Kürt sorunun inkarı cumhuriyet fikrinin inkarıdır
Cihan DENİZ yazdı —
- Osmanlı’nın son yılarında İttihat ve Terakki eliyle ve daha sonra da Cumhuriyet altında coğrafyada yaşayan farklı halkların, inançların fiziksel tasfiyesi ve inkarı pahasına bir Türklük yaratılmaya çalışılmıştır.
İki gün önce cumhuriyetinin ilanının 101. yılıydı.
İlanının üzerinden geçen 101 yılın sonunda ulusal, dinsel, kültürel farklılıklarıyla cumhurun tümünü tanıyan, onları kapsayan, onları temsil eden bir cumhuriyetten söz etmenin hala imkanı yoktur.
Aslında cumhuriyetin tarihsel kökenlerine, dayandığı ideolojik temellere bakıldığında böylesi bir beklentinin safça bir hayalden öte bir anlam ifade etmeyeceği görülecektir.
Kemalistler, onların “sol” olma iddiasındaki versiyonları ne kadar aksini iddia ederse, cumhuriyet, geçmişten radikal veya devrimci bir kopuşu değil tersine bir sürekliliği temsil etmektedir; değişen sadece zaten halklarda olmayan egemenliğin bir elden alınıp başka bir ele verilmesidir. Sözde kayıtsız şartsız egemenliğe sahip olduğu iddia edilen “millet”, padişahlıkta olduğu gibi cumhuriyetle de denklemin dışında bırakılmıştır.
Toplumsal alandan hukuka, siyasetten ekonomiye birçok alanda bu sürekliliği görebiliriz. Ama bunun en belirgin ve halklar ile ezilenler açısından sonuçları en yıkıcı olanı ideolojik sürekliliktir. Cumhuriyet, Osmanlı’nın son döneminde başlamış “muhayyel” bir Türklük üzerine ulus devlet inşa projesini sorgusuz sualsiz devralıp uygulamaya devam etmiştir. Ve dünya üzerindeki farklı ulus devlet inşalarının da ortak paydası olarak bu süreklilik tekçi ve inkarcı bir ideolojik temele dayanmaktadır.
1800’lerin ikinci yarısında İtalya’nın birliğini sağlamasının ardından söylenen “İtalya’yı kurduk şimdi sıra İtalyanları yaratmakta” sözüne benzer şekilde, “Türk” ulus devlet inşasında da, ilk önce Osmanlı’nın son yılarında İttihat ve Terakki eliyle ve daha sonra da Cumhuriyet altında coğrafyada yaşayan farklı halkların, inançların fiziksel tasfiyesi ve inkarı pahasına bir Türklük yaratılmaya çalışılmıştır.
Cumhuriyet, Osmanlı’nın son döneminde coğrafyanın Türkleştirilmesi adına o dönem “cumhurun” önemli bir kısmını oluşturan Ermeni, Rum, Süryani halklarına karşı girişilen soykırımların eleştirisi, onlarla hesaplaşma üzerine kurulmamıştır. Tersine, Cumhuriyet ile birlikte bırakın bu soykırımlarla hesaplaşılmayı, bir adım daha ileri gidilmiş, İttihatçıların henüz girişmedikleri, koşullar nedeniyle girişemedikleri coğrafyanın Türk olmayan Müslüman haklarının da Türkleştirilmesi, tüm diğer inançlar pahasına, en başta da Alevilik, devletin tanımladığı şekliyle Sünniliğin coğrafyaya hakim kılınması süreci başlatılmıştır. Diğer bir ifadeyle, Cumhuriyet ile birlikte bu coğrafyayı Türkleştirmenin ikinci evresine geçilmiştir.
İlk evrede hedef coğrafyanın Müslüman olmayan halkları iken ikinci evrede hedef çok daha geniştir ve karmaşıktır: bir yandan her türlü ulusal, kültürel hakları inkar edilen Kürtler başta olmak üzere coğrafyanın tüm Türk olmayan Müslüman halkları yer almaktadır. Diğer yanda ise Aleviler başta olmak üzere devlet eliyle tanımlanan Sünni Müslümanlığın dışında kalan tüm inanç kesimleri yer almaktadır.
Cumhuriyeti kuranların toplumdaki farklılıkları inkarı üzerinden kendi makbul cumhurunu yaratmaya girişiştir.
Cumhuriyetin ilanını takip eden 101 yıl içinde yaşanan tüm siyasi ve toplumsal değişimlere ve dönüşümlere rağmen cumhuriyetin bu tekçi ve inkarcı özü neredeyse değişmeden bugüne kadar gelmiştir. Kısmi farklılıklara rağmen, cumhuriyetin bu tarihsel ve ideolojik kökleriyle radikal bir hesaplaşma asla olmamıştır.
Tam da bu nedenle cumhuriyet geçen 101 yıla rağmen hala inkar edilenlerin tanındığı, dışlananların kapsandığı demokratik dönüşümü başaramamıştır. Ve bundan dolayı bu şekliyle yüz değil bin yaşında olsa da asla gerçek bir cumhuriyet olamayacaktır.
Sonuç olarak, ülkenin yaşadığı en acı ve ağır sorunların başında yer alan Kürt Sorunu’nun adını koymalarına bile imkan vermeyen bu tekçi ve inkarcı siyasetteki süreklilik, aynı zamanda bizzat cumhuriyet fikrinin yaşam bulmasının da önündeki en büyük engeldir.
Cumhuriyet olamayan sözde “cumhuriyet” karşısında tek alternatif, eğer halklar eşit halklarla bir arada yaşayacaksa, cumhuriyetin ezilen tüm kesimlerin ortaklaştıracakları mücadeleleri ile demokratikleştirilmesidir.