Hırsızların darbesi

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Onuru olan Kürt’ü, bugüne dek en gaddar ağa babaları, ataları bile davalarından döndürüp ihanetçi yapamadı. Mafya ve hırsızın bunu başarması ise “katırın doğurması kadar olanaksız”dır. Liceli Kürt ananın sözüyle, “kardeş değiliz, katilimizle olmayız...”

Türkler böyledir. İstediklerini gizlice alırlardı. Güçleri varsa eğer, “şiddet yolu”na sapıp can alarak istediklerine “çöküyorlar”dı. Şiddet yolu” ile çöküyor, can alarak, hedef aldığını ölümle hayat arasında tercihe zorlayarak.

Osmanlı ailesi, bu yüzden “Türk”ü kapısına yanaştırmıyordu. Osmanlı yönetiminde Kürtler dahil, her ırktan yönetici (Paşa) var ama Türklerden “ilaç” namına kimse yoktu.

Birinci Dünya Savaşı galipleri, yönetim şekli modelini koyduğu bir anlaşma ile bir devlet kurup onlara teslim ettiler. Ama çok geçmeden zorbalık, darbecilikle her şeyi kendilerine benzettiler, halklar, kültülerin dibine de kibrit suyu döktüler.

Atatürk, bir ara “maksat demokrasi var desinler” diye, Selanikli hemşehrisi, okul ve ittihatçılıktan arkadaşı Ali Fethi Paşa’ya (Okyar) uydu bir parti kurdurttu. Fakat, Ali Fethi, kitle karşısında ilk icraatı olan İzmir’de, halk “bizi kurtar” avazeleriyle üstüne huruç edince, Atatürk “n’oluyor? Bana karşı darbe mi var?” dercesine dağıtıverdi partiyi.

Ama, cebren ve hileyle ele geçirme güdüsü “baki” kaldı, çoğalarak yaşadı. İsmet Paşa, askeri işgal manzarası ile Atatürkün Çankaya Köşkü’ne yerleşti.

1960, her on yılda tekrarlanan askeri darbe sürecinin başlangıcıdır. Darbe eşkıyalığın adıdır. Türk tipi darbe ise  ordunun “Derin devlet” arzusu doğrultusunda haydutlaşıp seçilmişleri devirme, yerine çökmesidir.

Bu yönüyle Türkün tarihi, ordusunun her on yılda bir ayaklanıp Türkü kurşuna dizmeler, işkenceden geçirme, sıram sıram kurulan “darağaçları” ile terbiye edip hizaya getirmedir. Böyle kirli, kanlı entrika yani...

Ha, derin devlet mi?  “BESLEYEN” kimse, derin devlet odur. Dün NATO idi ise, bugün “KATAR” gibi, “besici Arap şeyhlikleri” ve yanına ek olarak mafya...

Haydutluğun, yani darbenin tekniğine gelince:

Tarihe iğne ucu kadar yararı, katkısı olmayan, konuştukları kelimeler, kullandıkları nesneler dahil, her şeyi çalıntı olanların darbe tekniği de, İtalyan Malaparti’den çalınmadır. 

Birkaç gün önce, Colemêrg Belediyesi’ne karşı düzenlenen haydutluğu seyreylediğimiz üzere, halkın vergileriyle besleyip eline silah verilen asker ile polis ilk hamlede, hırsızlar misali gece karanlığında, halka ait hizmet kurumlarını kuşatıyor. O arada şehir, eşkıyalık genel ise ülke işgal ediliyor. Ardından sokağa çıkma, çıkılsa bile üç kişiden fazla insanın bir araya gelmesi yasaklanıyor. Ama üç kişi yan yana yürüse dahi, ağız açık tek kelime etse bu, eski çağ kölelerine uygulanan cezayı hak etmek demektir. 

O kişiler Kürt kadını veya seçilmişleri ise maaş karşılığında birer kiralık olan asker ve polis tarafından, seyirciler ve televizyonlarda izleyenlerin gözleri önünde derhal işkenceye yatırılıyor. Yüzlerine zehirli gazlar sıkılıyor. Coplarla darbelenip tekmeleniyorlar. Çelik kalkan hamleleriyle yere devriliyorlar. Eskiden kölelere de aynen bunlar yapılıyordu.

  Yerim daraldığı için özetleyeyim. Gerçi, en son İslamcılar, paylaşamadıkları zorla ele geçirmek üzere, birbirini darbelediler. Mafyanın da desteğiyle kazanan taraf, Osmanlının Yeniçerileri biçmesi misali ordu, polis ve adliyeyi savurarak, kalanlardan birer emir eri yarattılar ya, bu ayrı konu.

Ancak 1990’dan beri, Kürtler “tek düşman”dır. Onlara karşı kesintisiz düşmanlık yaşanıyor, düşmanlığın gereği olarak,  ardı ardına haydutça darbeler sahneleniyor. Öldürmeler, toplu katliamlar, yakma, yıkmalar. Öte yandan bir türlü pişmanlaştırıp teslim alamadıkları seçilmişler ve onların önderi Selahattin Demirtaş’ın esirliği...

Beri yanda mafya ile ortaklaşa Kurdistan’ın dağı taşı, suları, ormanları, tek kalmış ağacını talan ettiler. Ha, mafya mı? Hırsızların, katiller, mala mülke zorla çökenler, haraç toplayan, soyguncuların örgütüdür, Mafya.

Ve Kurdistan belediyeleri, siyasi hırsızlar ile Mafya’nın ortaklaşa hedefidir. İki ay önce “Kayyum” darbesiyle çöktükleri belediyelerin gelirlerini birbirine armağan olarak sundular. Para eden her şeyi çalıp götürdüler. Yiyip içtiler. Borç alıp götürdüler. Yükü de gelecek kuşaklara yüklediler.

Şimdi, yine Colemêrg ile darbeye başladılar. Saray’ın efendisi Recep ardı gelecek diyor. Asker postalı, polisin zehirli gazı, adliyenin karar kesmesiyle yaptılar, yapacaklar.

Irkçı sloganlar da haykıran mafyayla asıl ortak dertleri, Kürtleri siyaseten bitirmektir. Belediyeler hedeflerinden biridir. Bu yüzden Kürlerin iradesi, onuru olana oyunu çalıp seçilmiş yönetimleri darbeliyorlar. Darbe ile Kürt ve Kurdistanî ruhu boğmak ve söndürmektir, asıl amaç. Ama yurt hırsızının boş hayali bu. Onuru olan Kürt’ü, bugüne dek en gaddar ağa babaları, ataları bile davalarından döndürüp ihanetçi yapamadı. Mafya ve hırsızın bunu başarması ise “katırın doğurması kadar olanaksız”dır. Liceli Kürt ananın sözüyle, “kardeş değiliz, katilimizle olmayız...”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.