“Pêşî Berxwedan”
Cihan DENİZ yazdı —
- Nasıl halay çekeceğimize, yaya geçitlerine neyi nasıl yazacağımıza müdahale eden bu kayyum zihniyeti ürünü uygulamalara karşı yapılacak yaşamın her alanında “Pêşî Berxwedan” demektir.
Kürtler bir kez daha iktidarın hukuksuz ve adaletsiz bir saldırı kampanyası ile yüz yüzedir.
Bir yanda, ülkenin dört bir yanında çeşitli tarihlerde yapılan düğenlerde veya açık alanlarda Kürtçe şarkılar eşliğinde halay çekenler iktidar yanlısı troller tarafından sosyal medya üzerinden hedef gösterilmekte ve bu linç kampanyalarının ardından adeta dünyanın en büyük suçluları hedef alınmış gibi özel harekat polislerinin katıldığı ev baskınlarıyla onlarca kişi gözaltına alınmakta, bu operasyonlara ait ve gözaltına alınanların işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldığını da gösteren görüntüler basına servis edilmektedir. Bu görüntülerden görüyoruz ki kimi yerlerde gözaltına alınanlara zorla tüm doksanlar boyunca işkencelere eşlik eden “Ölürüm Türkiye’m” şarkısı dinletilmektedir.
Ama iktidara ve yandaşlarına sorsak kimse Kürtçe şarkılar ile halay çektiği için gözaltına alınmamaktadır. Onlara göre sadece ‘örgüt propagandası yapanlar”, ‘örgüt marşları eşliğinde halay çekenler” gözaltına alınmaktadır Yani sorun Kürtçe değil, sorun çekilen halayların bir zamanlar uydurdukları garabette olduğu gibi “ideolojik halay” olmasıdır. Gözaltına alınanlara zorla dinletilen, “Ölürüm Türkiye’m” ise işkence aracı değil, tüm toplumun dinlediğinde “duygulandığı, yüreğinin kıpır kıpır olduğu” bir şarkıdır.
İktidarın Kürtçe karşısındaki tahammülsüzlüğü bilinmese belki inanan olacak ama her şey o kadar ayan beyan ortada ki, kendilerinin bile inanmadığı bu bahaneler, hayatın sert gerçekliği karşısında tuzla buz olmaktadır. Ne kadar bastırmaya, gizlemeye çalışırsa çalışsın iktidarın Kürtçe karşısındaki tahammülsüzlüğü öyle bir noktadadır ki Meclis’te kendi bakanlarının DEM Partililere saldırı için söylediği Kürtçe “biji” sözü bile tutanaklara bilinmeyen bir dil diye geçerken veya yaya geçitlerine yazılan iki kelime Kürtçe’ye bile tahammül edilemezken bu gözaltıların Kürtçe ile hiç alakası olmadığına inanmak sadece saflık olacaktır.
Diğer yanda ise DEM Partili kimi belediyelerin yaya geçitlerine yazdığı “Pêşî Peya” uyarılarının İçişleri Bakanlığı’nın kararı ile polis eşliğinde silinmesi de son dönem Kürtler üzerindeki saldırı kampanyasının bir diğer yanını oluşturmaktadır.
Yine iktidardakilere sorsak bunun yaya geçitlerine Kürtçe yazılan uyarılar ile bir alakası yoktur. Yapılan sadece İçişleri Bakanlığı’nın 26 Temmuz’da “Karayollarında Trafik İşaretlemeleri” konulu valiliklere gönderdiği yazıda “trafik işaretlerinin standart, anlam, nicelik, niteliklerine ve karayolu uygulama tekniğine aykırı hareket edilemez” şeklindeki yazının hayata geçirilmesidir.
Bununla şunu öğreniyoruz ki bu ülkede standartlar varmış ve bu standartlar iktidarın aklına gelebiliyormuş.
Ama Kürtler söz konusu olduğunda…
Hukuksuzluğun, kuralsızlığın bir kural haline geldiği, bizzat ülkeyi yönetme iddiasında olanların kendilerini başta anayasa olmak üzere her tür kanun ve normun üzerinde gördüğü bir ülkede, standartlar, kurallar, normlar, yasalar, her zaman olduğu gibi, Kürtler söz konusu olduğunda akla gelmektedir. Hiçbir zaman kimsenin aklına gelmeyen kanunlar, normlar, standartlar, kurallar Kürtler söz konusu olduğunda hatırlanmakta ve kırk yararcasına uygulanmaya çalışılmaktadır. Kürtçe kursların açılmasının ilk gündeme geldiği günlerde görevlilerin ellerinde çelik metrelerle kapıların boyunu ve genişliğini ölçtüğü, buldukları en ufak bir eksikliği bahane ederek kursların açılmasını engellemeye çalıştıkları zamanlarda olduğu gibi.
Sonuç olarak, İktidar, hangi bahanenin, hangi gerekçenin ardına saklanmaya çalışırsa çalışsın, resmin tamamı bize asıl derdin Kürtler ve Kürtçe olduğunu göstermektedir.
Ve bir kez daha iktidar ülkenin her alanda içine yuvarlandığı krizlerin ortasında, kaybettiği maddi ve manevi otoritesini, kaybettiği inisiyatifini geri kazanmanın yolunu, her zaman yaptığı gibi, bir kez daha Kürtler üzerindeki baskısını artırmakta, Kürtler üzerinde güç gösterisi yapmakta aramaktadır. Kürtler üzerinden sergileyeceği güç gösterisi ile her alanda ipin ucunu kaçırdığı çok iyi gören topluma yeniden “ben güçlüyüm”, “her şey kontrolüm altında” mesajını vermek istemektedir.
Nasıl halay çekeceğimize, yaya geçitlerine neyi nasıl yazacağımıza müdahale eden bu kayyum zihniyeti ürünü uygulamalara karşı yapılacak yaşamın her alanında “Pêşî Berxwedan” demektir.