Sokak hayvanları değil “insan” sorunu var
Cihan DENİZ yazdı —
- Farklı konularda, farklı sorunlarda, hep bu zihniyetin izlerini görürüz. Yasaklama, cezalandırma, kapatma ve en nihayetinde ortadan kaldırma sorunlar karşısında genel bir iktidar refleksidir bu coğrafyada.
İktidar sokakta yaşamak zorunda bırakılan hayvanlar ile ilgili bir yasa hazırlığı içinde. Basındaki haberlerden ve iktidar destekçilerinin açıklamalarından öğrendiğimiz kadarıyla iktidarın çözümü köpekler başta olmak üzere sokakta yaşayan hayvanları toplama, onları sözde “barınaklara” koyma ve belli bir süre içinde sahiplendirilemeyenleri de “uyutma” şeklinde olacakmış. Tabii burada uyutma derken MHP liderinin “anladığı(?)” gibi gerçek bir uyku, köpeklerin belli bir süre sonra uyanacağı bir uyku kast edilmemektedir. Kast edilen köpeklerin kapatıldıkları sözde barınaklarda öldürülmesidir. “Uyutmak” gibi bir kavramın ardına sığınılarak bu gerçek yumuşatılmak ve normalleştirilmek istenmektedir.
Yani anlayacağımız iktidar inanılmaz zor koşullarda sokaklarda yaşayan hayvanları toplayarak, onları zorla barınaklara kapatarak ve “nihai çözüm” olarak da onları “uyutarak” sorunu çözebileceğinin hesaplarını yapmaktadır. Tıpkı bundan yaklaşık yüz yıl önce İstanbul’daki tüm sokak köpeklerini, ki bunların sayısı 80.000’i bulmaktaydı, toplayıp onları Hayırsız Ada’da ölüme terk eden zihniyet gibi. Aradan geçen bir asırdan fazla zamana rağmen, kullanılan araç ve yöntemlerin farklılaşmasına rağmen, zihniyette zerre bir değişim yok.
Dün köpekleri bir adaya kapatıp onları orada açlıktan ve susuzluktan ölüme terk ederken bugün sözde daha “insancıl” yöntemlerle bunu yapacak olmaları (mevcut haliyle bile sözde hayvan barınaklarının koşulları, oralarda hayvanların maruz kaldıkları ortadayken aslında bu da yalandan, göz boyamadan başka bir şey değil) onları daha “iyi” daha “insancıl” yapmaz. Veya bu onların sorunları çözdükleri anlamına gelmez.
Daha önemlisi, bu zihniyet, sadece bir konuya has, sadece bir konuyla ilgili bir şey değildir. Bu, bu coğrafyada iktidarların tüm hücrelerine kazınmış ve karşılaştıkları her sorunda sergiledikleri zihniyetin bir tezahürüdür. Farklı konularda, farklı sorunlarda, hep bu zihniyetin izlerini görürüz. Yasaklama, cezalandırma, kapatma ve en nihayetinde ortadan kaldırma sorunlar karşısında genel bir iktidar refleksidir bu coğrafyada. Çünkü sorunları muhataplarıyla, konunun uzmanlarıyla diyalog ile çözmeyen bu zihniyete göre sorunlar ancak sorunun muhatapları baskı altına alınarak çözülebilir.
Bu dayatmacı zihniyetin altında ise kapitalist modernitenin bu coğrafyada iyice ucubeleşmiş hali yatmaktadır. Kapitalist modernite her şeyin merkezine insanı koyar. Türcüdür ama bunu tüm insanları kapsayacak şekilde değil, sadece kapitalizmdeki egemen sınıfları, kesimleri kapsayacak şekilde yapar. Çok da gerilere gitmeden, sadece bugün dünya çapında yaşanan acılara baktığımızda, iktidarların “insan” olarak ne kadar küçük bir azınlığı kabul ettiğini görebiliriz. Aynı şekilde, kapitalist modernite, kendi dışındaki dünyaya özne-nesne, kâr-zarar ikilikleri ile bakmaktadır. Kapitalist modernite açısından özne olabilen bir avuç ezen dışındaki her şey, öznenin üstünde her tür tasarruf hakkına sahip olduğu nesne konumundadır. Diğer bir ifade ile dünya üzerindeki her şey insan içindir; insanın kullanımı ve tüketimi için vardır. Ve nesneler olarak onların kendi başlarına bir değerleri yoktur ancak özne için bir kâr yaratabildikleri oranda değerlidir. Kâr zarara dönüştüğü andan itibaren de nesnelerin özne için değeri ortadan kalkmaktadır.
Dolayısıyla da, eğer açık konuşacak olursak, sorunumuz sokak hayvanları değil, “insandır.” Kendini her şeyin merkezine koyan, kendi dışındaki her şeyin kendisi için var olduğuna inanan, kâr ve zarar dışında bir değeri olmayan “insan”, sorunun ta kendisidir. Bunlara göre tehdit bugün sokakta yaşayan hayvanlardır, yarın ise neyin, kimin olacağını kimse bilemez. Ve tarih şunu göstermektedir ki, iktidarlar ötekileştirdikleri, iblisleştirdikleri kesimleri ortadan kaldırarak güçlerini pekiştirmekte ve daha sonra yeni hedeflere yönelmektedirler.
Dolayısıyla da, bugün iktidarın sokak hayvanlarına karşı devreye koymaya hazırlandığı uygulamalara karşı direnmek tüm demokratik siyaset alanının, tüm ezilenlerin ertelenemez bir görevidir. Bunun ilk adımı da, bir zihniyet mücadelesidir. “İnsan” merkezli, özne-nesne ikiliğine dayanan kapitalist modernite zihniyetine karşı özne-nesne ikiliğinin ötesinde olan ve insanı doğanın üstünde değil onun bir parçası olarak gören demokratik modernite zihniyetinin mücadelesini vermektir. Ve bu zihniyet mücadelesi ile de iktidarın hazırlığını yaptığı katliamı durdurmaktır.