Suriye: Fırsatlar, tehlikeler…

Cihan DENİZ yazdı —

  • Kürtler kendi örgütlü güçlerine güvenerek, doğru stratejik hamlelerle ve doğru ilişkiler geliştirerek ve en önemlisi de güçlü bir direniş sergileyerek, bu süreç tersine çevrilebilir ve Kürtler yeni kurulacak Suriye’nin kurucu bir unsuru olarak masada yerini alabilir.

Türkiye’ye bağlı güçlerin Halep üzerine başlattığı ani saldırı ile başlayan süreçte, bir haftadan kısa bir sürede Suriye’de büyük bir alt üst oluşa şahit olduk.

Ve görünen o ki şahit olmaya da devam edeceğiz.

Türkiye’nin Kürtlerin kontrol ettiği bölgelere yönelik tutumu dışında görece istikralı bir yapıda olan Suriye’de Esad rejimi, onu desteklediği düşünülen Rusya, İran ve Hizbullah gibi güçlere rağmen, ciddi hiçbir direniş göstermeden çöktü.

Özellikle ülkede ciddi bir askeri güçleri olmasına rağmen Rusya ve İran’ın sürece neden müdahale etmediği, daha önce olduğu gibi çökmek üzere olan rejimi bu sefer neden kurtarmadığı gerçekten yanıtlanması gereken bir soru. Ukrayna’da devam etmekte olan savaştaki yaşadığı kayıplar nedeniyle sıkışan Rusya ve İran, rejim karşıtı güçlerle daha önce varılmış mutabakatların rahatlığı içindeyken gafil mi avlanmışlardır? Putin’e en yakın olan isimlerden bir olan Alexandr Dugin’in sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada Türkiye’nin Suriye’de oyuna gelerek Rusya ve İran’ı sırtından vurmakla suçlaması en azından Rusya tarafından sürecin bu şekilde okunduğunu veya bu şekilde gösterilmek istendiğini ortaya koymaktadır.  

Ama asıl önemlisi Esad karşıtı güçlerin tam da Hizbullah ile İsrail arasındaki ateşkesin sonrasında saldırılarına başlaması İsrail’in yaşanan süreçteki yerini de aslında göstermektedir. İsrail’in kendi güvenliğini almak, Hizbullah’a Suriye üzerinden giden yardım rotasını kesmek için, Esad’ı destekleyen güçlerin içinde olduğu zorluklardan da faydalanarak bir oyun kurduğu söylenebilir. Ama anlaşılan İsrail, Esad rejimini yıktırdığı güçlere güvenmiyor olacak ki bir yandan Suriye ordusuna, donanmasına ve hava kuvvetlerine ait tüm tesisleri bombalamakta, diğer yandan Suriye- İsrail sınırındaki tüm stratejik bölgeleri ele geçirerek Şam’a neredeyse 20 km yaklaşmış durumdadır. Bu konuda İsrail karşıtı korodan tek çıt bile çıkmaması da not edilmesi gereken bir durumdur.  

Neyin nasıl, hangi pazarlıklar üzerinden ortaya çıktığı konusunu şimdilik bir kenara bırakarak, şunu diyebiliriz ki Esad rejiminin yıkılmasıyla beraber bölgede pandoranın kutusu açılmıştır. Değişen dengelerle beraber, sadece Suriye ile sınırlı kalmayacak şekilde bölge bir kez daha bir çalkantılı süreç içine girmiştir. Çalkantılı sürecin nasıl bir dengeye evrileceği taraflar arasındaki mücadele ile belirlenecektir. Tüm taraflar, yeni oluşacak denge durumunda daha avantajlı bir konumda olmak için keskin bir mücadele içine girmiştir.

Ve çok açıktır ki bu mücadelenin merkezinde Kürtler vardır. Oyunu kuran kim olursa olsun, Türkiye’nin desteklediği güçleri sahaya sürmesinin altında yatan tek amaç, Kürt kazanımlarının tasfiyesi ve Kürtlerin Suriye’de yeni oluşacak yapının dışında bırakılmasıdır. Türkiye, Suriye’de, geçmişte Irak’ta olduğu gibi bir Kürt bölgesel yönetiminin kurulmasını, elindeki tüm olanaklarla, her türlü yola başvurarak engellemeye çalışmaktadır.

Aynı şekilde, çok açıktır ki hedef Rojava devrimi, kazanımları ve temsil ettiği değerlerdir. Ortadan kaldırılmak istenen aynı zamanda kadın devrimidir, eşitlik temelinde halkların bir arada yaşayabileceği yerel demokrasi deneyimidir. Kimi yerlerde Arap halkından kimi unsurların çetelerin safına geçip Kürtler ile savaşmaya başlaması üzerinden, Rojava deneyimine yönelik başlatılan ideolojik saldırı da, çetelerin saldırılarından bağımsız düşünülemez. Amaç Kürtleri yalnızlaştırmaktır. 

Sonuç olarak, Kürt kazanımlarının tasfiyesi ve bunu takip edecek bir soykırım gerçek bir tehlikedir. Ve bunun provalarını daha önce Kobanî’de görmüştük, bugün de görmeye devam ediyoruz. 

Ama bu bir kader değildir. Kürtler kendi örgütlü güçlerine güvenerek, doğru stratejik hamlelerle ve doğru ilişkiler geliştirerek ve en önemlisi de güçlü bir direniş sergileyerek, bu süreç tersine çevrilebilir ve Kürtler yeni kurulacak Suriye’nin kurucu bir unsuru olarak masada yerini alabilir.

Ve bunun başarılması, çok açıktır ki sadece Kürtlerin değil çok halklı, çok kültürlü, çok inançlı bu coğrafyada barış isteyen tüm kesimlerim kazanımı olacaktır, kendilerine dayatılan köleliği kabul etmeyen tüm kadınların kazanımı olacaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.