Bir yangın aynasında bölge gerçeği

Cihan DENİZ yazdı —

  • Son seçimlerde Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı seçilen Serra Bucak, onlarca usulsüzlük, yolsuzluk iddiaları ile gündeme gelen 8 yıllık kayyum döneminde itfaiye için tek kuruş yatırım yapılmadığını söyleyerek aslında bu sistemin özetini yapmaktadır. 8 yılda itfaiyeye yatırım için harcanmayan para nereye gitmiştir?

Diyarbakır-Mardin sınırında başlayan, ve kısa sürede yayılarak Diyarbakır’ın Çınar ve Mardin’in Mazıdağ ilçelerinde onlarca köyü etkisine alan yangında 15 kişi ve sayısını tam olarak bilemediğimiz yüzlerce hayvan yaşamını yitirdi. Yangınlar coğrafyanın ekolojisi üzerinde belki onlarca yıl tamamen silinemeyecek etkiler yaptı.

Yangın sonrasında iktidar ve özellikle sorumluluğu olan kurumlar, suçüstü yakalanmış birinin paniğiyle, suçu üzerinden atmak için bir çarpıtma yarışına girdiler. Utanmadan, sıkılmadan yangının sorumluluğunu yangınlarda canını, hayvanlarını, evini kaybeden köylülerin üzerine yıkmaya çalıştılar. Onlara göre yangınlar, anız yakan köylülerin dikkatsizliği sonucu başlamış; kendilerinin bu yangınlarda ne kusur ne de sorumluluğu yokmuş.

Ama yalancıların mumu yatsıya kadar bile yanmadı. Meslek örgütleri tarafından hazırlanan rapor, yangınların iddia edildiği gibi, köylülerin anız yakması sonucu değil elektik hatlarından kaynaklandığını ortaya koydu. En baş sorumlu gerekli bakımları yapmayan, tedbirleri almayan elektrik dağıtım kurumudur. Buna rağmen, günümüz dünyasında temel ve vazgeçilemez bir hak olması gereken elektriği bölge halkına ulaştırmaktan ziyade, coğrafyanın kaynaklarını kullanıp halkın ama özellikle de tarımla uğraşanların üzerine çöküp onları adeta nefes alamaz hale getiren kurum, arkasında iktidar desteğine de güvenerek, hala aynı yalanda ısrar etmekte, yangının gerçek nedenini ortaya çıkaran meslek örgütlerini, yangın nasıl başladığını gören görgü tanıklarını tehdit etmektedir. Devletin resmi haber ajansı da hala yangından “anız yangını” diye bahsederek bu çarpıtmanın bir parçası olmaya devam etmektedir.

Yangının çıkışı kadar yangına “müdahale” de sistem gerçeğini bir kez daha tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi. En ufak bir durumda bile onlarca helikopterin, insanlı-insansız uçağın havalandığı, polisin ve askerin seferber edildiği bir coğrafyada, tek bir uçağın ya da helikopterin havalanmaması, çok büyük bir alana yayılan yangına asıl olarak orada yaşayanların ve belediyelerin imkanları ile müdahale edilmiş olması, iktidarın Kürtlere ve bölge halklarına bakışından bağımsız düşünülemez.

Aynı şekilde, yangına müdahalede belediyelerin yaşadığı sorunlar ve eksiklikler de bir başka bölge gerçeği ile ne anlama geldiğini bir kez daha yüzümüze çarptı. Tüm yaşananlar, bölgede sekiz yıla yakın bir süre kesintisiz devam eden “kayyum” gerçeğinden, “kayyum” adı altında bölge halklarına dayatılan rejimden bağımsız düşünülemez. Çok açıktır ki “kayyum” sadece siyasi bir hamle değildir. Diğer bir ifade ile kayyum sadece toplum iradesinin gasp edilmesi, merkezi idarenin yerele dayatılması anlamına gelmemektedir.

Bu yanın dışında “kayyum” rejiminin kendi ekonomi politiği vardır. “Kayyum” rejimi, aynı zamanda halklara ait kaynakların iktidar yandaşlarının zengin edilmesi adına gasp edilerek, onlara transfer edilmesi demektir. Diğer bir ifadeyle, iktidar yandaşlarının iddia ettiği gibi “kayyum” rejimi belediye kaynaklarının “rasyonel” bir şekilde topluma “hizmet” için harcanması değil tersine halkın sorunları zerre düşünülmeden, seçimden bir gün önce kesilen on binlerce liralık kuruyemiş faturalarından da, kayyumların kendileri için yaptırdığı saray özentisi makam odalarından da görüleceği gibi, olabilecek en irrasyonel biçimde sadece birilerinin cebini doldurmak için harcanmasıdır.

Son seçimlerde Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı seçilen Serra Bucak, onlarca usulsüzlük, yolsuzluk iddiaları ile gündeme gelen 8 yıllık kayyum döneminde itfaiye için tek kuruş yatırım yapılmadığını söyleyerek aslında bu sistemin özetini yapmaktadır. 8 yılda itfaiyeye yatırım için harcanmayan para nereye gitmiştir?

Sonuç olarak, bu yangın bize bir kez daha kayyum kaynaklı tahribatların her alanda ne kadar devasa olduğunu, toplum açısından ne kadar büyük tehditler ve riskler barındırdığını gösterdi. Buna karşı yapılması gereken ise bahanelerin ardına saklanmadan, başka bir yerlerden bir şey beklemeden, gerekiyorsa toplum ile el ele kayyum sürecinde çarçur edilen kaynaklardan da fazlasını yaratarak sekiz yıllık süreçte yaşanan geriye gidişi ve ortaya çıkan sorunları da telefi edecek şekilde çalışmaktır.

Ve bu yangın örneğinde, yaşanan felaketin yarattığı sonuçların telafisi için gerekli adımlar derhal atılmalı ve de sorumluların hesap vermesi için tüm toplum ile birlikte gerekli mücadele verilmelidir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.