Güncel

Neo-faşist saldırganlık

Aykan SEVER yazdı —

  • Şimdiden ABD ordusunun gerçek patronunun Musk olduğu söylenebilir. Aynı zamanda bu kurumlarda faşist kadrolaşma ve faşist zihniyetin egemen haline getirilmeye çalışıldığı bir süreçle karşı karşıya kalacağız. Örneğin okullarda  Trump ve Musk gibilerin zırvaları ders diye anlatılacak.
  • İsrail, ABD ile Hamas ve Filistin'in dahil olmadığı bir çözüm üzerine çalışıyoruz derken çok rahat. İran ve uzantılarına düşmanlık üzerinden bölgeye yeni bir Sykes Picot dayatıyor ve başta TC, Suudi Arabistan olmak üzere  bölge devletleriyle uzlaşabileceklerinin/boyun eğmeye zorlayabileceklerinin farkındalar.

ABD'de Trump iktidarı içeride ve dışarıda faşist karakteri gereği saldırgan ve gerçeği ters yüz eden demagojik-manipülatif politikalarını artırdı. Dünyanın bütünü bu fütursuz şiddetten payını alıyor. Yanki rejiminin saldırganlığa karşı maalesef henüz güçlü direniş eğilimleri açığa çıkmış değil, aksine başta Orta Amerika ülkeleri olmak üzere birçok coğrafyada boyun eğiş göze çarpıyor.

Trump rejimi politika yaparken çıplak şiddeti ve şantajı tercih ediyor. USAID gibi manipülatif kurumlara ihtiyaç duymadığı için geçen hafta onu çöpe atma kararı almıştı. Bunu gereksiz harcamalara son vermek diye sundular. Benzer saldırganlık diğer devlet kurumlarında da devam ediyor. Trump, hükümetin 2.3 milyon sivil çalışanına istifa "şansı" sundu. İşi bırakanlar 30 Eylül'e kadar çalışmaksızın maaşlarını alabilecekler. Şu ana kadar 65 bin civarında çalışanın bu teklifi kabul ettiği açıklandı. Savunma ve eğitim bakanlıkları da inceleme altında, benzer bir tasfiye operasyonuyla karşı karşıya kalacaklar. Federal yargıçlardan tasfiye politikalarını engelleme kararları geliyor ancak yeni rejimin bunu aşmanın yolunu bulması zor olmaz. Tasfiye işlerinde asıl amaç tasarruf diye sunulsa da devletin "sosyal" alandan el çekmesi sağlanarak kamu hizmetlerinin fiilen özelleştirilmelerine şahit olacağız. Mesela şimdiden ABD ordusunun gerçek patronunun Musk olduğu söylenebilir. Aynı zamanda bu kurumlarda faşist kadrolaşma ve faşist zihniyetin egemen haline getirilmeye çalışıldığı bir süreçle karşı karşıya kalacağız. Örneğin okullarda  Trump ve Musk gibilerin zırvaları ders diye anlatılacak. Bu arada "kurumlar Trump'a direniyor" diye kendince keyiflenen kalpazan takımı Türk aydınlarının sıfatları liberal olsa da yine halklar yerine devlet güçlerine bel bağladıkları görülüyor. Ne de olsa paşaları gibi onların da evveliyatında NATO tedrisatı vardır.  

Trump'ın bütün bu saldırılarına ilaveten basına ağır para cezaları öngören davalar açıldı. Medya öyle ya da böyle hizaya çekilecek. Arkasından Trump "Demokrat" siyasetçileri de yargı önüne çıkarmanın yollarını arayacaktır. Buna ne kadar ihtiyaç olacak emin değilim zira ilerleyen yaşına rağmen yeni rejime karşı çıkmak neredeyse sadece Demokrat Senatör Bernie Sanders'a kalmış. Bu koşullarda Trump'ın çok da "muhalefet"i dert etmesi beklenemez. 

Trump rejimi suçlu ilan ettiği göçmenleri yakalama ve gönderme işlemlerine de devam ediyor. Göçmenlerin aktarıldığı yerler arasında Küba'da bulunan Guantanamo askeri üssü de var. Rejimin sokakta da etkisi görülmeye başlandı; faşist güruhlar ellerinde uzun namlulu silahlar ve Nazi bayrakları ve kafalarında maskelerle sokaklarda gövde gösterisi yapıyorlar. Yer yer bu çetelere Siyahlar tepki gösteriyor, onları sokaklardan kovalıyorlar.

Uluslararası alanda hafta başı çelik ve alüminyum ithalatına getirdiği ek gümrük vergileriyle ortalığı iyice geren Trump, BM'nin sonununun gelmesi için de uğraşıyor, geçen hafta Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne yaptırım kararı alarak bu süreci hızlandırdı. Ayrıca yeni Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Orta Amerika seyahatinde Trump'a yaraşır bir "şov" sergiledi. Gittiği ülkelere tehdit ve şantajla (El Salvador hariç, çünkü diktatör Bukele para kazanacağı hesabıyla bu işlere dünden gönüllüydü) göçmen kabulünün yanı sıra güya Çin'e karşı olan yeni anlaşmalar imzalattı. Panama manipülasyon ve tehditlere dayanamadı, Çin'in Bir Kuşak Bir Yol projesinden çıktığını ilan etti. Panama Kanalı'nın denetiminin ABD'ye bırakılması da yakındır. Zira Rubio, "ABD, Panama Kanalı'nı savunmakla yükümlüdür" diyerek şimdiden bu işin yolunu yaptı. Şov Dominik Cumhuriyeti'nde bir Venezuela uçağına el koyarak tamamlandı. Bu baskı politikalarını Pekin yönetimine pek bir zarar verebileceğini sanmam ama Abya Yala halklarının yaşamında yeni zorluklara yol açacaktır.

Trump'ın kendisi ise Gazze'nin işgalinde emlakçı-müteahhit lügatiyle ısrar ediyor, oralar bizim olacak diyor. Telaffuz edilmeyen ama zihninin arkasında duransa Batı Şeria'nın da ilhakı. Trump'ın efradının faşist-fesat dili burada devreye giriyor. Beyaz saray Sözcüsü Karoline Leavitt "Deliliğin tanımı sürekli aynı şeyi yapmaktır" diye buyururken "Başkan kalıpların dışında düşünüyor" falan diye emlakçı diktatör için tehcir ve soykırıma bahaneler üretiyor. İsrail Dışişleri Bakanı Katz ise Gazze sakinlerine tüm dünyada olduğu gibi ayrılma ve göç etme özgürlüğü tanınmalı diye George Orwell'e mezarında takla attırıyor. Arap ülkeleri ve TC'nin laf olsun diye ağızlarından çıkan istemezük fısıltıları ise bu hengamede işitilebilecek ve bir direnç oluşturabileceğe benzemiyor. Zira İsrail, ABD ile Hamas ve Filistin'in dahil olmadığı bir çözüm üzerine çalışıyoruz derken çok rahat. İran ve uzantılarına düşmanlık üzerinden bölgeye yeni bir Sykes Picot dayatıyor ve başta TC, Suudi Arabistan olmak üzere  bölge devletleriyle uzlaşabileceklerinin/boyun eğmeye zorlayabileceklerinin farkındalar. Maalesef İsrail ile Hamas arasındaki ateşkes ikinci aşamaya dahi geçemeyebilir.

Elbette direniş de olacak. Ancak bunun bir dilek olmaktan çıkması şart. Egemenlerin politik yaklaşımı yeni kanlı boğuşmalar ve insanlık için kölelik üretmekten öteye gidemez. Bunun karşısında halkların etnik-dinsel farklılardan düşmanlık üretmek yerine ortaklaşa yeni bir yaşam için dünya çapında BARIŞ CEPHESİ örmekten başka bir çıkış yolu yoktur. Bunun için de örgütlü ve kararlı mücadele şart...

paylaş

   

Güncel

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.