Ortadoğu’nun yükselen gücü Kürtlerdir
Cafer TAR yazdı —
- Eskiden Ortadoğu’da Filistin sorunu çözülmeden hiçbir sorun çözülmez denilirdi; fakat şimdi bu ilişki değişti. Artık Ortadoğu için genel doğru “Kürt Sorunu çözülmeden hiçbir sorun çözülmez!” olmuştur.
Geçen haftanın en önemli gündemi hiç kuşkusuz Kürt gerillalarının Ankara’da gerçekleştirdiği fedai eylemi olmuştur. Bu eylemden sonra yaşananlar söz konusu eylemin artıcılarıdır.
Bu eylemle Kürt gerillası sadece Türkiye’ye değil, bölgede var olan bütün güçlere “bu bölgede hiç kimse Kürtleri yok sayarak var olamaz!” mesajı vermiştir. Gerçekten de öyledir, yüzyıldır yok sayılmaya çalışılan Kürtlük artık vardır ve kim kiminle hangi anlaşmayı yaparsa yapsın var olmaya da devam edecektir.
Kimi zaman tıpkı diğer halklar gibi Kürtlerin de diplomasisi olacaktır; fakat Kürtler binlerce yıldır bu coğrafyada yaşıyorlar, en zor koşullarda var olmayı başardılar, bundan sonra da başka hiçbir gücün desteği olmasa da kendi öz güçleri ile var olmaya devam edeceklerinden kimsenin kuşkusu olmamalıdır.
Türkiye özellikle son yıllarda geliştirdiği savaş teknikleri ile övünüyor; Kürt gerillalarına karşı modern teknik kullanarak yoğun bir saldırı kampanyası sürdürüyor. Elinde olan teknik yetmiyor, ayrıca kimi yerli işbirlikçileri adeta mayın eşeği olarak saha sürüyor.
Uzun bir süredir Türkiye’de nispeten askeri anlamda bir sessizlik vardı; birçok insan bunun Türkiye’nin Kürt gerillasına karşı geliştirdiği teknik nedeniyle olduğunu düşünüyordu. Halbuki Türk tarafı aynı tekniği Güney Kurdistan’da kullanıyor.
Neredeyse üç yıldır KDP’yi de arkasına alan Türkiye uluslararası savaş hukukuna göre kullanımı yasak olan kimyasal silahlar ve kimi zaman taktik nükleer silahlar kullanmasına rağmen gerilla güçlerine karşı bir türlü sonuç alamıyor.
“Öyleyse Güney Kurdistan’da Türk ordusunu üç yıldır boşa çıkaran Kürt gerillası Kuzey Kurdistan’da neden aynı şeyi yapmasın?”
Bunun aslında herkesin gözünün önünde olan bir cevabı var; fakat devletin kirli propagandası bazı insanların gözünü kör ettiği için göremiyorlar. Kimilerinin ise zaten gönül gözü kör olmuş; bu çevreler ise zalimlerle aynı ruh hali içerisindedirler.
Kürt Özgürlük Hareketi yaşadığı bütün zorluklara rağmen Türkiye halklarına demokrasi ve özgürlükleri birlikte gerçekleştirme ve Türkiye demokrasisine şans verme anlamında yoğun bir fedakârlık sürecine girdi.
Hiçbir şey beklemeden yerel seçimlerde AKP/MHP faşizmine karşı muhalefetin adaylarını destekledi, genel seçimlerde ilkeler üzerinden bir tutum alarak siyasetin “al/ver” ikileminin dışında durdu. Toplumsal olarak karşılığı çok zayıf olan sol kesimleri kendi listelerinden aday göstererek siyaseten önlerini açtı.
Fakat bunca çabaya rağmen Türkiye’de faşizm devletin bütün kurumlarının ve muhalefet içerisinde konumlanmış kripto faşistlerin el birliği yapması nedeniyle iktidarını sürdürmeye devam etti. Bu noktada sadece Kürtler değil, anti faşist mücadeleye inanan bütün çevreler için öz savunmayı güçlendirmekten başka bir seçenek kalmamıştır.
Faşizme karşı aktif mücadele etmek sadece Kürtlerin değil, her milletten bütün yurtseverlerin görevidir. Bu noktada herkes üzerine düşen görevi yapmalıdır.
Gelinen noktada bizim kamuoyumuzun en çok ilgilendiği konu ABD’nin bir Türk SİHA’sını Suriye’de düşürmesi sonrasında ABD/Kürt ve ABD/Türk ilişkilerinin bundan sonra nasıl bir seyir izleyeceğidir. Kimi insanlar ABD’nin bir vade sonra Kürtleri Suriye sahasında yalnız bırakacağı yönünde kaygılar taşıyorlar. Tamamen haksız olduklarını söyleyemem; çünkü Kürt tarihi bunun sayısız örneği ile dolu.
Fakat burada geçmişten farklı özel bir durum var; daha öncesinde Kürtlerin, bütün inanç grupları ve toplumsal kesimleri ile yoğun ilişkiler kurmuş, dört parçada örgütlü, ideolojik olarak en üst düzeyde donanımlı, güçlü bir tarih bilincine sahip, Ortadoğu ve dünya siyasetinde bu kadar deneyimli kadroları ve yarım asırlık savaş tecrübesi olan örgütü yoktu.
Yukarda ifade ettiğimiz örgütü ile bütünleşmiş halk gerçekliğini bölgeye ilgisi olan bütün çevreler görüyor ve bu gerçekliği bölgeye ilişkin politika belirlerken dikkate alıyorlar. Eskiden Ortadoğu’da Filistin sorunu çözülmeden hiçbir sorun çözülmez denilirdi; fakat şimdi bu ilişki değişti. Artık Ortadoğu için genel doğru “Kürt Sorunu çözülmeden hiçbir sorun çözülmez!” olmuştur.
ABD Kürtler için Ortadoğu’ya gelmedi; fakat geldiğimiz noktada Kürtler olmadan Ortadoğu’da etkili olamaz. Kürtlerin olmadığı bir durumda Kürtlerin boşluğunu ya DAİŞ, ya da İran doldurur. Ve bu noktada Türkiye’nin yapabileceği hiçbir şey yok; Türkiye; Rusya ve İran’la geliştirdiği ilişkiler nedeniyle ABD için bu bölgede uygun bir partner değil. Aksine Türkiye ile ilişkiler bölgede ABD’yi tecrit eder.
Ayrıca Türkiye ile bölgede cihatçı yapılarla mücadele etmenin de olanağı yok; bu noktada Türkiye ne ABD ne de Esad rejimi ile uzun vadeli bir çalışma sürdüremez. Kürtler mevcut örgütlü ve kimseyi dışlamayan ideolojik/politik yapıları ile bölgede hem Şii hem de Sünni gericiliğine karşı önemli bir bariyer görevi görüyorlar, aklı olan ve bölgede demokrasinin biraz olsun gelişiminden yana olan hiç kimse Kürtlerin tasfiyesini istemez.