Kürt halkı barış ve çözümün adresini gösterdi
Cihan DENİZ yazdı —
- Kürt halkı, Pazar günü tüm tehdit, yasaklama, baskı ve engellemelere rağmen alanlara çıkarak tecridi kabul etmediği mesajını vererek aynı zamanda Kürt Sorunu için barış ve çözüm iradesinin adresini de işaret koymuştur.
Bölge devletlerinin halklar, inançlar, kadınlar, ötekiler ve en genel anlamıyla ezilenler karşında inkârcılıktaki ve insanlığa kan ve gözyaşından başka bir şey getirmemiş ulus- devlet anlayışındaki ısrarı nedeniyle zaten derin bir kaos içinde olan Ortadoğu coğrafyası, İsrail-Filistin arasında son bir yıldır devam etmekte olan ve son süreçte Lübnan ve İran’ı da içine alacak şekilde yayılan çatışmalar ile daha da zorlu ve acı dolu bir sürecin içinden geçmektedir.
Tam da Üçüncü Dünya Savaşı’nın fitilinin ateşlendiği Öcalan’a karşı uluslararası komplonun yıldönümünde ve tam da barışın sesinin boğulduğu, sadece savaş ve şiddet söyleminin hakim olduğu böylesi bir süreçte geçtiğimiz Pazar günü Kürt halkının her türlü engelleme, yasaklama, tehdit, baskıya rağmen Türkiye’nin dört bir yanından Diyarbakır’a akıp alanları doldurması, her türlü müdahaleye rağmen alanları terk etmemesi, sadece Kürtler ile barış ve demokrasi güçleri değil, tüm halklar için bir umut olmalıdır.
Pazar günü alanlara çıkan Kürt halkı herkese çok açık bir mesaj vermiştir.
Kürt halkı, en başta, İmralı’da her türlü iç ve uluslararası hukuk norm ve kuralı çiğnenerek yıllardır sürdürülmekte olan tecride rağmen, iktidarın ve onların çevresine çöreklenmiş çevrelerin ter türlü karalamalarına, çarpıtmalarına, itibarsızlaştırmalarına ve oyunlarına rağmen Öcalan ile aralarındaki bağın ne kadar güçlü ve derin olduğunu bir kez daha göstermiştir. Ne uluslararası komplo ne de tecrit bu bağı koparmayı başaramamıştır.
Bu bağ ahlaki ve duygusal olduğu kadar politiktir, ideolojiktir. Kürt halkı tecride karşı eyleme geçerken, haksızlığa, adaletsizliğe karşı tepkisini göstermekte ve bu haksızlıklara karşı Öcalan’ın özgürlüğünü istemektedir. Ama bağ aynı zamanda politik ve ideolojiktir de. Onlarca yıldır yaşadığı acı ve gözyaşlarından süzülen politik bir bilinçle yaşadığı sorunların çıkış ile en zorlu koşullar altında bile barış ve çözümün yol ve imkanlarına kafa yoran Öcalan arasındaki bağı çok net bir şekilde kuran Kürt halkı için tecride karşı ve Öcalan’ın özgürlüğü için verdiği mücadele, asıl olarak, savaş ve şiddet politikalarına karşı barış, baskıcı politikalara karşı özgürlük ve demokrasi umudunun simgesi olarak gördükleri Öcalan şahsında barış, özgürlük ve demokrasi için verilen bir mücadeledir.
Kürt halkı, Pazar günü tüm tehdit, yasaklama, baskı ve engellemelere rağmen alanlara çıkarak tecridi kabul etmediği mesajını vererek aynı zamanda Kürt Sorunu için barış ve çözüm iradesinin adresini de işaret koymuştur.
Kürt halkının tecrit ve Öcalan’ın özgürlüğü üzerinden verdiği bu kararlı ve net barış ve çözüm mesajı tüm demokratik siyaset kadar “Türk” siyasetinin de en acil gündemi olmalıdır.
İktidar ve muhalefetiyle “Türk” siyaseti Pazar günkü eylemi ve oradan yükselen mesajı bu kez her zaman yaptıkları gibi “terör” çerçevesinde ele alma aymazlığına düşmemelidir, ki iki gündür devam etmekte olan gözaltı furyası buna işaret etmektedir maalesef, veya bu konuyu iktidar ile muhalefet bunu kendi aralarında kayıkçı kavgasına alet etmelidir.
Maalesef en azından görünen şekliyle iktidarın bu mesajı almadığı anlaşılmaktadır. İktidar bugüne kadar yaptığı gibi Öcalan’a kendi koltuğunu korumak için araçsal bir şekilde yaklaşmaktadır. Tecridi yine gündemde olan yeni Anayasa tartışmalarında Kürt siyasetine karşı bir koz ve tehdit aracı olarak kullanmak istemektedirler.
Ama böylesi bir yaklaşımın bırakın halklara bir yararı olmasını kendilerine de bir faydası yoktur. AKP’nin Dolmabahçe Mutabakatı’nı ortadan kaldırdıktan sonra ortaya çıkan siyasi yapı içindeki konumu, özellikle MHP ve bir kısım Ergenekoncu kesimlere olan mecburiyeti tam da bu yaklaşımın bir sonucudur.
Sonuç olarak, en başta iktidar, bölgede yaşananlardan gerçekten kaygılıysa, bölgeyi ateş çemberine çeviren bu şiddet sarmalıdan ülkeyi uzak tutmak istiyorsa, iktidar, ülkeyi sürüklediği yıkım ortada iken Öcalan ve onun şahsında Kürt Sorunu’nda barışçıl ve demokratik çözüme dönük araçsal ve faydacı yaklaşımı bir kenara bırakarak bu mesaja gerçekten kulak vermelidir. Bir iki göstermelik jestle, bir el sıkışmayla, verilen bir iki mesajla bunun olmayacağını görerek İmralı tecridine son vermeli ve kendi eliyle kapattığı müzakere kanallarını tekrar açmalıdır.