Demokratik siyaseti örgütlemek
Demir ÇELİK yazdı —
- Demokratik siyaset, toplumsal sorunların çözümünü devletten beklemeden, sivil ve demokratik kurumlar aracılığı ile toplumun kendi sorunlarına çözüm geliştirmenin siyasetidir. Ekonomiden ekolojiye, sağlıktan eğitime, kültür ve inançtan kadın özgürlüğüne kadar, toplumsal yaşamın her alanında öz yeterliliği esas alan siyaset demokratik siyasettir.
Kürt halkı, son elli yılda mücadele ile belli bir siyasal düzeyi yakalamış, ideolojik, politik bilinci ve örgütsel deneyimi açığa çıkarmıştır. Mevcut birikim ve değerlere doğru yaklaşırsak büyük ve tarihsel gelişmelere yol açabiliriz. Bu anlamda yaratılan birikime ve yaşanan tecrübeye güven esas olmalıdır. Tersinden güvensiz yaklaşımla hareket etmek halkın yerine karar almak, halkın yerine düşünmek bir biçimde temsili demokrasiyi doğrudan katılımcı demokrasinin yerine ikame etmeye çalışmak tehlikeli, tehlikeli olduğu kadar da siyasal sisteme hizmet eder.
Elit siyaset topluma rağmen toplumu yönetmenin, rant edinmenin, iktidar ve ikbal sahibi olmanın siyasetidir. Buna karşın demokratik siyaset; toplumu yönetmenin değil, toplumun kendi kendisini yönetmesinin siyasetidir. Bu anlamda halkı esas alması, halkın karar süreçlerine katılmasını sağlama, her alanda halk iradesinin açığa çıkarılması, kendisini ilgilendiren tüm konularda halkın karar gücü olması demokratik siyasetin temelini oluşturur.
Ulus-devleti esasen tekçi, baskıcı, inkârcı ve asimilasyoncu siyasetini elit siyaset üzerinden yürütür. Sorgulama, eleştirme, alternatif geliştirme söz konusu bile olmaz. Siyasal tartışma ve siyasal yollar tamamen kapalıdır. Devletin fiziki kaba zoru yanında onun ideolojik kuşatıcılığı her düzeyde devrededir. Dolayısıyla ulus-devlette siyaset son derece dar, anti demokratik, tekçi ve baskıcıdır. Ulus-devletin amaçları ve ihtiyaçlarıyla sınırlıdır. Toplum ve toplumsal ihtiyaçlar umurunda bile olmaz. Toplumsal ihtiyaçları karşılama, sorunları çözme amacını güttüğünde devletçi iktidarcı sistem tarafından itibarsızlaştırılır, kriminalize edilerek tasfiye edilmek istenir.
Tüm devletler, toplum adına kamu yararı ve kamu güvenliği için var olduklarını söyleyerek toplumu yönetilmeye ikna eder, rızalık üretirler. Devletin olmadığı yerde anarşi, terör, kaos olur. Kimsenin can, mal, iş ve çalışma güvenliği olmaz derler. Halbuki topluma rağmen devletin kamu güvenliğini sağladığı iddiası safsatadan öte bir anlam ifade etmez. Toplumsal güvenliğin yolu kanuni düzenleme ve özel güvenlik birimleri değildir. Aksine bunlar toplumsal güvensizliğin nedenleridir. Esas olan toplumun tüm yaşamsal alanlarda kendi öz örgütlenmesine gitmesi (meclisler, komünler, ocaklar, kooperatifler, eğitim-sağlık örgütleri, ekonomik işletmeler vb.) güvenliğin teminatı olacaktır.
Ortadoğu ve Türkiye’de mevcut durumu korumayı esas alan siyaset anlayışı ve partileri hakimdir. Dolayısıyla siyasetin sorun çözme iradesi de yaklaşımı da yoktur. Bu özellikleri ile siyaset, topluma yabancıdır ve toplum ondan uzak durur. Elit siyasetin amacı dar ve devletçidir. Anti demokratik çerçevede yürütülen elit siyasetin siyasetçilerine düşen ise halk adına, halka rağmen ve halk karşıtı siyasal faaliyet yürütmektir. Beliren siyasetçi tipolojisi statükocu ve işbirlikçidir. Toplumun değil, devletin çıkarlarını esas alır. Devlete kulluğu meşrulaştırma aracıdır siyaset. Toplumda bu meşrulaştırmayı başardığı ölçüde devlet katında yeri olan bir araç konumundadır. Toplum nezdinde siyaset yalanın, riyakârlığın, sahtekârlığın sanatı olmaktadır. Bu nedenle Ortadoğu’da siyaset ve siyasetçi kendisinden kaçılan, uzak durulan bir gerçekliği de ifade etmektedir.
Ulus-devletin merkezi bürokratik yapılanması ve tekçi siyasal anlayışı, Türkiye’de siyasetin toplum tarafından çözüm yolu olarak görülmesini engellemiştir. Zira siyaset de sorunların çözüm merkezi olma arayışı içinde değildir. Genelde Ortadoğu'da, özelde Türkiye’de siyaset mevcut yapının ve işleyişin olduğu gibi sürdürülmesinden, korunmasından öteye bir anlam ifade etmez. Siyasetçi de bu değişime karşı direnme, statükoyu koruma işini en iyi yapan, mevcudu süsleyip topluma yeniden satan kişilik olmaktadır. Siyasi partiler, demokrasiye açık ve duyarlı değillerdir. Siyasetin amacı statükonun savunulmasıdır. Devlete dayalı siyaset, baştan itibaren gerici, tutucu, dogmatik ve toplum dışıdır. Egemenlikçi siyaset amacıyla, araçlarıyla, söylem ve eylemleriyle toplumu güçlendiren değil, ona güç kaybettiren olmanın ötesine gidemez. Mevcut siyasetin dışına çıkma gayretleri katı yasaklar, zor aygıtı ve uygulamalarıyla engellenmek istenmektedir. Devletin sorgulanmayan politikaları, kırmızı çizgileri, tartışılması bile söz konusu olmayan ilkeleri, siyaseti dar bir alana hapseder ve siyasetçiyi basit memur derecesine indirger.
Farklılıkların kendisini ifade etmesine ve yaşatmasına imkân vermesi, demokrasiyi diğer siyasal rejimlerden ayıran en temel özelliktir. Birlik içinde farklılıklar kabul edildiği oranda, farklı kimliklerin demokratik özerkliği de kabul edilmiş olur. Birlik içinde çokluk, birinci ve ikinci doğanın özgün ve özerk parçalarının bütünü oluşturmasının doğal sonucudur. Çokluk içinde birlik farklı bir kimliğin mücadelesi ve talebi olmaktan çok, siyasal ve toplumsal yaşamın demokratikleşmesi ve istikrarı için olmazsa olmazı anlamınadır. Toplumun kendi öz ve sivil örgütlenmesi olarak ele alınmasını savunan demokratik siyaset; az devlet- çok toplum, başka bir ifadeyle, az yasak- çok özgürlük demektir. Demokratik siyaset, toplumsal sorunların çözümünü devletten beklemeden, sivil ve demokratik kurumlar aracılığı ile toplumun kendi sorunlarına çözüm geliştirmenin siyasetidir. Ekonomiden ekolojiye, sağlıktan eğitime, kültür ve inançtan kadın özgürlüğüne kadar, toplumsal yaşamın her alanında öz yeterliliği esas alan siyaset demokratik siyasettir.
Sorunların çözümünde tabanın katılımını sağlayabilmek için yereli güçlendirme, halkı söz ve karar sahibi kılma demokratik siyasetin temel yaklaşımı ve toplumsallaşmanın vazgeçilmezidir. Türkiye’nin siyasi ve idari yapısını demokratik cumhuriyet ve demokratik özerk bölgesel yönetimler ekseninde değişimi ve savunmak ve gerçekleştirmek demokratik siyasetin ana amacı olmalıdır. Devleti demokrasiye duyarlı hale getirmeyi amaçlayan, bunu toplumun politik dokusunu güçlendirerek ve devleti duyarlı olmaya zorlayarak gerçekleştiren siyasal yaklaşımdır demokratik siyaset. Devlet + demokrasi ilkesinin nasıl uygulanacağı, siyasal yapının bu ilke uyarınca nasıl biçimlendirileceğinin siyasetidir.