Soykırım ve vatansızlaştırma
Ziya ULUSOY yazdı —
- Netanyahu, Hitler’in küçük çaplı versiyonu olarak soykırımcı savaş dramını yaşatıyor. Gazze’yi “güvenlik alanı” ilanıyla Filistinlilerden “temizlemek” hedefini güdüyor.
Netanyahu liderliğindeki faşist koalisyonun Gazze soykırımında yaklaşık 11.500‘ü çocuk olmak üzere katlettiği sivil sayısı 30 bin insanı buldu.
Siyonist savaş makinası, “Ramazan’da ateşkeş yapılacağı” ön haberi Biden tarafından “müjde”lenirken bile, gıda yardımı bekleyen Gazzelileri vurarak kitlesel katliamdan çekinmedi.
Siyonist ve dini sömürgeci çete, Ramazan’da ateşkese ikna edilse de, savaşı hedeflerine varıncaya değin sürdürecek görünüyor. Gazze’yi tamamen Filistinlilerden “temizleyerek”, sömürgeciliğine “güvenlik alanı”nı Gazze’yi içine alacak sınıra ulaştırmak istiyor.
Hitler faşizmi, Doğu’ya sömürgeci savaşına Alman halkından destek almak için “Almanların hayat alanı” şiarıyla gerekçelendirerek soykırımcı savaşı yürütmüştü. "Asyalı barbar Bolşevizmi yok etmek" şiarıyla, burjuva dünyanın ve etkisindekilerin tam desteğini alma propagandasını savaşla birlikte sürdürmüştü. Faşist komutanları “bu ırk savaşıdır” şiarıyla soykırımı gerçekleştirmişlerdi.
Şimdi Netanyahu, Hitler’in küçük çaplı versiyonu olarak soykırımcı savaş dramını yaşatıyor. Gazze’yi “güvenlik alanı” ilanıyla Filistinlilerden “temizlemek” hedefini güdüyor.
Efendisi ABD emperyalistleri, sivil halkın katledilmesine timsah gözyaşı misali “vahim” lafları örtüsü altında, yoğun silah yardımları yanısıra ABD- İngiltere savaş gemileriyle doğrudan destek veriyor.
ABD, Batılı emperyalistler ve siyonist savaş şefi Gallant, Netanyahu çetesinin dünya halkları üzerinde yarattığı tepkiyi hafifletmek için ‘Gazze’yi Gazzeliler yönetecek’ sözünü mırıldanıyorlar.
Fakat tümü de soykırımda birleşiyor. Amaçları, Filistinlileri soykırımla olabildiğince yıldırmak, direnen güçlere bir daha destek ve kadro vermesinden “dehşet ve korkuyla” vazgeçirmek. Ardından muhtemelen Gazzelileri İsrail askerleriyle ve polisiyle hapsettiği açık cezaevine dönüştürmek. Askeri-polisiye yetkinin tamamen siyonist sömürgecilikte olduğu sözümona “sivil yönetim” Erdoğan’ın yaptığına benzer ama Filistinli “kayyum” atamak.
Dünyanın değilse de bölgenin bütün iri kıyım gerici ve faşist yöneticileri, siyonizmin soykırımından cesaret ve örnek alıyor. Erdoğan-Bahçeli çetesi, Gazze savaşının 3. gününde Rojava-Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin alanlarına altyapıyı imha eden savaş bombardımanı yapmış, sonrasında yeniden tekrarlamıştı. Kurdistan Bölge yöneticilerine ve Irak Hükümeti’ne Fidan’ı göndererek ve savaş tehdidi altında, yeni ve daha büyük çaplı bir savaşı Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı bahar aylarında başlatmaya çalışıyor.
Erdoğan-Bahçeli çetesi, işgalci savaş saldırılarına, Netanyahu gibi “güvenlik alanı yaratma” gerekçesini burjuva dünyada ve halklar arasında sömürgeci işgal savaşını meşrulaştırma gerekçesi olarak kullanıyor. Üstelik Netanyahu’dan avantajlı olarak işgal alanlarına destek kolonu yerleştirmek için elinde bolca nüfus da var.
İran Molla yönetimi Güney Kurdistan’a füzeli saldırılarını savaş sırasında artırdı, devam ettireceğini ilan etti.
Irak yönetimi, Erdoğan faşizminin görevlileriyle ne üzerine anlaştığı henüz açığa çıkmasa da, Kurdistan bölgesine askeri sevkiyatı artırdı.
Erdoğan faşizmi, Gazzeliler için timsah gözyaşları döker ve mitingler düzenlerken pervasız riyakârlık sergiliyor. “AHİM ve AYM kararları”nı takmadığı, Kürtlere karşı kimyasal savaş suçları işlediği, sömürgeci kayyum pratiğiyle siyonistlere örnek olduğu halde, La Haye’deki Adalet Mahkemesi’nde İsrail’in “hukuksuz savaş” müdahalesinde bulunacak denli ikiyüzlü. Aynı zamanda Siyonist yönetimle ekonomik işbirliğini artırmaya devam ederek, siyasi işbirliğini sürdürerek riyakârlığını utanmazlık düzeyine yükseltiyor.
Siyonist sömürgeciliğin Gazzelilere soykırımı, bölge ve dünyada kapitalist ve emperyalist devletlerin savaş niyetlerini cesaretlendirdiyse de, dünya halklarında savaş karşıtı endişeyi, barış özlemini artırıyor.
İşgalci ve paylaşımcı savaşlara karşı halkların endişelerini mücadeleye dönüştürerek, yükselen şovenizm ve faşizme karşı enternasyonal dayanışmayı ve devrimci hareketi geliştirmek, devrimci güçlerin bu yolla da halk desteğini güçlendirerek savaş kaynağı iktidarları yıkacak mücadelede güçleri büyütmek. halklar arası barışın tek güvenceli yoludur.