yüzü kan içinde. Buna rağmen dedesi daha bu topraklara gelip din değiştirmeden önce işlenenleri dahil, yüz yıllık suçları da sahipleniyor. O suçlar ki; her biri birer soykırım...

Tabii ki İsrailliler, derhal “al seyrele” diyerek, yüzüne ayna tuttu. Aynada soykırım kurbanlarının kanı foşurduyordu. Feryad û figanlar burgaçlanıyor, Kurdistan yanıyordu. Onun devri dönemine varıp baktığımızda, tarih “ört ki ölem” diye yalvarıyordu. Kürtler, bu çağda, kadim çağ kölelerinin kaderini paylaşıyordu; öldürülmeleri 'mavi kanlı Türk'e serbestti.

Recep Erdoğan rejimi, kendisinden önce etrafa saçılan kanlı pislikler ve her türlü suçu temizlemekle de görevli kılınmıştı. Topluca ya da tek tek kurşunlanmış, diri diri yakılarak işlenmiş cinayetin faili katilleri, mahkeme kararıyla aklayıp paklamaya başlamıştı. Herhangi bir mahkeme kararı olmadan, emirle yakılan 4 bin Kürt köyünün suçluları 'vatan kurtaran şaban' sayıldı. O arada Kürtlerın seçilmiş temsilcisi Selahattin Demirtaş ve kadın, erkek çalışma arkadaşları, yine emir üzere eski çağların köle lideri misali hapse atıldı. Roboskî'de tasarlanıp inceden inceye planlanarak gerçekleştirilen katliamın faillerine soru bile sorulmadı. Recep Erdoğan, onları kutladıktan sonra baş failleri yüksek makamlarla ödüllendirdi. Kürtleri barış anlaşması görüşmeleriyle oyalayıp aylar süren yığınaktan sonra 10 şehri kuşatarak binlerce kişi katleden katiller, 'kurtarıcı' olarak ödüllendirildi.

1800’ler Amerikasında, yürürlüğe konan kelle avcılığı, sisteme dahil edildi. Mayfa, asker, polis, MİT dörtgenindeki çetecilik lağvedilerek, o tarihe kadar daha çok muhaliflerin izini sürmek ve fişlemekle görevli olan MİT, tek yetkili kelle avcısı yapıldı. Dünyanın dört bir yanına dağılmış Kürtlerin avı başladı.  Suriye ve Irak toprakları bunlara avlak oldu. Hedef aldıkları Kürt liderleri, havadan ve tetikçileri eliyle yerde katletmeye başladılar. Türk devleti, artık ilan edilmiş hayduttu. Utanma yok, ülkelerin bağımsızlık dokunulmazlığını bilmiyorlardı.

Bunlar, Irak ve Suriye'de de vahşi işgalciydi. Yerli halkı sürüp topraklarına DAİŞ'lileri yerleştiriyor, onlardan ordular kurup kiralık asker olarak kullanıyordu.

Yerli iş birlikçileri kullanarak, içeriye dalıp nokta atışlarıyla cinayetler işliyor; işinde, uğraşında olan sivil, savunmasız insanları katlediyor; yaşama alanları, su depoları, buğday silolarını bombalıyor; insan kaçırıyorlardı. Daha geçen hafta Silêmanî'de masum bir kadını katlettiler ve günler boyu zaferlerini kutladılar.

Kürtlerin kanı, katiline mübahmış gibi dünyaca seyrediliyor. “Beyni sarsık, ruhu sarsak” olduğu için suçtan mübah gibi sessizce izleniyor. Bir zamanlar Hitler’i ve Saddam'ı seyrettikleri gibi...

Katil, şimdi Kürtleri bitirmek üzere Irak ve Suriye'yi işgale hazırlanıyor. Ne yaparsa yapsın Kürt yurtseverliğinin bir kere daha ayaklandığı son Newroz alanları gösteriyor ki; Kürtlerin pâyimâlı artık imkansız. Kürtleri artık hiçbir güç tutamaz. Bu bir gerçek.

Susup katili uzaktan seyredenler düşünsün. Hedeflerden biri de onların çıkar damarları...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.