Yalancılar, hırsız ve talancıların işgali
Ahmet KAHRAMAN yazdı —
- Kurdistan yok, Kuzey Irak var artık. Amerikalıların kovduğu Araplar orduları, istihbarat teşkilatlarıyla geri döndüler. Kürtlerin yurt parçasını, Türklerle kardeş kardeş paylaşıp yerleşiyorlar. Ve Recep oradaki yerli dostlarını öve öve bitiremiyor.
Kurdistan’ın Güney parçasının insanları, yüz yıllık özgürlük mücadelesinde, ölümler, yangınlarla savruldular. Dayanılmaz acılara katlandılar. Özgürlüğün bedeli olarak, yarım milyonu aşkın can feda ettiler. Yalnızca, Saddam rejiminin ilan ettiği “vaddedilmiş ganimet”, Kuran’daki karşılığıyla “Enfal” seferindeki toplu kırımlarda 300 bin insan kaybettiler.
“Kürtlerin mücadele gücünü ele geçirmiş” kimileri, “verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz” dercesine, Kürt katili Saddam’ı mırç mırç öpmeye koştuğu süreçte, bir beklenmedikle Amerikalılar, yerde göründüler ve havadan indiler. “Kıyamet topları” ve füzelerle korunanan, bu yüzden “ulaşılamaz ve yıkılamaz” sanılan ırkçı BAAS rejimine diz çöktürüp katilin başına yıktılar. Kürtlere, anayasasıyla birlikte, yurtlarını teslim ettiler.
O arada Türk devletinde ırkçı, dinci ayak takımı (lümpen), rejimi ele geçirip “efendilik katı”na yerleştiler.
O topraklarda dedesinin mezarı da bile bulunmayan, ama bin yıllık Müslümana İslamı, Türk ırkçılarına da Türkçülüğü pazarlayan “pexas Gürcü Recep”, devşirme kalabalıkları kandırıp yanında “kom etmek” için, her kimse atası ve ecdadı atalarımız, ecdadımız diye diye Arnavut Mehmed Akif’ten manzumeler okuyarak “tek adam, tek söz ve tek karar” olma yollarında yürüyordu. Yürüyüşünde, Kürt düşmanlığı vadisinde tozu dumana katıyordu.
O ırkçı histeriyle yayılmacılık yolunda naralanıyor, Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, “Bağımsız devlete ilk adım olarak Merkez Bankası’nı bile kuruyorlar. Buna izin vermeyeceğiz” diyerek devam ediyordu.
Bir yandan da vuruşa hazırlık için, Güney Kurdistan içlerine karıştırıcı ajan kafileleri sokuyorlardı. Ama bu arada, başka olay yaşandı ve Amerikalılar, Türk karıştırıcı ajanlarının başına çuval geçirdikten bir süre sonra, bölgeden ayrıldılar.
Her şeyi yalan olan Recep, yalnız dişleri değil, ağzı, burnu her yanı kanlı bir kurt iken, birden bire, “Kırmızı Başlıklı Kız” masalındaki gibi, kuzu postuna girmiş kurt oldu. Kurdistan kapılarında “iyiliksever” kesildi. Kürt yönetimindekilerin yakından tanıdığı generallerin “müşavirlik” ettiği, Türk ordusunun kapital imparatorluğu “OYAK Holding"i, sevap işleyen yatırımcı kılığında, Kurdistan’a gönderdi. Müşavir generaller, “baş ve göz üstünde” karşılandı, elbette. İktidarla “kavi dostluk ve ortaklıklar” kuruldu. OYAK, "tak- tuk" sesleri arasında inşaata girişti. Müşavir generaller o kadar “hatırlı”ydı ki, oralarda iş almak, hatta turistik geziye çıkmak için, aracılık etmeleri için, hediyeleriyle birlikte kapılarında rez oldular.
Ve işgalin, ilk adımları başlamıştı. Sonra, çocuk bezi, ardından bir zamanlar Kızılderilileri kandırmada kullanıldığı üzere incik boncuk, tarak, ayna satıcıları göründü. Derken sütçüler, yoğurtçu, sucu, yumurtacılar derken yumurta, süt, yoğurt satanlar göründü. Derken Kurdistan, Türk’e açık pazar yeri oldu.
Artık dosta, “hayır” demek ayıp olurdu. “Ayıp olmasın” tertibinden, “Tırko pasaport göster” demek kalktı. Sınır, Türk’e sınırlama yok oldu. Kürt’ün güvenliği adına, Türk ordusu ve tabii ki Hakan Fidan’ın komutasındaki “Gestapo” tipli “kelle avcıları” içeriye doldu. Türkler, bugün 100’ü aşkın ana askeri üsle, Güney’de işgalcidir. Sivil yönetimde “büyük hatırlı”dır. Adı konmamış, işgal yönetimidir.
Kürtler, uğrunda kanlarını döktükleri ve can verdikleri, aile boyu hayat adadıkları Kurdistan’ın işgal topraklarında, “potansiyel düşman unsur”dur. Çocuklar daha doğarken, kara deftere kaydediliyorlar.
İşgalcinin “huzuru” adına sürüler, sığır “nahır” ile “garan"ları buharlaştı. Tehditle boşaltılmış köyler, taştan birer hayalet gibi duruyor, güneş altında.
Kuzey’deki gibi ormanları bıraktık, tek ağaç da düşman. Düşmanın imha işi, Kuzey Kurdistan’da olduğu gibi ihale ile “makbul Kürtler”e verildi. Yüz yıllıklı, yüzlerce yıllık ağaçlar devirilip doğrayarak, tıpkı Efrîn’in zeytin ağaçları benzeri olarak, “Diyaré Romé”de odun pazarında satışa sunuldu.
Ulaşamadıkları yine Kuzey’de olduğu üzere, ateşe verildi. Yine Kuzey’deki gibi, Kürt kendi ülkesini ateşe veren gösterildi. Pontoslu Yaşar, önceki gün aynı yalanı tekrarladı.
Yazının başına dönersek: Kurdistan’ın kimliği de buharlaştı. Türkler adının üstüne yatıp yasakladılar. Kurdistan yok, Kuzey Irak var artık. Amerikalıların kovduğu Araplar orduları, istihbarat teşkilatlarıyla geri döndüler. Kürtlerin yurt parçasını, Türklerle kardeş kardeş paylaşıp yerleşiyorlar.
Ve Recep oradaki yerli dostlarını öve öve bitiremiyor.